Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Aralık '08

 
Kategori
Müzik
 

Eskiden gelen bir dost; pikap...

Eskiden gelen bir dost; pikap...
 

Evimize ilk pikap girdiğinde ben altı ya da yedi yaşındaydım. Babam bir akşam elleri dolu bir vaziyette gelmiş, içinde çok daha basit bir pikap olan büfemizin üzerine sağlı sollu kolonlarını yerleştirip, ses kablolarının bağlantılarını yaparken ben de onu izlemiştim.

Babamla aramızda ilişkinin niteliği de bu şekildeydi işte.

O birşeyler yaparken ben yanında durur sadece izler, arada sırada soru sorardım. Sorularım artınca babam sıkılır ya cevap vermez ya da kısa yoldan terslerdi. Ama o ne kadar terslerse terslesin ben peşini bırakmam nereye giderse, ne yaparsa onu izlemeyi sürdürürdüm.

Evimizi boyarken, elektrik tesisatının bir arızasını giderirken... Eski tip sigortaları hatırlayan var mı? İnce bir tel bağlanırdı, sürekli de yanardı o teller. Çünkü evlerimizin elektrik tesisatı sürekli artan elektronik ve elektrikli aletlerin gücüne göre yapılmamıştı. Evimizde bir sürü kuş vardı. Onların her haftasonu temizliklerini özenle yapardı. Akvaryumlarımız vardı. En önemlisi babam yağlı boya resim yapardı. Hiç unutmam bir pazar bütün gün gökyüzünü ortaya çıkarmak için harcamıştı.

Müzikle olan yakın ilişkimin temelinde mutlak suretle babam ve satın alıp eve getirdiği Dual marka pikap vardır.
<ımg id="img_container" height="290" src="http://image2.sahibinden.com/photos/286/2571907_74746_mp46286.jpg" width="384" border="0" hasbox="2">
Babam, Sylvie Vartan'ın plağını pikabın üzerine yerleştirip, mekanizmayı çalıştıracak olan mandalı sola çevirdiğinde pikabın iğnesi kendiliğinden yukarı kalkmış, sonra sola sert düzlemsel bir doğrultuda hareket ettikten ve tam plağın üzerine geldikten sonra çok daha ağır aşağı indiğinde hayatımda o güne kadar duyduğum en muhteşem ses salonun içini doldurmaya başlamıştı.

Tu ne me parles plus d'amour, geçen pazar kardeşimin evinde yıllar sonra yine aynı plağı elime alıp pikabın üzerine yerleştirirken o gün aklıma geldi, Sylvie Vartan'ın bu unutulmaz şarkısı çalarken de gözlerimin nemlenmesine engel olamadım.
<ımg src="http://www.zeniva.org/vartan/images/lp76a.jpg">
Babamdan bana ve haliyle de kardeşime geçen müzik tutkusu, kardeşimde bir derece daha ilerilere gitti. Üniversite yıllarımdayken babamla kurduğum sessiz iletişimin bir benzerini kardeşimle kurmaya başladık. Benim eve getirdiğim her kaseti beraber sessizce dinlerken; o yıllar içinde bulunduğum yalnızlığımın şahidi olurdu.

Ve dayım tabii ki...

Şu an Türkiye'nin taş plak üzerine en yetkin kişilerinden ve konusunda eşsiz bir arşive sahip olan dayımın evindeki gramafonu da not etmeden geçemeyeceğim. Geçenlerde yazmıştım ya; dayımın getirdiği Dede Efendi'nin Mevlevi âyin kayıtlarını da evimizdeki pikaptan dinlemiştim ilk kez.

Dokuz yaşındayken dayımla birlikte gittiğimiz ve yakın arkadaşının İmroz'daki evinde şömine başında gramafonda dinlediğimiz taş plakların tadı ve hatırası hala ruhumun derinliklerinde ayrı bir yerde özenle saklanmaktadır.

Bu yazıyı okuyanların aklına hemen, bu adam Issız Adam filmini izlemiş, etkilenmiş diye gelecektir ama değil. İzlemedim. Ama konudan bir şekilde haberdar oldum; anlatacağım...

Kardeşim kendi tutkularının peşine benden çok daha kararlı bir şekilde düşebiliyor. Hayat beni biraz oyaladı. Kendi seçimlerim yüzünden bana fazlasıyla sıkıntı çektiren yollarda bir daha geri gelmeyecek önemli bir zaman kaybettim.

Geçen gün msn'den bana bir "merhaba" dedi. Sonra da uzun zamandır çok istediği bir şeye sahip olduğunu söyledi.

"Bir pikap satın almıştı."

Beni de heyecanlandırmıştı bu söylediği...

Yer İstinye'deydi. Timpani adındaki yerin sahibinin Adnan Arduman olduğunu konuşmamızın arasında sıkıştırdı. Bir zamanlar tesisat sektöründe önemli yeri olan firmanın sahibiydi. Bir süredir sektörden çekildiğini, Açık Radyo'da program yaptığından haberdardım ama bu işle uğraştığını bilmiyordum.

İnsanın sevdiği işle uğraşması gerektiğinin örneği gibiydi Adnan Arduman... Bize pikap satışlarının Issız Adam filminden sonra arttığından söz etti. Hatta kardeşimin de bu hevesle orada olduğunu sandığından...

O gün aynı zamanda Şeb-i Arus'du. Bir taraftan dayımın evimize getirdiği plaklardan söz ediyordum, yazıyordum; diğer taraftan kardeşim bana bir pikap satın aldığını söylüyordu. (Bugün Şeb-i Arus; Semâzenler Semâ'da dönüyorlar...)

Pikapla birlikte, bir ampi ve iki adet kolon satın almıştı. Eve dönüş yolu boyunca pikapla olan ilişkimizi hatırlama yolculuğuna çıktık.

Kardeşim sonra annemi aradı. Eski plakları almak için uğrayacağımızı söyledi. Hatıralar teker teker canlanıyordu gözlerimin önünde.

Çok fazla plağımız yoktu ancak sahip olduklarımızın bizim için hep ayrıcalığı olmuştu. Yani bugün Fransa'nın bir sürü eski şarkıcısı vardır ama bizim için Sylvie Vartan'ın yeri hep başka oldu. Aynı, Shirley Bassey gibi.

Bu bir nostalji yazısı mı inanın bilmiyorum. Ancak yaşlandıkça belki eskiden sahip olduklarımızı bugünle biraz daha fazla kıyaslamaya başlıyoruz.

Bugün çok daha geniş bir müzik arşivine sahibiz. Şu yazıyı yazdığım bilgisayarın hard diskinde en az yüz albüm kayıtlı sanırım. CD ve DVD'lerde olanları saymıyorum bile.

Yolda giderken ipod ile müzik dinlemek bütün hayatı kolaylaştıran bir lüks. Hepsinin kendisine göre ayrıcalıkları var kuşkusuz.

Ancak insanın plakla kurduğu ilişkinin yerini sanırım ne kaset, ne CD, teknolojik herhangi bir alet alamıyor.

O ayrı bir ritüel. Pazar günü kardeşim sayesinde bunu bir kez daha keşfetmenin mutluğunu hissettim.

Paylaşmak istedim...

Uzay Gökerman

Sylvie Vartan dinlemek için...
http://www.dailymotion.com/relevance/search/Sylvie%2BVartan

İlk kitabım, "Adalar ve Kıtalar" çıktı.

<ımg height="265" hspace="0" src="http://www.indigodergisi.com/adalar_ve_kitalar_uzay_gokerman_indigo_dergisi.jpg" width="170" border="0">
 
Toplam blog
: 2033
: 1268
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

"Keyif verici bir yalnızlık" olarak gördüğüm yazma serüvenimin en önemli merkezlerinden bir tanes..