Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Şubat '19

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

Eskişehir Gezi Notları

ES! ES! ES! Kİ! Kİ! Kİ!, ESKİ! ESKİ! ES!… Evet efenim girişten de anladığınız gibi bu haftaki gezi durağımız nam-ı değer ES ES ESKİŞEHİR… Gezmediğimiz yer kalmasın diyerek sizlere kesinlikle gitmenizi önerdiğim bir şehir… Defalarca gittim, hatta daha dün geldim, ama şimdi gidelim deyin yine giderim… Eskişehir, öğrenci şehri olarak anılsa da şehrin yapısı, doğal güzellikleri ile insanı adeta büyüleyen bir şehir. Ayağımın tozuyla yazdığım, okuyunca sizlerinde ilk fırsatta bir Eskişehir rotası hazırlayacağınız Eskişehir’e haydi gelin yakından bakalım…Eskişehir, sakinlerinin şehirlerine bağlılığı ile nam salmış, nedenini şehre ayak basar basmaz anladığınız ve ayrılırken de yüzünüzü adeta kırmızı siyaha boyama isteği duyduğunuz cinsten bir şehir. Adının aksine, yaşam kalitesi ve kültürü ile ülkemizin en Avrupai yerlerinden biri. Çoğu şehirden sadece hafta sonu bile gezmeye ya da sadece bir geceliğine eğlenmek için geldiği gençlik ve moral aşısı memleket. Tam bir öğrenci kenti. Sizlere ballandıra ballandıra anlatıyorum öyleyse hadi takın kemerlerinizi, Eskişehir’e gidiyoruz.

Öncelikle Eskişehir’e gitmek isteyenler için nerede olursanız olun, ülkenin her yerinden ulaşım kolay. Hatta hızlı trenin kullanıma açılmasında dolayı oldukça hızlı ve rahat bir şekilde Eskişehir’e ulaşmanız mümkün. Demir ve kara yolu bağlantısı bulunan Eskişehir’e uçak ile ulaşım sağlamak da mümkün elbette. Neredeyse her gün otobüs ile ulaşım sağlanabilen Eskişehir, kara yolu ulaşımı açısından da oldukça gelişmiş. Kendi aracınızla gelmek isterseniz İstanbul’dan gelenler için Adapazarı otoyolunu takip ederek 3-4 saatte ulaşmak mümkün. Ankara civarından gelenler için ise Eskişehir istikametini takip etmek yeterli. Ben Bartın’dan giderken Ankara üzerinden 4,5 saat gibi bir civarda, dönüşte ise Sakarya üzerinden 4 saatte geldim.

Odunpazarı

Eskişehir’e vardıysanız eğer kurtulun hemen ağırlıklarınızdan ve tura başlayın. Eskişehir’e geldiğinizde ilk olarak gezmeniz gereken yer Odunpazarı bölgesi. Eskişehir’in en eski yerleşim merkezlerinden biri olan Odunpazarı, özellikle evleriyle yerli ve yabancı turistlerin ilgisini çekiyor. Odunpazarında gezip görebileceğiniz birçok tarihi konak, çeşme, müze var. Burası her bütçeye uygun konaklama fırsatları, yöresel yemeklerin tadına varabileceğiniz mekanlarla dolup taşıyor. Odunpazarı bölgesinin en dikkat çeken bölümü şüphesiz Tarihi Odunpazarı Evleri. Kısa zaman öncesine kadar şehrin en eski evleri arasında gösterilen bu yapılar geleneksel Osmanlı sivil mimarisinin güzel örneklerinden. Yakın zamanda bölgede yapılan restorasyon çalışmalarının ardından evler bambaşka bir yüze kavuştu. Evlerin büyük bölümü halen konaklama amaçlı kullanılsa da evlerin bir kısmı artık butik otel, kafe, restoran, müze ve hediyelik eşya dükkanları olarak hizmet veriyor. Son dönemlerde şehirlerin müthiş bir çirkinlikte “3 odalı süper lüks daire” klişesinden öteye geçememesi nedeniyle sizin de benim gibi gözleriniz kanadıysa, Odunpazarı size çok iyi gelecek. Çünkü “Türk mimarisi” diye bir şeyin olduğunu hatırlayabilmeniz için bu gibi eski ve gerçekten güzel yapıları görmeye ihtiyacınız var. Açıkçası burası benim Eskişehir’de gezmekten en keyif aldığım yerlerin başında geliyor. Tarihi evler arasında dolaşmak sizi adeta zamanda yolculuğa çıkartıyor. Odunpazarı’nın sokaklarında kaybolduktan ve bol bol pencere, kapı fotoğrafladıktan sonra Atlıhan El Sanatları Çarşısı, Kurşunlu Camii ve Külliyesi ve Osmanlı Evi’ni de görmeyi unutmayın.

Porsuk Çayı ve Adalar

Eskişehir’de her yer genç, her yer üniversiteli kaynıyor dedik ama, nerede bu arkadaşlar? Sizin için araştırmacı kimliğimle üslerini buldum; Porsuk Çayı etrafında çimlere bayılmış muhabbet ediyorlar. Şehrin en samimi, en hareketli, en üniversiteyi burada okumadığınıza pişman olmak garantili bölgesi Adalar bölgesi. Gerçekten Eskişehir’in Avrupa şehirlerine benzetilmesinin ana sebeplerinden biri. Ortasından Porsuk çayı akıyor, etrafında türlü türlü kafe, her daim kalabalık, her daim eğlenceli! Özellikle hava da güzelse burada saatlerce dolaşıp eğlenebilirsiniz. Sakarya Irmağı’nın en uzun kolu olan Porsuk Çayı Eskişehir’in tam içinden geçiyor. Venediği aratmayan görüntülere sahip, her köprüsünde fotoğraf çektirip instagramda paylaşım yapma yarışına gireceğiniz Porsuk, Eskişehir’i sevmeniz için yeterli bir sebep. Haritada da görebileceğiniz üzere aslında şehrin birçok noktasından Porsuk geçiyor. Bunlar içerisinde en ünlü olanı yerli halk tarafından “Adalar” olarak adlandırılan bölge. Havaların güzel olduğu bahar ve yaz aylarında hatta burada gondol ve bot turları da düzenleniyor.

Sazova Parkı

Şehirde bizi en çok kıskandıran şey tartışmasız bir şekilde şehir parkları. Hadi bizi geçtim, çünkü Bartın parklarıyla ünlü, ama İstanbul’da yaşayanlar sizin için gerçekten üzgünüm. Siz İstanbul’da nefes alacak, belki öğlen yemeğimizi yiyecek, belki yalnızca 10 dakikalığına toprağı hissedebilecek, ağaçların sesini dinleyebilecek yer araya durun, Eskişehir’in her yerinde küçük bir park, bir yeşil alan bulmak çok kolay. Sazova Parkı’nı ise o küçük parkların babası olarak düşünebilirsiniz. Devasa bir şehir parkı olan Sazova, aynı zamanda “Bilim, Sanat ve Kültür Parkı” şeklinde de anılıyor, çünkü içinde Sabancı Uzay Evi, Eti Sualtı Müzesi, Masal Şatosu, Korsan Gemisi gibi birçok farklı alan ve oturabileceğiniz kafeler, yemek standları ve büyük bir gölet de mevcut. İçlerinden en güzel olan ve en dikkat çeken tartışmasız Masal Şatosu. Masal kahramanlarının bulunduğu, bunun yanında tarihimizden öğelerin de yer aldığı Masal Şatosu, Sazova parkını geniş bir biçimde izleyebileceğiniz muhteşem bir terasa sahip. Önünden birbirinden farklı poz verebileceğiniz efsane bir arka fona sahip. Şahsen ben önünde binlerce fotoğraf hatta abartıp dans videoları bile çekip, instagrama yükledim bile! Vaktiniz varsa Sazova’da çimlere bayılmaya, vaktiniz azsa şöyle bir dolanıp biraz da şehir parkı övmeye gidiniz, gitmeyenleri zorlayınız efenim.

Kentpark

Kentpark… Size bu yazımda denizi olmayan bir şehirden bahsediyorum. Ama adamlar yapay deniz yapmışlar abi ya diyerek ağzımı saatlerce şaşkınlıktan kapayamadığım yerdir, Kentpark. Buranın Türkiye genelinde de bu denli popüler oluşunun ana sebebi kesinlikle içinde yapay bir plaj bulunduruyor olmasıdır. Deniz olmayan bir yerde plaj olmasına şaşırmamız gayet normal tabii… Sonuç olarak Kentpark’ta da hafta sonu ya da hafta içi fark etmeksizin keyifli zaman geçirebilirsiniz, gitmişken bir uğrayın derim.

Müzeler

Ben gittiğim şehirlerde küçük ve spesifik müzeleri gezmeyi seviyorum. Eskişehir’de ise birçok müze var. Hem tarih kokan hem de modern sanat müzeleri bulunuyor. Bakıldığında, Balmumu müzesi özellikle son yılların en güzel müzelerinden biri ve pek çok ünlü figürün balmumu çalışmalarını burada görebilirsiniz. Onların Madame Tussauds Müzesi varsa Eskişehir’inde Balmumu Heykeller Müzesi var! Yılmaz Büyükerşen efsane bir adam diyoruz da boşuna demiyoruz, zira bu müzedeki heykeller Büyükerşen’in elinden çıkma ve yıllarca emek harcadığı işleri bu müzede sergileniyor. Müze ele alınan kişiler ve dönemlere göre farklı salonlara ayrılıyor ve içeride Atatürk’ten Obama’ya, Cüneyt Arkın’dan Einstein’a kadar uzanan geniş bir yelpaze var. Gezerken çok keyif alacağınıza eminim, ayrıca Snapchat uygulamasından surat değişimi yaparak türlü komikliklere de imza atabilirsiniz, benden akıl aldığınızı söylemeyin yeter. Buranın yanı sıra, Arkeoloji ve Tarih temalı müzeler de, Eskişehir’in tarihsel kapsamda ne denli değerli olduğunu göstermek adına oldukça önemli. Çok kolay bir biçimde Eskişehir’de harika bir tarih yolculuğu yapabilmeniz mümkün.

Eskişehir’de ne yenir?

Tabiî ki çi börek. Dillere destan bir tat. Eskişehir deyince belki de akla gelen ilk şey.  Ben gittiğim her yerde, meşhur olan şeyleri yemeye bayılırım biliyorsunuz ki. Yemeden dönmemeniz gereken bir tat. Eskişehir’in en meşhur lezzeti: Çi börek. Açılan hamurun arasına kıymalı harç konularak yapılan çi börek, bol yağda kızartılarak pişiriliyor. Size de bu ziyafete ortak olmak kalıyor. Bunun yanına Balaban kebabını da yemeden gitmeyin. Balaban kebabı, et suyu ile ıslatılmış tırnak pidelerin üzerine, özel yöntemlerle pişirilmiş köftelerin konarak yapılan Eskişehir’in yöresel tatlarından sadece biri. Özel salçalı sos ve yöresel yoğurtla birlikte servis edilen kebap yeni lezzet arayışında olanlar için birebir. Ağzınız sulandıysa şimdilik birkaç çi börek atıştırın zaten daha sonra fazlasıyla yiyeceksiniz. Ama şuan eğlence zamanı.

Gece Hayatı

Evet geldik gece hayatına…Eskişehir’i Eskişehir yapan, gidenlerin gelemediği, gelenlerin bir daha gitmek istediği şehir olmasının başını kesinlikle renkli gece hayatı çekiyor. Günün her saatinden sabahın ilk ışıklarına kadar her türlü eğlence hayatını barındıran Eskişehir’de barlar sokağını, Doktorlar Caddesini ve tabiî ki yılların 222’sini bir yere not edin ve derhal buralara gidin, kesin bilgi. Mekanlara geçmeden benim favorim Varuna Gezgin. Nihayetinden bir gezi bloggerıyız. Ve her gezgin gibi buraya uğrayıp bir şeyler yiyip içmeden Eskişehir’den ayrılmam efenim. En popüler mekan adının hakkını veren Hangover. Öğrencilerin deliler gibi tercih ettiği, her daim kalabalık, her daim izdiham halinde bir mekan. Social Pub: İyi müzik, iyi kitle, iyi alkol triosunu bir arada bulabileceğiniz şahane pub. Kendisinden bir tane de Bartın’a alabilirsek bayağı sevinirim doğrusu. Eevet 222, en popüler mekan. Espark alışveriş merkezinin hemen karşısında yer alıyor. Gece klübü özelliğinde ve zaman zaman konserlerde oluyor. Aynı caddede bulunan Gate 26 da oldukça popüler. Onun haricinde Buda bar, Las Vegas Live, Retro Hall, Monte bar da Eskişehir’in sevilen mekanlarından. Ayrıca Eskişehir Haller Merkezi de İstiklal caddesindeki mekanlara benziyor ve içerisinde birbirinden güzel bir sürü mekan bulunuyor. Bir de Kör Kamil’in meyhanesi diye bir yer var. Kesinlikle gidin, gidin abi. Mezeleriyle kendinizden geçecek, yemekleri ve şahane ortamıyla keyfin sefasını süreceksiniz.

Eskişehir’i anlatırken yeniden Eskişehir’e gidesi gelen var mıdır acaba ben gibi? Şunu da belirteyim çok soğuk benden söylemesi. Ama mutlaka gidin. Gitmeden ölmeyin. O zaman başka rotalarda görüşmek ümidiyle, hayat bir seyahatse seyahatle kalın efenim…

 

Songül YAŞAR

http://blog.milliyet.com.tr/songullyasar

 
Toplam blog
: 57
: 189
Kayıt tarihi
: 15.11.17
 
 

Süleyman Demirel Üniversitesi Halkla İlişkiler - Anadolu Üniversitesi İşletme  Köşe Yazarı/Blogge..