Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Mart '08

 
Kategori
Yolculuk
 

Eskişehir-Kathmandu(5) İsfahan

Eskişehir-Kathmandu(5) İsfahan
 

sosepol köprüsü


Yüksek bir tepeden bakınca, İsfahan sarp dağların arasına kurulmuş büyük bir şehir. Zayende nehri ve kolları şehri adeta şefkatle sarıyor. İşte Amerika nın nükleer tesisleri bahane ederek bombalamayı istediği yer tam da bu dağların arkası.

Aşağıya nehir seviyesine indiğinizde ise ‘cihana nakşedilmiş eserler manzumesi’ ile karşılaşıyorsunuz. İsfahan ı coğrafik olarak İran daki diğer şehirlerden ayıran en önemli özellik Zağros dağlarından doğan ve şehri ikiye bölen Zayende nehri.

Nehrin üzerinde Floransa misali iki yakayı birbirine bağlayan çok sayıda köprü var. Floransa örneğini boşuna vermedim çünkü bu köprüleri en güzeli olan ‘Si-o-se Pol’ ve ‘Hacıpol’ İtalyan rönesansının izlerini taşıyor. Nehir kenarında yemyeşil yürüyüş alanlarında dolaşırken şehrin sadece mimari yapısı değil sakin ve huzurlu atmosferi ve yumuşak iklimi de insanı olumlu etkiliyor.

Zayende nehri üzerinde eski dönemlerden kalma altı köprü kurulu. Bunların en önemlisi ‘Si-o-se Pol’. Farsça ‘si o se’ 33 demek. Dolayısıyla adı; otuz üç kemerli köprü anlamına geliyor. Bu köprüyü yapan mimar ‘Allahverdi Han’ ın adıyla da anıldığı oluyor. 1602 yılında yapılmış ve zamanında dünyada bir nehir üzerinde kurulu en

uzun köprülerdenmiş. Şehrin sembolü haline gelmiş 300 metre uzunluğunda ve 14 metre genişliğindeki köprü araç trafiğine kapalı. Kemerlerin altında bulunan çayhanelerde galyan (nargile) ve nefis İran çayı, eşsiz manzara eşliğinde içiliyor.

Hele akşamları, suyun üzerine taştan inciler gibi duran köprüler ışıklarla aydinlatiliyor ve sudaki yansımalarıyla görsel bir şölen sunuyor.

Sıcak öğleden sonralarda ise İmam meydanının yanındaki serin kapalıçarşıda dolaşmak ince el işçiliği ile yapilmiş hediyelikleri ve yumuşacık dokunmuş kilimleri inceleyerek vakit geçirmek güzel. Burada taniştiğimiz halı tüccari Hüseyin bey tam bir Türk dostu, İspanya daki yazlığına gidip gelirken mutlaka İstanbul a uğrar birkaç gün geçirirmiş. Mağazasında bize ikram ettiği çayları içerken fotoğrafevi nin Sarı Otobüsünü ve Özcan Yurdalan ı anlatıyor.. Her geldiğinde uğradığını ve Özcan Yurdalan la çok iyi dost olduğunu belirtiyor.

Kapalıçarşıda, İmam meydanı veya Siosepol de gezinirken, birçok batili turistle karşılaştım ama Türklerle hiç! Avrupa ülkelerinden İran a vize almak çok zor , haftalarca uğraşıyorlar, ABD ve İsraillilerin girmesi zaten hepten yasak. Bizim için gitmesi en kolay ülkelerden biriyken ve bunca hazine taşıyorken ve bu kadar ucuzken neden hala herkesin batı ülkelerine gitmeye can attığını düşünüyorum.

İran’da tüm şehirlerde olduğu gibi İsafhan da da trafik çok sıkışık. Geniş ve düzgün caddelerde bu yoğunluğun olması araba bolluğundan. Benzin sudan ucuz olduğu için herkes her yere arabayla gidiyor. Küçük motosikletler yoğun trafikte sinek gibi vızıldayarak her buldukları aralıktan geçiyor. Kaç kere yaptıkları hareketlere ağzım açık bakarak, kesin düşecek, çarpışacak diye düşündüm ama hiç kaza görmedim. Kimse trafikte sinirlenmiyor. Aslına bakarsanız sokaklarda da sinirlenen, birbirine bağırıp çağıran, kavga eden yoktu. Zaten yasalara göre kavga edenler-her iki taraf da- haklı olsun olmasın, ağır para cezasına çarptırılıyormuş.

İranlıların bir adetleri de; iki erkek asla kadınların önünde kavga etmezmiş…

Bu muhteşem şehirden sonra yolumuz Zahedan a .Vakit azlığından Şiraz daki ‘Persopolis’ i ve Yazd da ki ‘sessizlik kulelerini’ çok istememe rağmen göremeyeceğim. Saat 13. te başlayacak yolculuk 20 saat sürecek. Zahedan a gideceğimizi öğrenenen bütün İsafahalılar yazık size der gibi yüzümüze bakıyorlar. Birisi orası Teksas gibidir, herkes elinde kalaşnikoflarla dolaşır dedi…otogarda tarzanca konuştuğumuz iki çocuk nereye gideceğimizi anlayınca elleriyle ateş ediyormuş gibi yapıp sanırım bizi dikkatli olmamız konusunda uyarmak istediler ama tabii bu moralimizi bozmaktan başka bir işe yaramadı.

Zahedan sınır kaçakçılığının en yoğun olduğu bölgeymiş, o yüzden her köşebaşında polis ve asker varmış. Belluci bölgesi olduğu için Pakistan dan uyuşturucu ve silah dahil her türlü kaçak mal buradan ülkeye sokuluyormuş. Otobüsten gece boyunca çevreyi izledim. Birkaç defa mola verdik. Kontrol noktalarında, mola yerlerinde insan profilleri değişmeye başladı. Beyaz entarili sarıklı, puşili değişik etnik kıyafetler giymiş insanlar bir anda arttı. Sabah erken saatte Zahedan’ a indiğimizde artık hemen herkes beyaz ve gri entariliydi…

Zahedan da kalmayıp hemen Pakistan sınırına gitmeye karar verdik. İran Pakistan sınır kapısı sadece gündüz açık. Sınırı geçer geçmez Taftan çölü başlıyor ve can guvenligi için zaten bu çölün gündüz geçilmesi öneriliyor. O yüzden hiç vakit kaybetmeden Zahedan a 85 km uzaklıktaki sınır kapısına gitmek için bir taksi tuttuk…

 
Toplam blog
: 18
: 1135
Kayıt tarihi
: 03.07.07
 
 

Diş Hekimiyim. Sebebini bilmiyorum; küçük bir çocukken motosiklet kullanmak, dünyayı gezmek bir d..