Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Aralık '17

 
Kategori
Dünya
 

Eşkiya Dünya’ya Trump

Malumunuz üzere, ABD 2016 seçimlerinin galibi Donalt Trump oldu. 20 Ocak 2017 itibariyle arkasında bir sürü şaibe bırakarak Beyaz Ev’de 4 yıllığına (?) ikamet etmeye başladı. Fakat ABD müesses nizamı pek peşini bırakmadı. Trump’ta pek rahat durmuyordu.  Gittiği her yerde zücaciye dükkanına girmiş bir fil gibi her tarafı yıkıp döküyordu. Bir taraftan Trump kendi kendine zarar verirken diğer taraftan da müesses nizam Trump’ın kolunu kanadını koparmakla meşguldü. Trump’ın başkan olmasında etkin olan Pentagon bile karşısına dikilmiş ne söz dinliyor nede kendisini destekliyordu. Pentagon Trump ne derse tam tersini söylüyor ve ne isterse tam tersini icra ediyordu.

Trump iş başına gelir gelmez ilk olarak Avrupa’yı salladı. Onlara artık NATO’nun maliyetlerini tek başına ABD’lerinin karşılamayacağını, bu tarihten sonra NATO üyelerinin maliyetleri ortak olarak yüklenmelerinin gerektiğini en sert şekilde dile getirdi. Hâlihazırda zor günler yaşayan AB bu sert notaya karşı biraz sessiz kalıp yumuşama emarelerini beklese de umduğunu bulamadı. Aksine ABD Başkanı Trump Avrupa liderlerini yerden yere vuruyordu. Özellikle bu darbelere iki bayan lider maruz kalıyordu. Angela Merkel ve Terasa Mey adeta birer vurgun yemiş balık gibiydiler. Teresa Mey bu konuda olabilecekleri çok öncesinde gören İngiltere aklının AB’den çıkmasının oluşturduğu konforu yaşarken diğer taraftan AB’den ayılmanın komplikasyonları ile karşı karşıyaydı. Angela Merkel ise topun tam ucunda atara da, patlara da maruz kalarak tam bir şamar oğlanına dönmüştü. En sonunda işin ciddiyetini anladı ve “durum onu gösteriyor ki; biz bu saatten sonra kendi işimizi kendimiz yapacağız” cümlesini kullanmak zorunda kaldı. Bu resim AB’nin çok sıkıntılı bir döneme girdiğinin sallanan bir flamasıydı. Gidişat kırılgan bir yapıya doğru sürüklenmeye başladı. Özellikle Almanya’nın seçim sonucu koalisyon hükümetini işaret edince Almanya iyice sıkıştı. Tüm çabalara rağmen bir koalisyon hükümetinin kurulamaması ise ülkeyi kendi içerisine kapattı. Hiçbir konuya müdahil olamayan AB’nin babası Almanya, kafasını suyun üstüne zor tutabilir hale geldi.

ABD’nin desteklemediği Avrupa gemisi yönünü buzdağına doğru çevirdi. Elini Avrupa’dan çeken ABD sanki bu coğrafyanın sonunun gelmesi için çaba sarf ediyordu. Ortada ne demokrasi, ne medeniyet nede stratejik ortaklık kaldı. ABD’nin Avrupa’ya destek olmaması batının değerlerini de aşındırmaya başlamıştır. Yalnız bir konu daha var ki o da ABD’nin başını ağrıtmaktadır. Dünyanın en fazla borcu olan ülkesidir ABD. Ülkenin alt ve üst yapısı harap halindedir. ABD’nin büyük firmaları Başta ABD’nin baş düşmanı olan Çin’e giderek üretim faaliyetlerini buralarda gerçekleştirmeyi kendilerine daha uygun bulmuşlardı. Söyleyeceğim odurki, ABD’nin de Avrupadan pek kalır yeri yoktu. Liberal ve Kapitalist ABD Trump‘la birlikte buna karşı çıkmıştır. Trump, liberal ve kapital sistemin kurallarını rafa kaldırarak Kovboylar dönemine yeniden merhaba demiştir. Savaşırken vesayet güçleriyle, ekonomisini ise vahşilikleri ve eşkıyalıklarıyla kurtarmayı çare olarak strateji haline getirmiştir. ABD ve Avrupa firmaları üretim donanımlarını, ucuz işçi cenneti olan Çin ve diğer ucuz işçi cenneti olan ülkelere kaydırması sermayenin, bilgini, insanın, teknolojinin bu ülkelere yani doğuya doğru hareket etmesine neden olmuştur.  Böylelikle dünyanın stratejik merkezi de doğuya doğru hareket ederek tüm dengeleri çok hızlı bir şekilde değiştirmiş, sıklet noktasının da doğuya doğru kaymasına neden olmuştur. Kısaca liberal ve kapital ilkeler bu sefer Batı medeniyetine değil Doğu Medeniyetine hizmet etmiştir. İşler tersine dönünce Batı Medeniyetinin işine gelmeyen tepetakla olmuş bu düzen zorla geri getirilmek istenmektedir. Bu geri çağırma anonsundan ve diktesinden yeteri kadar cevap alamayan ABD bu sefer kendi ilkelerine inat masayı yıkarak oyunu dağıtılmak istemektedir.

Bir Trump nelere kadirmiş. Daha önümüzde neler var acaba? Trump’ın İngiliz asiller ve aileler ile olan ilişkileri, Demokratlarla ve hatta Cumhuriyetçilerle olan mücadelesi Pentagon, Dış ve İç İşleri Bakanlıkları, CIA ve FBI ile olan karşıtlıkları Trump’ı ve dünyayı nereye götürecek acaba? Akıbet belli ama hangi olaylara karşı karşıya kalacağımız çok net değil. Bu savaş ABD’de derinden etkileyecektir. Bu dönemde ne ABD’nin ne AB’nin nede geride kalan tüm ülkelerin güven içerisinde olduğundan bahsedil inemez. Artık dünyada bir garanti verecek kurum kuruluşta kalmamıştır. Bunun en büyük örneği de ABD’nin Kudüs kararıdır. ABD’nin yapmış olduğu bu sabotaj hamlesi hem kendisini hem de tüm Dünya’yı riskeder bir potansiyele sahiptir.  ABD bu kararı aldı ama Tüm Müslümanların Kudüs kararına itiraz etmesiyle aynı anda Avrupa ve diğer ülkelerden gelen ABD karşıtı tepkiler giderek daha da büyüyeceği gözle görülebilir hale gelmiştir. Buna keza Birleşmiş Milletler’de (BM) Kudüs’e yönelik alınan kararlar ve Dünya’nın Kudüs’ü desteklerken ABD’ni yalnızlaştırması da ilerisi açısından ABD’ye bakışın belirleyici bir işaret fişeğidir. Bu fişek önümüzdeki günlerde bunun gibi daha birçok konuda ateşleneceğe benzemektedir. BM’de 21 Aralık’ta yapılacak olan Kudüs toplantısı öncesi ABD’nin BM Temsilcisi Halley yapılacak olan oylama öncesi medya ve e-posta kanallarıyla BM toplantısına katılacak olan devletlere gözdağı veren diplomatik dili aşan ikazlarda bulunmuştur. Bu tabloya da bakarak ABD’nin tüm dünyaca yalnızlaştırılmanın ötesinde tecrit edildiğini görebiliriz. Büyük resimde küresel düzeni ve BOP planlarının bozulmaya başladığını da görebiliyoruz.

Batı medeniyetinin iç yüzünü görüyoruz ama daha her yüzünü görmedik. Böyle giderse her yüzünü görüp ne olduğunu çok yakında daha açık ve net göreceğiz. Bunlar Dünya’ya ırkçılığı ve vahşeti getirip orta yere bırakacaklar. Trump bu işin hızlandırıcı bir faktörü olarak ortalıkta serseri mayın misali dolaşmaktadır. Elinde bir meşale önüne her geleni yakmakta aklına her eseniyse yapmaktadır.

Yalnız, Rand Corparation’ın ABD’ne verdiği nasihatler, ABD’nin de bildiği üzeredir. Bu sebepledir ki yeni Güvenlik Stratejilerinde Türkiye’ye açıktan yer vermeye cesaret edememiştir. Türkiye silah taşıyan insanlardan teşkil edilmiş bir askeri yoktur. Türk Silahlı Kuvvetleri üç bin yıllık bir geleneksel ordudan müteşekkil bir ordudur. Yeri geldiğinde ise bu millet topyekun bir ordudur ve sizi bu topraklarda durdurur ve bu topraklara gömer. Siz iyisi mi, Rand Corparation’ın size verdiği öğütleri dinleyin ve Türkiye ile olan ilişkilerinizi bir kere daha gözden geçirin. Aksi takdirde çok gözden geçirmeniz ve çare bulmanız gereken sorunlarınız başınıza bela olacaktır. 

 
Toplam blog
: 72
: 918
Kayıt tarihi
: 29.06.08
 
 

1971 İzmir doğumluyum. Strateji, Taktik Felsefe, İşletme, Liderlik, Kalite Güvence Sistemleri, El..