Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Eylül '14

 
Kategori
Deneme
 

Esma'nın Yüzüğü (Roman denemem yedinci bölüm) devam edecek

Esma'nın Yüzüğü (Roman denemem yedinci bölüm) devam edecek
 

grev


Bu sırada Halime hala Hamdi’ye “senin karıya başkanın sendikacı oldunu deme ha!” deyince Hamdi “neye be ya. Sen gelinine güvenmeymisin? Göreyim yine tuttu kaynanalığın” deyince Halime hala “başlarım senin kaynanandan ha. Görmeymisin başkan az kişi bilirse da iyi olur dedi ya tokmak kafa” deyince Hamdi gülümseyerek “tamam be ya. Ben şaka yaptım sana. Tamaam sülemeyiz tamaam. Yeter ki kızma sen anacık.” derken Halime hala ona kızmış gibi kafasını salladı ve “hadi bırak şimdi Maytap geçmeyi. Koş Rüstem’den bi yoğurt kap da gel” dedikten sonra “yoğurt paran yoksa ordan al” diye bir kutuyu işaret edince Hamdi “şimdi kızdım işte. Sen dolmuş patronuna hakaret ediysin be ya. Ben para olmamı hiç” diye bakkala gitmek için yürüyünce Halime hala “hele patrona bak sen. Giderken senin karıya süyle de gelsin çabuk. Hızmat etsin bize” dedi.

Hamdi “emrin başım üstüne karımın kaynanası” deyip kapıdan çıkıp giderken Halime hala “hıh kaynanaymış. Ben ona bi kaynanalık yapayım da gör sen takoz kafa” diye Hamdi’nin ardından söyleniyordu.

Onlar böyle didişirken başkan ve Remzi hoca İzmir’deki Tariş'teki olaylar üzerine konuşuyordu.

Remzi hoca “bu Tariş olayları sence nereye varır?” deyince başkan “valla oradaki olaylar çok ciddi. Sanırım işçi sınıfı ve sendikalar ciddi bir sınavla karşı karşıya. Tabi İzmir de. Çünkü böyle olaylar daha çok İstanbul’da yaşanırdı” dedi. “İşçi sınıfına siyasi önderlik yapmak isteyenler için de çok önemli bir sınav. Çünkü bu olaylar giderek büyüyecek ve kontrolü zorlaşacak gibi” diye devam etti.

Remzi hocaya Disk’teki sendikal oluşumun görüldüğü gibi olmadığını, belli sendikalardaki özellikle Maden-iş’teki güçlü örgütlülük sayesinde bugünkü Disk imajının oluştuğunu; bu anlamda sendika yönetimlerindeki olumsuzlukların kimi engellemeleri olabileceğini; ama bunların aşılabileceğini düşündüğünü söyledi. Geçmişte bizzat yaşadığı Paktaş direnişinden örnekler verdi.

Sonunda “hoca belki biraz içini kararttım; ama gerçek bu. Yalnız bu olumsuzluklara rağmen Tariş’teki sürecin iyi yönetileceğine inanıyorum. İzmir’de çok güzel bir uyum var. Bu işin altından kalkılacaktır” diye görüşünü açıklıyordu.

Bu sırada mutfakta Halime hala “acaba geline duğruyu süylesek daha iyi olamacak mı?” diye söyleniyordu.

Bu düşüncesini danışmak için odada sohbet eden başkanla Remzi hocanın yanına gitti ve başkana “başkan sana bi şey diycem. Şimdi Hamdi’nin karısı gelecek buraya. Ona doğruyu mu süyleyem? Yoksam sana yine Ismayıl mı diyelim. Aklım takıldı; bi surayım demiştim” dedi.

Başkan Remzi hocaya baktı. İçinden ‘bu iş zor saklanacak. İşim zor’ diye geçirdi sonra “Halime teyze; ben sıkıntımı anlattım. Düşüncem bu konuyu ne kadar az kişi bilirse iyi olur. Yoksa başlamadan başarısız oluruz. Onun için kararı sen ver” deyince Halime hala “tüvbe de başkan. Olur mu hiç. Onca kişi sukağa dökülür sonra” dedi. “benim geline tembih ederiz o da hiç kimseye sülemez. O da Hamdi gibi bir karılar derneğine üye” dedikten sonra ağız dolusu güldü “yanlış süyledim. Benim takozun gittiği bir dernek var ya. Karıların da gittiği bir dernek var. Onu sülerim” diye açıklama yaptı.

Onun bu açıklaması başkan ve Remzi hocayı güldürmüştü. Her ikisi de “tamam sen bildiğin gibi yap” derken başkan Halime teyzenin söylemindeki gafı hemen fark edip düzeltişi dikkatini çekince içinden “bu teyze yanlış iş yapmaz diye geçirdi.”

Onların sohbeti devamı ederken Hamdi yoğurdu alıp gelmiş, mutfaktan “tamam çağırdım Zehra’yı. Az sonra gelecek. Bi şey de sülemedim. Ismayıl sürpriz olursa iyi olacak diye düşündüm” diye sesleniyordu.

Başkanın sözleri üzerine kısa bir karasızlık geçiren mutfağa Hamdi’nin yanına gitti. Ona “tamam tamam doğruyu süylecez senin karıya da. Ancak sıkı tembih et. Gittiği o karıların derneginde süylemesin sakın. Bilirsin karılar geveze olur” deyince Hamdi bir kahkaha attı sonra “başüstüne Halime çavuş. Sülerim karıya, sülemez karılara. Sen içini rahat  tut” dedi.

Hamdi’nin bu sözleri üzerine ona yan yan bakan Halime hala “begenemedin mi beni de çavuş deyi maytap geçersen. Senin Halime çavuş komitacı kızı… Deden Alman faşistleriyle iş birliği yapan Bulgar faşistlerine karşı komitacılık yaparken en çok bana güvenirdi” deyince Hamdi annesini şaka yapayım derken annesinin yarasını deştiğini fark edince özür diler gibi yanına gidip elini tuttu “bilmem mi anacık. Ben şaka olsun deyi o eşekliği yaptım” derken çok duygusaldı.

Çünkü faşistlerin yaraladığı dedesi annesinin kucağında can vermiş. Annesi bunu hep anlatır “benim en acılı ama en gururlu günümdür o gün. Dedecığini o gün ormanda arkadaşlarıyla barabar kıstırmış faşistler.  Tabi vurmuşlar onu. Ama o bize zarar gelmesin diye koşup gelmemiş köye. Taa gecenin bir vaktıydı geldi. Yarası çok kanamış. Faşistler onu takip edip bize zarar vermesin deyi beklemiş o saata kadar. Kan kaybından ülmüş idi. Üyle demişti hoca. ‘Buraya erken ulaşaydı belkim kanı durdurup kurtarırdık onu’ demişti” diye anlatırdı.

Şimdi de Hamdi’nin sözleri üzerine yine gözleri dolmuştu.

Elinin elinin tersiyle yaşaran gözyaşını silerken “Ben dedenden üğrendim komitacılığı. O vakıttan beri bilirim gizliliğin örgütçülüğün ne olduğunu. Ondan hep komitacı gibi davranırım” diye açıklama yaptı.

Hamdi anasını üzdüğüne çok üzülmüştü. Onun elinden tutup “tamam be anacık. Sen bilmezmisin senin takoz kafa dangalaktır. Hadi be üzülme o dangalağın lafına” derken eşi girip gelmişti.

Hamdi’nin ağzından en çıkan “hadi be üzülme o dangalağın lafına” sözüne çok şaşırmış ve hatta üstüne alınmış; Hamdi’ ye “sen kime diyeysin bakayım dangalak deyi? Yoksa bana mı deyeysin?” deyince Halime halaya bir gülmek gelmişti.

Gözüyle Hamdi’yi işaret edip “anlat bakam karına ‘dangalak kim?’” dedi.

Bu sırada Hamdi’ye de gülmek gelmiş, kendini tutamıyordu. Kendinden cevap bekleyen eşine o sıradaki içine girdiği gülme krizinin zorluğuyla “kim olacak? Ben, ben” diye kendini işaret edince eşi daha şaşırmış; o da ‘neye gülüyorsa?’ gülmeye başlamıştı.

Onların mutfaktaki şamatasını duyan Remzi hoca “noluyor size. Misafire ayıp oluyor” diye mutfağa girince komik bir manzarayla karşılatı.

‘Misafir’ lafını duyunca eşinin kendini “hadi gel anacığın misafiri var” diye çağırdığı aklına gelin Zehra birden ciddileşmiş “hayırdır anacık? Misafir kim? Neye çağırmadın da yordun kendini?” dedi.

Zehra’nın asıl soruyu sormasıyla Hamdi ve Halime hala nihayet kendine gelip misafir olduğunu hatırlamıştı.

Halime hala ‘merakla’ mutfağa gelen Remzi hocaya “yok bişey oğlum. Azcık gaynaşdık” dedi ve Zehra’ya “sağ ol kızım. Remzi sendika başkanını misafir getirmiş. Onu ağırlıyam deyi seni çağırdım” dedikten sonra odaya dönen Remzi hocanın ardından bakarken “ben yaptım bi şeyler. Hadi yardım et de kurayım sufrayı” dedi.

Zehra “ne sendika başkanı?” der gibi bakınca Halime hala Hamdi’ye “anlat karına” der gibi başıyla işaret etti.

Bunun üzerine Hamdi gelen misafirin kim olduğunu, niye geldiğini anlatıp “hep üyle diyoruz da. Bunu bilen üçüncü kişi sensin. Başkan bizim dışımızda kimseye süylemeyin dedi” deyip niye öyle düşüldüğünü açıklıyordu.

Odaya dönen Remzi hoca da başkana “mutfakta bir muhabbet bir muhabbet. Valla şaşar kalırsın. Senin geldiğine çok sevinmiş hepsi” dedi. (devam edecek)

 

 

 

 

 
Toplam blog
: 182
: 232
Kayıt tarihi
: 12.02.13
 
 

Sanat Enstitüsü yapı bölümünden 1967 yılında Denizli'den mezun oldum. Buca Mimar Mühendislik Özel..