Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Mayıs '07

 
Kategori
Felsefe
 

Estetik ve güzellik aslında nedir?

Estetik ve güzellik aslında nedir?
 

Nedir bu estetik olayı?

• Sadece hoş bir heyecan duymak için oynayarak, bütünü görme yeteneğini geliştirmektir.
• İyi de hani, estetik tavır faydacı olmazdı. Çocukların oyunları gibi oynanan bir oyundu. Peki, ne bu yetenek geliştirme falan?;)
• İyi de, çocukların oyunları faydasız mı? Onları hayata hazırlamıyor mu? Hayatın bir provası değil mi?(Karl Groos 1861-1946)
• Fakat çocuk oynarken, bunu prova olsun diye değil, bundan hoş heyecan duyduğu ve haz aldığı için oynuyor. Bu nedenle de, çocuk açısından bu tamamen ekonomik bir fayda yaratmayan estetik bir deneyim.
• Oyunda ne bilimsel, ne siyasi, ne ekonomik, ne de ahlaksal kısıtlamalar ve zorunluluklar var. Atış serbest!.. Spiderman olup, camdan atlayan çocuklar var. Acayip bir özgürlük. Herbert Schiller, tam da bunu söylüyordu işte: “Estetik, camdan uçmak için vardır!” diyordu.
• Bunu anlayabiliyorum. Fakat bu özgürlükten kaynaklanan estetik hoş heyecan büyüyünce ne oluyordu, peki? Bitiyor muydu?
• Hayır, sanat tarihi oluyordu…

İlişkisel bütün, güzeldir.

• Aslında, çok analitik bir cümle oldu bu. Bütün, zaten ilişkiseldir. İçindeki parçaların ilişkisi ile oluşmuş bir şekildir. Tamdır. Bütündür. Bu şekle, form diyebiliriz. – Bu bütün, içinde monotonluk değil çeşitliliğin ve asimetrinin oluşturduğu simetrik bir birliktir. Dengedir. Bütün canlı varlıklar gibidir yani… Güzel, asimetrik çeşitliliğin bu bütünsel örüntülenmesindeki denge, simetri, homoestatis(sağlıklı yaşam için gerekli olan kandaki besin dengesi demektir. Buradaki anlamı yaşam için gerekli olan hayati ihtiyaçların dengeli karşılanıyor olmasıdır.) ve birliğinin yarattığı hoş heyecandır.
• Peki, bu ilişkisel form, içeriğini de yaratmaz mı? Yani, anlamını?
• Evet, örneğin ben içince sarhoş oluyorum. Yani, beynimi oluşturan kimyasal biçim, alkolün etkisi ile değişiyor. Biçim değişince, ben dediğim zat da, değişiyor, yani…
• Eee, bak gördün mü? Şekil, içeriğini nasıl yaratıyor… Yani, anlamını; yani sen dediğim zatı…
• Düşünüyorum da bu durumda bilgisayarlar yardımı ile oluşturduğumuz ilişkisel veri tabanları da çok güzel bir şeyler yani?!
• Evet, ilişkisel bir bütündür ve güzeldir.
• Bütünlük içindeki her şey, ahlaksal ve siyasal açıdan kötü olsa bile, estetik hoş heyecan yaratır. Çocukça oyunların özgürlüğü de merakımızı coşturduğu ve oyun içinde farklı bütünleri keşfetmemize yardımcı olduğu için, estetik hoş heyecan yaratır. Örneğin, Musollini’nin damadı, Habeşistan’daki bir pazarda patlayan bir bombanın kendisine çok fazla estetik hoş heyecan verdiğini söylemişti. Ve Neron, şiirsel hoş heyecan için Roma’yı yakmıştı… O gün çocuklar gibi özgürlük hissi içinde şendi… Ama söyledikleri ve yaptıkları şeyler ahlaksal ve siyasi açıdan korkunç şeylerdi.
• İlişkisel bütünün negentropisi maksimumdur. Negentropi, negatif entropi demektir ve düzen içindeki bütünlüğün sayısal bir ölçüsüdür…
Termodinamikteki entropi yasası şöyle der: “Her dışardan enerji almayan ve kendi enerjisi ile var olmaya çalışan düzen, çevresindeki daha büyük bir düzene tabi olarak, yıkılır!” Örneğin, bir buz parçasını, bir bardak sıcak suyun içine attığımızda, buz düzenini koruyamaz ve suyun içinde erir. Yani, çevresindeki daha kapsayıcı bir düzenin içinde yok olur. Eğer biri o buz parçasını dışardan enerji harcayarak(ki bu aynı zamanda bu buz parçasına enerji vermek demektir), soğutmaya devam etseydi, bu kez de bir bardak suyun giderek bir bardak buza dönüştüğünü görecektik. Soğutmaya devam edersek, bu bardağın çevresindeki her şey buza dönüşecekti. Sonunda tüm evren bir buz kalıbına dönüşecekti. İşte, entropi bir şeyin dışardan yardım almazsa, çevresine uyacağının ve düzenini kaybedeceğinin bir yasa şeklinde ifadesidir. Negatif entropi ise, dışarıdan yardım alarak, düzenin korunmasıdır hatta geliştirilmesidir. İş hayatında bunun için şirket dışından sürekli yeni bilgi, makine, ekipman ve malzeme satın alıyoruz. Kendimiz için de negatif entropiyi sağlamak için yemek yiyip, kitap dergi internet okuyoruz. Dışarıdan sağlanan kaynak ne kadar fazla ise, düzenimiz çevremize o kadar hakim oluyor yani ve bünyemizde o kadar enerjiyi saklar hale geliyoruz.
Düzen, bir nevi zenginlik ifadesi oluyor yani. Adam düzenini kurmuş deniyor mesela. Dolayısı ile ilişkisel bütünün negatif entropisi maksimum olduğu için bol enerji kaynağıdır. Yani, bir yığını bir bütün haline getirecek bütün ilişkileri kurmak için enerji gerekir. İlişki sayısı ne kadar fazla olursa, o bütünde depolanan enerji miktarı da o kadar fazla olur. Bu da kalori demek. Yani, besin ve hayatta kalma açısından son derece önemli bir durum. Bütün ya tehlikedir ya da besindir. Çevredeki bütünleri tespit edebilmek, beyin için en temel görevlerden biridir. Görevini yaptıkça da, kendi kendini estetik hoş heyecanla ödüllendirir.

İlişkisiz yığın, çirkindir.

• Evet, bu da aynı şekilde çok analitik bir cümle oldu. Yığın, zaten ilişkisizliği içinde barındıran bir kelime…
• Yığın, bütün olmadığı için biçimsizdir. Dolayısı ile bir içeriğe de sahip değildir. Bu nedenle de çirkindir.
• Bilgi taşımaz. Bilgi vermez. Ölüdür. Statik bir hali vardır.
• Entropisi maksimumdur… Ne enerji kaynağıdır, ne de vitamin…
• Voltaj düşüktür. Akım yoktur. Direnç sıfırdır. Hayat yoktur içinde lamba yanmaz. Yığındır işte…
• Farklılık ve farklılaşma vektörel değil, skalerdir.
• Mezbelelik kara kalabalıktır.

Şimdi, ne yapacağız bu “güzeller”le?

• Tamam, beynimin içinde algıladığım sonsuz sayıda form var, şu an. Hepsi de, ilişkisel bir bütün oldukları için güzel…
• Fakat bu güzellerden hangisini hayata geçirmeli, şimdi? Seçemiyorum:(
• Algısal ve düşünsel dünyamız soyut olduğu için sonsuz özgürlük alanıdır. Oyun alanıdır. Fakat seçim yapmak ahlaksal ve siyasal bir tavırdır. Bu tavrın konusu da güzellik değil iyiliktir.
• Seçim, bilimsel, ahlaksal ve siyasal kısıtlamalara tabidir.
• Nasıl? Tanıdığım tüm karşı cinsler, diğer tüm bütünsel varlıklar gibi güzeller. Fakat bunlardan birini seçtiğim an, bu seçimi bilimsel, ahlaksal ve siyasal kısıtlamalara göre yapıyorum yani?.. Yani, güzel diye değil iyi diye seçiyorum.
• Evet.
• Peki, iyi tanımı, aslında sağlıklı tanımı mı? Yani, iyi yerine sağlıklı desek daha mı doğru olur?
• Ama sağlık diyerek, ahlak ve siyasetin de dışına çıktık.
• Burada sağlıktan kasıt, bulunduğu çevrede sağ kalabilme yeteneğidir.
• Güzelden kasıt yaşadığı çevrede sağ kalabilme yeteneği en yüksek olan oluşumlardır. Okulun popüler çocukları, değişik açılardan hayata başarılı olması beklenen çocuklardır. Sağ kalabilme fikri, estetik hoş heyecan yaratır. Bu nedenle sağlık, güzellik kavramının içini dolduran bir kavram olarak karşımıza çıkar.

“Güzel”in yani bu hoş heyecanın anatomisi ve kimyası nedir acaba?

• Bütün dedik, ilişkilendirilmiş noktaların oluşturduğu bir şekildir. Formdur. Ve her form, kendi içeriğini yani anlamını otomatik yaratır.
• Bizdeki bu bütün takıntısıyla estetik hoş heyecan arasındaki ilişkinin kökeni nereye dayanıyor, peki?
• Limbik sistemle ventromedial prefrontal cortex arasındaki dopomin çağlayanlarına:)
• Limbik sistem, beynin çok önemli bir bölümü. İşi duygu ve heyecan üretmek. Duygular, bu limbik dizge tarafından yönetilir.
• Bunu da çeşitli kimyasalları kullanarak yapar. Bu kimyasallardan en önemlileri de dopomin ve seretonin. Limbik sisteme, Harvard’lılar “köpek beyni” der… Bunun nedeni de, bu bölümün beynin evrim sürecinde ikinci aşama olması. Ve diğer memelilerle aynı olması ve aynı zaman da gelişmiş olması. Birinci aşama sürüngen beyni olarak adlandırılır ve en temel hayati işlevleri yerine getirir. Açlık ve solunum gibi…
• Estetik hoş heyecan da, limbik dizge içindeki ödül ve zevk merkezi Nucleus accumbens tarafından üretilmektedir. • Limbik dizge, çok sıkı şekilde beynin problem çözme merkezi prefrontal cortex’e bağlanmıştır. Limbik dizge, prefrontal cortex’in çözümlerini zevk, haz ve hoş heyecan hissi veren dopomin salgılayarak, ödüllendirir.
• Prefrontal cortex için en temel problem, doğadaki bütünleri algılamak ve bu bütünlerin uzayzaman içindeki değişimlerini ve yönelimlerini ölçerek, kıymetlendirmektir.
• Her tanımlanan bütün ve bu bütünün yönelimi, insan bedenindeki 100 trilyon hücreden kurulu sosyal düzenin bekası için hayatta kalma mücadelesi açısından bir başarıdır ve limbik dizge tarafından ödüllendirilir. – Örnek 1: Vahşi bir ormanda yaprakların belli belirsiz hareketliliği yakalanıp, bunun arkasında bir bütünün hareket halinde olduğunun tanımlanması yaşam kurtarabilir. Ya da karın doyurabilir.
Gestalt algılaması bunun üzerine kuruludur. Çevremizdeki bütünleri tespit etmek, gestalt(bütün) psikolojisinin konusudur.[ ] örneğin yandaki şekil kapalı bir parantez gibi gözükür gözümüze. Hatta, bir kare gibi gözükür. Bunu milyonlarca yıldır DNA’ımıza işlemiş hayatta kalma stratejilerimizin oluşturduğu beyindeki nöral desenler sayesinde otomatik olarak yapar. Aslında, birbirinden bağımsız iki kıvrımlı çizgidir bunlar.
Fakat beynimiz bu çizgileri birbiriyle ilişkilendirip, parçalardan bir bütün elde eder. Bu da iki parçalık verinin ilişkilendirilerek, bütünlenmesi sayesinde anlamladırılmasıdır. Bu iki parçadan oluşan yığın, prefrontal ve visual cortex tarafından ilişkilendirilmiş bir bütüne çevrildiğinde, limbik sistem devreye girip, dopomin salgılar ve estetik hoş heyecan şeklinde yansır. Fakat parantez denen bu iki parçalık veri, şu an bize neden estetik hoş heyecan vermiyor? Çünkü daha önceden biz bu veri yığınını eğitimimiz sırasında tanımladık ve etikenlendirdik.
Bildiğimiz bir şey yani. Fakat hayatımızda bununla ilk kez kaşılaşsaydık, ve bu yığından ilk kez ilişkilendirme yolu ile bir bilgi üretseydik bu bize o an estetik hoş heyecan olarak geri dönecekti.
Fakat bildiğimiz şeylerin de farklı ve bilmediğimiz yeni boyutlarını sanat ve bilim yolu ile keşfedersek, estetik hoş heyecanlar yaşarız. Komplo teorileri geliştirmek neden çok zevklidir? Belki bu yüzden. – Örnek 2: Urochordata yani Kuyruğu Kordalı, erken dönemlerinde uygun bir kaya arayarak, yaşamını sürdürür. Ve bir tür beyne sahiptir.Uygun kayayı bulduğunda, artık yüzerek arama yapmasına gerek kalmamıştır. Bu kayanın üstünde sadece deniz suyunu süzerek yaşar. Bir süre sonra beynini yok eder ve yaşamını bu enerji tüketiminden tasarruf ederek geçirir. Yani, beyin sanki yüzmek için gerekli olan bir cihazdır da, yüzme işi yani hareket bitince gerek kalmamıştır beyne ve ayrıca da bir kuyruğa.
Kuyruğu Kordalı’nın geçim derdi için koşturması bittiği anda, beynini iptal ettiği için estetik hoş heyecanlar da son bulur. Yani, hayatta geçim için koşuşturmak beynimizin varlığını ve buna bağlı olarak estetik yaşantımızı zorunlu kılıyor. Çünkü geçim derdi, sürekli bir problem çözme derdidir. Sürekli problem çözmek, beyni geliştirir ve bu işlevsel çözümler de estetik hoş heyecanlarımızı çoşturur. Yeni problemlerin çözümü için de güdüleme sağlar.

Diferansiyel durumlar

• Beyin, bütün detektörü, reaktif ve proaktif bir diferansiyel aygıttır.
• Sistem, algılanan bütünün niteliğine ve niceliğine göre adapte olabilmek için, “saldır, kaç, dur” veya “al, sat, tut” yapar…
• Sistem tarafından değişimi ve bütünü tanımlayabilmek için türev ve entegral alınır.
• Her başarılı entegral işlemi, dopomin kanallarından gelen estetik hoş heyecanla ödüllendirilir.
• Beyinde bu diferansiyel olaylar, ventromedial prefrontal cortex’de gerçekleşir.
• Beyin, nasıl ki yaprakların arkasında bir bütün olup olmadığını anlamaya çalışıyorsa, evrene de aynı anlayışla bakmaktadır. Ve evrenin arkasında anlamlı bir bütünün varlığını aramaktadır. Eğer böyle bir bütün varsa, kendini bu bütüne göre düzenlemek ve sağ kalmak istemektedir. Eğer yoksa da, kayıp, aramak için harcadığı zaman ve enerji ile sınırlı kalacaktır.
• Eğer ventromedial bölgedeki faaliyet azalırsa, hayat anlamsızlaşıp, depresyon meydana gelmektedir. Eğer artarsa da, her şey aşırı anlamlı ve ilişkili gelmeye başlamaktadır. Bu paranoyaya neden olur. Daha da dopomin üretimi artarsa ve bu bölgeye sevk sürerse, şizofreni oluşmaktadır. Yani, günlük yaşantının ötesine geçilip, yeni bir anlam uzayı yaratılmaktadır. Son derece ileri bir estetik yaşantı:=)
• Kimyasalların bizim üzerimizdeki etkileri saymakla bitmez. Fakat bizim yani bilincimizin de kimyasallar üzerindeki etkileri saymak bitmez. Örneğin, kuantum fiziği ile ilgili yapılan deneylerde insan bilincinin deney sonuçlarını etkilediği gerçeği. Yani, zihnimizin doğayı etkilediği ve oluşturduğu tespiti. Hegel’in kulakları çınlamıştır bu deneyle eminim:) Onun estetik anlayışına göre, bizim uzayzamanda fiziksel doğa dediğimiz şey, Geist yani zihin ve ruhun dışlaşmış ve nesneleşmiş biçimidir. Yani, fiziki doğa, bir zihin eseridir. Ve kuantum fiziğine kadar, doğa bilimleri bu tinsel gerçekliğin cansız görünüşünü, onu gerçek kaynağından ayırarak inceliyordu. Buna karşılık estetik sanat, yapısı gereği bize bilimlerden daha çok ve daha derin bilgi verebiliyordu. Tabii ki, doğanın bu estetik yapısı, onun temel tinsel yapısını ortaya çıkartıyor ve ifşa ediyordu. İşte yine, ilişkisel bütünle karşı karşıyayız.

Schiller ile iktisadi estetik
• Sanayi Toplumu’nda yaşıyorsak ve
– Operatör olarak çalışıyorsak, işteyken: Rutin işler yaptığımız için duygularımız aklımıza hükmetmeye başlar. Gün içinde bir süreliğine mevcut ürünün ve üretimin ilişkisel bütününden kopuk yabanıllaşmış yapıya bürünürüz. İlişkisiz yığın içinde parça, çirkin depresyon yaşarız… Bu durumdan kurtulmanın yolu çalıştığımız yer hakkında, ürün hakkında ve bu ürünün hayatta kullanıldığı yer hakkında daha fazla bilgi edinmeye çalışmaktır.
– Yönetici olarak çalışıyorsak, işteyken: Mevcut ürün ve üretimin ilişkisel bütününde farklı problemleri çözmek zorunda olduğumuzdan aklımız duygularımıza hükmeder. Sadece akılla hareket etmeye çalıştığımız için de mevcut ürünün ve üretimin ilişkisel bütününü algılayabilen Schiller’in barbar olarak tanımladığı yapıyı yaşarız. İlişkili bütün içinde oyuncu, oyun içindeki bütünleri izleyerek güzel hoş heyecan veya mani yaşarız… Bu durumu hafifletmek için daha fazla sosyalleşmek iyi olabilir.
– Girişimci olarak çalışıyorsak, işteyken: Mevcut ürün ve üretimin ilişkisel bütününün üzerinde bağımsız yaratıcı estetik yapıyı yaşarız. Çünkü bir girişimci olarak, mevcutla yetinmeyiz. Mevcudu sorgular bundan bambaşka daha önce denenmemiş çözümleri hayata geçiririz. Tabii ki, kazanç da, kayıp da alınan riskin büyüklüğüne bağlıdır. İlişkili bir bütün oluşturabilmek için ilk bakışta ilgisiz görünen parçalar arasındaki ilişkileri oluştururuz. Aldığımız riskler nedeni ile yüceyi yaşarız. Yücelik duygusu, korku ve sevinç içindeki gerçek bütünü arayan haşyet duygusudur. Gödel’in n + 1.inci matruşkasıdır. Yani, sonsuz + 1. matruşka. N, burada sonsuz ilişkisel bütünlerin sayısıdır. N + 1 inci matruşka, yaratıcı yıkıcıdır. Diyelim ki, 35.matruşkaya ulaştık. Fakat elimizdeki formul diyor ki, n=35 ise, n+1=36. matruşka olmalı.
Ve girişimci elindeki 35.modelle yetinmez ve 36. iş modelinin peşine düşer. Yani bu nedenle, N + 1 yaratıcı yıkıcı bir özelliktedir. Girişimci için her bütün eksiklidir. Her eksiği giderme girişimi ile yeni ve daha kapsamlı eksikli bir bütün yaratır. Kendi özünde taşıdığı sonsuzdaki + 1 inci ve eksiksiz olan bütüne doğru koşar…
• Bilgi Toplumu’nda yaşıyorsak ve
– Operatör olarak çalışıyorsak, işteyken: Farklı problemleri çözmek zorunda olduğumuzdan aklımız duygularımıza hükmeder. Sadece akılla hareket etmeye çalıştığımız için de mevcut ürünün ve üretimin ilişkisel bütününü algılayabilen Schiller’in barbar yapısını yaşarız. İlişkili bütün içinde oyuncu, oyun içindeki bütünleri izleyerek güzel hoş heyecan veya mani yaşarız… Bu durumu hafifletmek için daha fazla sosyalleşmek iyi olabilir.
– Yönetici olarak çalışıyorsak, işteyken: Farklı problemleri çözmek zorunda olduğumuzdan aklımız duygularımıza hükmeder. Sadece akılla hareket etmeye çalıştığımız için de mevcut ürünün ve üretimin ilişkisel bütününü algılayabilen Schiller’in barbar yapısını yaşarız. İlişkili bütün içinde oyuncu, oyun içindeki bütünleri izleyerek güzel hoş heyecan veya mani yaşarız… Bu durumu hafifletmek için daha fazla sosyalleşmek iyi olabilir.
– Girişimci olarak çalışıyorsak, işteyken: Mevcut ürün ve üretimin ilişkisel bütününün üzerinde bağımsız yaratıcı estetik yapıyı yaşarız. Çünkü bir girişimci olarak, mevcutla yetinmeyiz. Mevcudu sorgular bundan bambaşka daha önce denenmemiş çözümleri hayata geçiririz. Tabii ki, kazanç da, kayıp da alınan riskin büyüklüğüne bağlıdır. İlişkili bir bütün oluşturabilmek için ilk bakışta ilgisiz görünen parçalar arasındaki ilişkileri oluştururuz.
Aldığımız riskler nedeni ile yüceyi yaşarız. Yücelik duygusu, korku ve sevinç içindeki gerçek bütünü arayan haşyet duygusudur. Gödel’in n + 1.inci matruşkasıdır. Yani, sonsuz + 1. matruşka. N, burada sonsuz ilişkisel bütünlerin sayısıdır. N + 1 inci matruşka, yaratıcı yıkıcıdır. Diyelim ki, 35.matruşkaya ulaştık. Fakat elimizdeki formul diyor ki, n=35 ise, n+1=36. matruşka olmalı. Ve girişimci elindeki 35.modelle yetinmez ve 36. iş modelinin peşine düşer. Yani bu nedenle, N + 1 yaratıcı yıkıcı bir özelliktedir. Girişimci için her bütün eksiklidir. Her eksiği giderme girişimi ile yeni ve daha kapsamlı eksikli bir bütün yaratır. Kendi özünde taşıdığı sonsuzdaki + 1 inci ve eksiksiz olan bütüne doğru koşar…

Metafizik estetik?

Affınıza sığınarak mevcut metinler üzerinden estetik konusunda bir metafizik çözümle yapmak gerekirse, kişisel yorum ve çıkarımlarımı ifade etmek isterim. Tabii, bunların benim kişisel yorumlarım olduğunu akıldan çıkartmamak lazım. Yorumlarımızın doğru olma olasılığı olduğu kadar, yanlış olma olasılığı da vardır. En doğrusunu atıflarda bulunduğumuz metinlerin gerçek sahipleri bilir. Bu gerçekleri akılda bulundurarak, çözümleme için bir girişim yapmaya fizik ve İslam metafiziği acısından başlayalım:
• İlk inen vahiy, alak suresidir.
• Alak, Arapça’da ilişki demektir.
• O, insanı alaktan yarattı der.
• Rabbin adıyla oku der. Yani, ilişkilerden doğan bütünleri oku ki, bütünlerin bütününü(n+1.yi) okuyabil der.
• Rab, ilişkilendiren ve prensiplendiren demektir.
• O ki kalemle öğretti der. İnsana bilmediğini öğretti. Hayır, insan bu iyiliği anlamadı. Kendini zengin ve yeterli gördü; kibir bütünlerin bütününe onu kör etti der.
• İnsan, o bütündeki yerini anlayamadı ve çevreyi kirletti. Ekolojiyi çökertti.
• İkinci inen vahiy ise, Nun. Kaleme ve yazdıklarına kasem olsun diye başlar.
• Arabi, kalemi, ilk akıl olarak tanımlar. Akıl kelimesi, Arapça’da bağlamak yani ilişkilendirmek demektir. Nun harfi ise, Arapça’da yarım daire ile temsil edildiğinden ve daire içinde sonsuz formu barındırdığından tüm evrensel bilgiyi taşıdığı kabul edilir. Sonsuz olası parçaların birlikte var olabileceği bir havuzun sembolü olarak görülür. Estetik potansiyeldir. Bu potansiyel, ilk akılla yani kalemle levhada şekillenmektedir.
• Levha, Planck Düzlemidir. Yani, 1,6*10^-33 cm’lik bir boyuttur.(Bu tamamen benim yorumum.)
• Penrose, bu boyutta bir yüzey pürüzlüğüne ulaşılır der. Bu pürüzler, tıpkı bir CD üzerindeki pürüzler gibidir. Bu pürüzler kalemin yazısıdır der Hawking’in matematikçisi Penrose… İki boyutlu hologramik evren teorisinin de temeli budur.
• Arabi ise, kalemi tutan ve hareket ettirten el, Hakk’ın sağ elidir ki, bu da onun güzellik ve estetik sıfatlarıdır der. Yani, estetik alanında iç içe geçmiş sonsuz seçenekten etik seçimlere uzanan yoldur bu. Kalemle levhaya yazmak estetik boyutun, seçilmiş ve biçimlenmiş etik boyuta taşınmasıdır.
• Ruhu soranlara denir ki, ruh Rabbin emirindendir. Yani, ruh bir emir, bir kanun, bir prensiptir. Tıpkı, pi*r^2’nin bütün irili ufaklı dairelerin bir prensibi olduğu veya 180 derecenin bütün irili ufaklı ve iki boyutlu üçgenlerde iç açıların toplamı olması gibi. Bu prensipler, ilişkileri oluşturmakta ve oluşan ilişkiler de biçimlenmiş bütünleri oluşturmakta. Üçgeni parçalarından anlayamayız.
Çünkü parçaları, üçgeni tarif etmeyen üç tane bir boyutlu(Eni ve yüksekliği olmayan. Fakat sadece boyu olan boyut) doğrudur. Fakat bu üç parça arasında ilişki kurulduğu zaman, sadece birinci boyutun mevcut olduğu bir ortamda yeni bir boyut olan ikinci boyut ve yine yeni bir kavram olan üçgen kavramı oluşmakta. Bu ilişkinin ana ilkesi ya da prensibi, bu üç parçanın birbirleri ile iç açılarının toplamı 180 derece olacak şekilde ilişkilenmeleridir. Bu 180 derecelik açısal ilişkilenme, 2 boyutlu bir üçgenin varlıksal bütünlüğü için bir emirdir. Bu ilke doğrultusundaki ilişki bozulduğu an, üçgen ölür.
Bu ilke doğrultusundaki ilişki kurulduğu an, üçgen gözlerini hayata açarak, doğar. Bunu daha iyi anlayabilmek için virüslere bakmak çok faydalı olacaktır. Çünkü virüsler de üçgenler gibi belli ilkeler doğrultusunda ilişkilenmiş parçalardan oluşurlar. Örneğin, tütün virüsü. Bedenimizin dışında bir ortamda bildiğimiz cansız kristalden farksızdır. Fakat bir canlının bedenine girdiği andan itibaren canlanır. O bedenin dışına çıktığı an, tekrar kristal formunda cansız olur. Bedene bir kez daha sokarsanız tekrar canlanır. Bu böyle tekrarlanır durur. Bir virüsü parçalarına ayırdığınızda, eğer parçalarının uzaktan etkileşmesini kesemezseniz, virüs sanki canlı ve parçalanmamış gibi yani bir bütün gibi çevresini etkilemeye devam eder. Yani, yaşamını parçalarının birbirine temas etmemesine rağmen, parçaları arasında uzaktan kurulan etkileşimsel ilişkiler sayesinde sürdürür. Ta ki, bu ilişkiler, virüs olmayı sağlayan ilkenin dışına çıkana kadar, o zaman virüs, üçgen gibi ölür.
• Levha, ruhtur Arabi için. Penrose ise, Planck Düzleminde yani ruhta(Penrose bu düzleme, proto-conscious diyor. Yani, şuurun prototipi) estetik potansiyelden gelerek, yazılmış olan etik seçimlerin, kuantum kütle çekiminin neden olduğu, olasıyı gerçeğe dönüştüren “çökme eşik değerlerini” belirlediğini söyler. Böylece, bu çökme eşik değerleri, her 25 milisaniyede bir yaşadığımız dünyayı ve bizi şekillendirir.
• Evren, bizim için her 25 milisaniyede bir, estetik alandan etik alana taşınan n. Girişim olarak yeniden kurulur. Ta ki, n+1 olana kadar…
 
Toplam blog
: 14
: 3618
Kayıt tarihi
: 27.08.06
 
 

İstanbul Üniversitesi İngiliz dili ve Edebiyatı / Amerikan Kültürü ve Edebiyatı mezunuyum. Boğazi..