Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Ağustos '11

 
Kategori
Siyaset
 

Etnik Irkçılığa ve Teröre karşı Kürt sorumluluğu

Etnik Irkçılığa ve Teröre karşı Kürt sorumluluğu
 

"Terör örgütü, seçim öncesi ortaya çıkan her gelişmeyi eylem yapmak için kullanıyor. Şırnak'ta 12 teröristin öldürülmesi üzerine 3 gün yas ilan eden örgüt, bölgede 'kepenk terörü' estiriyor.Dükkânlarını açamayan esnaf, ne yapacağını şaşırmış durumda. Toplu taşıma araçlarının çalışmadığı, çöplerin toplanmadığı bölge illerinde, en büyük sıkıntıyı yine halk çekiyor. Tepkiler ise ortak: "Millet iradesine kepenk vuramayacaklar."* 

Mevcut etnik terörün hedefi Türk’ten arındırılmış, Kuzey Irak benzeri bir özerk bölge oluşturmak ve daha sonra bunu Türkiye’den ayırmaktır. Bu konu gayet açık ve net şekilde terör sözcüsü etnik ırkçı sözde siyasetçilerce defalarca dile getirilmiştir. 

“Kürt” topluluğunun uluslaşmamış, ulus altı bir toplum olduğunu ve onu Ortadoğu’da kendi uluslaşma sürecine dahil ederek kendi kimliğinin içinde sayarak egemenliğinden kayıtsız şartsız yararlandıran tek ulusun da Türk Ulusu olduğunu bir kere daha hatırlatmamız gerekiyor. Dolayısıyla “Kürt” adı, Türk’ün alternatifi ve dengi değildir! Bir kere bunu çok net ortaya koymamız gerekmektedir. Kürtler Ortadoğu’da çeşitli meşru ulusal egemenlik alanlarında yaşayan bir kavimdir. 

Bu ülkede Kürtlerin servet edinmesinin, iş kurmasının, emlâk edinmesinin, tahsil görmesinin tek bir sebebi vardır, Türk vatandaşlığının hukukî temelinin ırka ve etnik kökene dayandırılmaması! Türk vatandaşlığı adı üzerinde “Türk’ün vatanında, onu paylaşan” anlamına gelir. Vatanı belirleyen ulusal egemenlik Türk egemenliğidir. Dolayısıyla bu vatanı paylaşmaktan kaynaklanan hakları sağlayan da Türk egemenliğidir ve “Türk” tarihi binlerce yıla dayanan, ırksal çeşitliliği akıl almaz olan, uluslaşmış bir toplumun adıdır. Kaldı ki Kürt adı tarihsel kökenleriyle ispatlandığı gibi de Türk kavimleri içinde sayılan bir addır. Hiç kimsenin de Kürt adıyla bu açıdan herhangi bir uzlaşmazlığı ve husumeti de yoktur. Kazak, Kırgız, Özbek adları nasıl büyük Türk ailesinin soyadını taşırlarsa Kürtler de aynen o şekilde bizim bir parçamızdır. 

Bu ülkede etnik ırkçıların istedikleri, hem vatandaşlıkta etnik/ırksal kökenin resmen tanınması hem de bu tanınmanın ayrıca egemenliğin bölünmesinde dayanak teşkil etmesidir. Ki etnik ırkçıların yapmak istediklerinin adı açıkça ırk ayrımcılığıdır. 

Bu talep gerçekleştirilebilir mi? Uluslaşmış hiçbir toplum egemenlik yetkisini ırksal farklılıklara paylaştırmaz. Ülkelerindeki uzlaşmaz farklarla kendilerinden ayrılan ulus mensubu azınlıklar var ise ulusların yaptıkları şey, ulusun tam egemenliğinden taviz vermeksizin bu azınlıkların yasama organına girmesi ve ifade hürriyetinden yararlandırılmasıdır. Ki bu farkların tarihi ve siyasi kökenleri takip edilebilir olmalıdır. Bu açıdan Bulgaristan Türklüğü ile Türkiye Kürt topluluğunun mukayesesi yanlıştır. Kürt denen topluluk “turist” mertebesinde , uzlaşmaz farklılıkla içeren, derhal ayırt edilebilir bir “yabancı” grup değildir! Dolayısıyla da hukuken ve toplumsal olarak bu ülkede azınlık sayılmamış, çoğunluğun bir üyesi olarak görülmüşlerdir. Bu gün ifade hürriyetlerini, hak taleplerini, seçme ve seçilme haklarını, bu hukuk düzenini kuran Türk Milleti’nden sayılmalarına borçludurlar. 

Etnik ırkçıların ne istedikleri, ne söyledikleri bellidir. Şimdi sorumluluk, günlük hayatımızda bizden bildiğimiz, aile kurduğumuz Kürt kökenli Türk vatandaşlarına gelmiştir. Kürt kökenli yurttaşlarımız, kendilerine hiçbir ırksal ayrım uygulamayan, mahkemelerini kullandıkları, sağlık hizmetlerinden yararlandıkları, her türlü tahsili hiçbir ırksal ayrıma tabi tutulmadan gördükleri, istedikleri şekilde gezip yerleşebildikleri, iş kurup iş arayabildikleri ve bütün bunları sadece ay yıldızlı Türk vatandaşlığı belgesiyle yapabildikleri bir vatanda taraf olmaya mecbur edilmişlerdir. Etnik ırkçıların her gün ama her gün sürdürdükleri savaş tehdidi ve ilanının muhataplarından biri Türk devleti ise diğeri de etnik terör örgütü ve onun sözde siyasi uzantıları tarafından haklarının korunduğu iddia edilen Kürt kökenli Türk vatandaşlarıdır. 

Kürt kökenli yurttaşlarımız PKK ve onun etnik ırkçı sözde siyasi uzantılarını meşru saymakta mıdır?  

Kürt kökenli yurttaşlarımız, Türk adını bu toprakların işgalcisi olarak mı görmektedir? 

Kürt kökenli yurttaşlarımız, etnik temele dayalı bağımsız devlet kurma fikirlerini meşru saymakta mıdır? 

Kürt kökenli vatandaşlarımız, bundan sonra kimliklerinde, ırksal kökenlerinin ayrıca belirtilmesini arzu etmekte midir? 

Kürt kökenli yurttaşlarımız hem Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun PKK bölgesi haline getirilmesi hem de İstanbul’da rahatlıkla iş kurmak hakkının bir arada yürütülebileceğini düşünmekte midir? 

Kürt kökenli yurttaşlarımız Türk adından utanmakta mıdır? 

Kürt kökenli yurttaşlarımız, etnik terör ve onun destekçilerini meşru sayıp saymadıklarını açıkça beyana zorlanmaya razı mıdırlar? 

Kürt kökenli yurttaşlarımız, etnik siyasi ayrışmanın gerçekleşmesi halinde, hangi siyasi egemenlik tarafında yaşamayı tercih ettiklerini beyana mecbur bırakılacaklarının farkında mıdırlar? Bunu yaparlarken onlara ırksal kökenlerinin sorulacağının ve bu durumun insan hakları açısından aşağı bir derece olduğunun farkında mıdırlar? Kürt kökenli yurttaşlarımız bunun farkında değillerse söyleyelim; Kürt ayrılıkçı terör ve sözde siyasetinin temelindeki tek ölçü, ırksal saflıktır! 

Bugün Kürt ayrılıkçı/etnik ırkçı hareketinin gücü, Kürt kökenli yurttaşlarımızın kendilerine cevap vermedeki tereddüdünden kaynaklanmaktadır. Bu tereddüt de kapalı bir toplumun mensuplarıyla kurduğu doğrudan fiziksel ve maddi ilişkinin terör örgütünce Kürt kökenli yurttaşlarımıza açık bir tehdit için kullanılmasından kaynaklanmaktadır. 

İçinde bulunduğumuz şartlarda Kürt kökenli yurttaşlarımız, kendilerini eğer bu yurdun, ulusun bu büyük ailenin soyasının bir parçası sayıyorlarsa artık korkunun pençesinden kurtularak içlerindeki etnik ayrılıkçılara karşı ortak adımızı ve değerlerimizi savunmalı, onarlı açıkça reddetmeye başlamalıdırlar. Ki “Hangi taraf kazanırsa ondan yararlanırız..” gibi bayağı bir faydacılık Kürt toplumuna hiçbir gerçek fayda getirmeyecektir. 

Bugün etnik terörün bitirilmesindeki en faydalı ve kökten çözüm, Kürt kökenli yurttaşlarımızın etnik terör taraftarlarını, kendi bünyelerinden reddetmeleri, onların tehditlerine kulak asmamalarıdır. Eğer Kürt kökenli yurttaşlarımız “Ne pahasına olursa olsun bir bağımsız Kürt devleti kurulacağına inanıyorlarsa” iki gerçeği açıkça görmek zorundadırlar: 

Böyle bir devlet kurulduğu takdirde artık ay yıldızın altında yaşamak için açık bir ikrar ve beyan vermek mecburiyetinde kalacaklar ve artık bu topraklarda kürt adnın ifade hürriyetinden bahsedemeyeceklerdir. Sözde bir devletin kurulması halinde Kürt kökenli yurttaşlarımız artık günlük hayatta ayırt edilebilir yabancılar haline geleceklerdir ve bunun toplumsal sonuçları bu günkü şartlarla mukayese edilemeyecektir. Böyle bir durumda Kürt olmak, “ Vatanı bölen yabancı/ düşman “ olmak anlamına gelecektir. 

Kaldı ki kurulması düşünülen sözde devlet, artık kürt kökenlileri, “Geçmişte bağımsızlığa destek verenler ve vermeyenler” diye mutlaka sorgulayacaktır. Bu sorgulamada etnik ayrılıkçılığa kesin destek verdiğinden şüphelenen herkes, kısıtlanacaktır. Kuzey Irak yığışmasında Sorani ağzı dışındaki ağızları yasaklayan sözde yönetimin ilkelliği devlet hayali kuran muhtemel yurttaşlarımıza ders olmalıdır. 

Şu da ayrıca bilinmelidir ki etnik ayrılıkçılığın silâhlı unsurları sadece siyasi popülizmden dolayı bu güne kadar ortadan kaldırılamamıştır. Eninde sonunda, toplumu tehdit ederek sözde kendine taban yaratan silâhlı unsurlar ortadan kaldırılacaktır. Soru şudur: Bu gerçekleştiği zaman, kimin, hangi tarafta yer aldığının hesabı sorulacaktır. Bu hesap gene siyasi popülizm ile sorulmasa dahi terörün tehdidinden yararlanarak kendini bu güne kadar bize dayatan sivil unsurların hepsi kendiliğinden toplumsal hayattan dışlanacaktır. 

Bu söylenenler “Kürtler yaşamı cehenneme çevirecek!” diyerek hepimizi açıkça tehdit eden bir milletvekilinin ( yanılmıyorsam batman) isteklerinin nerelere ulaşacağını göstermek içindir. “Savaş”, vebali çok ağır bir kelimedir, rastgele kullanılamaz. Kürt kökenli vatandaşlarımıza düşense vazgeçilemez, devredilemez ve ertelenemez bir sorumluluktur. Etnik ırkçılığın her gün tekrarladığı savaş tehdidi sadece Türk toplumunun serinkanlılığından dolayı gerçekleşmemektedir. Bir savaş, toplumların tamamını muhatap alır ve sadece ordularla yapılmaz. Bu gerçeği göz önüne alarak Kürt kökenli yurttaşlarımız etnik terörün bitirilmesindeki sorumluluklarını artık idrak etmeli ve ona göre davranmalıdır. 

*http://www.yesilcayim.com/tr/haberler/siyaset/137-12-haziran-secim-haberleri-12-haziran-secim-haberleri/1289-halk-pkk-ve-bdpye-ates-puskuruyor.html 

 

 

 

 
Toplam blog
: 153
: 503
Kayıt tarihi
: 11.02.11
 
 

Eczacıyım, memlekete meraklıyım.....