- Kategori
- Güncel
Eurovision ne kadar milli?
Nihayet bir Eurovision şarkı yarışmasını da geride bıraktık. Tabii bu yarışma sonrasında Türkiye'yi temsil eden Kenan Doğulu'nun İngilizce parçasının milli bir mesele haline getirileceği tartışmaların da yeniden alevleneceğini bilmekteyim.
Tartışmanın ne "Türkçemiz satıldı, temsilcimizin parçası neden Türkçe değildi?" tarafında ne de "Amaaan, milli bir mesele değil bu, baksanıza diğer ülkeler de kendi dillerinde parça söylemedi" tarafında olmak istiyorum. Ben sadece bu yarışmanın artık büründüğü yeni formatına ve bu yarışma ile ulaşılmak istene hedeflere biraz değinmek istiyorum.
Küçüklüğümden beri, Eurovision Şarkı yarışmalarını hep büyük bir ilgi ile takip ettim. Bülent Özveren'in sesinden, temsilcilerimizin şarkıya başlarken "Hadi çocuklar" şeklinde destekler sesini, oylama sonrasında ise "Yine komşularına verdiler, " şeklindeki veryansınlarını, temsilcilerimizin sonlarda sürünen durumlarının verdiği üzüntülü durumlarını yıllarca yaşadım.
Bizim için bir onur yarışıydı Eurovision. Her defasında ümitle girdiğimiz bu yarışmanın sonunda hep bize haksızlık yapıldı, oy verilmedi, bizi sevmiyorlar mazeretleri türetildi. Zamanla ümitlerimizin yıkılması bu yarışmaya olan ilgimizi de azalttı tabii. Eskisi gibi heyecanlanmıyor, bu yarışmayı milli bir mesele haline de getirmiyorduk artık. Aslında haksız da değildik. Çünkü artık Eurovision şarkı yarışması adından da anlaşılacağı üzere bir müzik yarışması haline gelmişti. Yarışmaya katılanlar, televoting uygulaması ile oylamaya katılan izleyicilerin beğeneceği ve yabancı olmadıkları ya da yabancı olsalar da kulağa hoş gelecek tınılarda müzikler seslendirmek zorunda idiler. Artık bu şarkı yarışması buram buram pop kültürü taşıyordu.
Laf olsun diye kendi kültürlerini bir iki tını ile şarkılarına serpiştiren yarışmacıların popüler kültürün öncü dili İngilizce parçaları ile yarışma pistinde boy gösterdikleri bir şarkı yarışması formatına dönen Eurovisionda en ufak bir millilik kalmamıştı. Artık kendini beğendirmeye çalışan ve uluslararası müzik platformunda bir yer edinim kaygısı ile hareket eden yarışmacılar söz konusu idi. Amaç birinci gelmek ise oyunu kuralına göre oynamak gerekmiyor mu?
Yarışmacıların bu kaygısı ile birlikte ülkelerinin tanıtımını hangi vesile ile olursa olsun yapmayı isteyen yetkililerin de bir itirazı söz konusu olmamakta. Yoksa ne İngilizce Blues tarzından bir parça Macaristanı, ne yine İngilizce Metal tarzında parça Çek Cumhuriyetini, ne Sinatra tarzı Amerikan müziği Almanyayı, ne ingilizce slow tarzı müzik Ermenistan, ne de italyanca opera parçası Slovenyayı temsil ediyordu.
Bu yıl, Yugoslavya'dan ayrılan ülkelerin, İskandinav ülkelerinin ve SSCB'den kopan ülkelerin birbirlerini kayırır oylamalarını, Kıbrıs Rum kesiminin Yunanistan'a yine on iki puan verişini, gubetçilerimizin yoğunlukta yaşadığı ülkelerden bize akan on iki puanları gördük. Ancak bunu yanında bu yıl da artık bu yarışmanın kültürler yarışması değil, en çok sevilen ve kulağa hoş gelen popüler tınılar taşıyan şarkı yarışması olduğunu gördük.