Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Haziran '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Ev alma komşu al

Ev alma komşu al
 

kiev


Bir hafta oluyor geleli. Uykuda dil öğrenmeyle ilgili bir metottan bahsedildiğini duymuştum. Uyurken dil öğrenen, yolları da öğrenebilir diye neredeyse haritayı yastığımın altına koyup yatmak üzereyim. Kaybedecek vaktim yok bu sefer. Daha önce İngiliz, Rus ve Koreli komşularım olmuştu ama hiç telaşa kapılmadan hayatın akışına bırakmıştım kendimi. Şimdi durum farklı. Geride bıraktıklarıma bir an önce kavuşmak için çırpınıyorum. Önce ben yerleşeceğim, sonra onlar gelecek.

Bir hafta boyunca yaptığım sanal, somut tüm çalışmalarım bugün sonuç verdi. Gün boyu yemek yemeyi bile unuttuğumu akşamüzeri kira kontratını imzaladıktan sonra farkettim. Ev sahibemin hilal kaşlarının kahverengi bir kalemle çizildiğini dahi o an farkettim. Kalemle kaşa benzer şekil vermek mümkünken neden gözlerinin üzerine iki yarım daire kondurduğunu anlayamadım ama üzerinde durulacak bir konu değil diye dikkatimi anahtarlara çevirdim. Şimdi elimde beşerden üç takım toplam on beş adet anahtar var. Üç ayrı kapıdan geçtikten sonra eve giriliyor. Duyan, yanlış anahtarı çevirince altta bekleyen timsahlara yem olacağımız bir şatoya yerleşeceğimizi sanır. Hayır, basbayağı bildiğimiz bir apartman dairesi. Ukrayna da Rusya'ya benziyor. Evler, anahtarcıların işsiz kalmayacağı kapıların ardında...

Ev sahipleriyle doğrudan temasa geçmeniz neredeyse imkansız buralarda. Hal böyleyken, insan, böyle bir şehirde emlak ofislerinin çok gelişmiş olmasını bekliyor doğal olarak. Oysa herşey tam aksi yönde. Bana gösterilen onlarca evi sadece ben değil emlakçılar da ilk kez gördü benimle birlikte. Ziyaretlerden önce tarif edilenlerin istisnasız hiçbirinin, gerçekte evde olmadığını gördüğümde şaşırmadım ama her seferinde emlakçıların şaşkın surat ifadelerine hayret ettim. Üstelik bu işlerin acemisi de sayılmam. On beş yıl önceki Moskova'nın geçiş dönemindeki her sancıyı yıllarca içinde yaşayarak gördüm. Kimbilir belki de benim hayattan beklentilerim, bu coğrafyadaki gelişmelerden daha hızlı yol almıştır...

Aslında eski Sovyet rejimi altındaki ülkelerin birçoğunda sadece ev gezerek dahi Glasnost'un ya da daha çok bilinen şekliyle Perestroika rejiminin getirdiği değişimin tarihçesini uygulamalı olarak öğrenebilirsiniz:
Önce herşey devletindi. Herşeyin içine bireyler de dahildi. Sonra özgürlükler başladı ve önce bireyler devlete olan aidiyetlerinin sınırlarını zorladı. Eskiden sadece fısıltı gazetesinden ibaret olan dış dünya ile iletişim kuruldukça bireyler daha önce polit büronun sahip olduğu ayrıcalıklara en kısa yoldan kavuşmak için Sovyet döneminden kalma eğitim, satranç ve kim ne derse desin gizli servis birikimlerini kendi menfaatleri için kullanmaya başladı. Önce gizli servis kendini kurtardı; ardından sıradan görünen ama sıradan olmayan vatandaşlar... Farkındayım; dünyanın akışına yön veren böylesi bir gelişim, yukarıdaki gibi üç beş cümleyle geçiştirilemez. Yapabildiğim en kısa özeti yazmaya çalıştım. Bu değişimi anlatmak için başka bir yazıya söz verip, kiralık ev bakmaya kaldığımız yerden devam edelim.

Bu coğrafyada yaşayacağınız evin ya da bizdeki karşılığıyla dairenin istediğiniz özelliklerde olması, apartmanızın yaşanır olduğu anlamına asla gelmez. Dairenizin içinde, teknolojinin ve iç mimarinin geldiği son noktaya sahip olabilirsiniz ama apartmanınız zaman makinası içinde sizi yüz yıl geriye götürebilir. Eski Sovyet coğrafyasında kalan ülkelerde şehir mimarisi tahmin edebileceğinizin çok üstünde önemlidir. Şehrin yapısına aykırı bina dikmeniz neredeyse olanaksızdır. Kapitalizmin mekanizmalarını kullanıp, yetki verenleri en erken şekilde zengin etmeye kalksanız dahi, şehir halkı karşınızda duvar örer. Bunu yazarken, yıllar önce mahallelerindeki yolun genişletilmesi yüzünden yol kenarındaki ağaçlar kesilecek diye kendilerini ağaçlara kelepçeyle, günlerce bağlayan Moskovalılar geldi aklıma. Ülkenin gündemine damga vurup, mahallelerini kurtarmışlardı. Kahramanlığın sadece cephe savaşlarında olmayacağının en güzel örneğidir bu...

Şehir merkezinde yeni bina yapılmasına izin verilmediği ve fakat aynı zamanda da apartmanların para harcamaktan zevk alan bireylere ait olmadığındandır ki, sizin oturduğunuz daire, girmeye korktuğunuz bir apartmanın içinde olabilir. Binanızın dış kapısı karanlık ve pis kokulu bir hole açılır. Tüm asansörler Sovyet doneminden kalmadır. Kapılar, ağır davrananların kolunu, bacağını koparmaya ant içmiş giyotin gibi kapanır. Kabin içinde üstünüze başınıza bakabileceğiniz aynalardan eser yoktur. Çıkacağınız katın plastik esaslı düğmesi muhtemelen daha önce bir çakmakla eritilmiş ve yan tarafına en ağır Rusça küfürler yazılmıştır. Kabin içinde ağızdan nefes almanız sizin için daha rahat bir yolculuk sağlar çünkü bir metrekarelik alanda insan ve hayvan dışkısı kokusunun içinize dolması olasıdır. Her ne kadar Sovyet döneminde suç oranının yok denecek kadar az olduğu kulağınıza çalınmış olsa da Sovyet'ten kalma binada ineceğiniz kata geldiğinizde, ev kapınızdan önce bir koridor kapısı karşılar sizi. Koridora sinmiş ağır bir nikotin kokusu altında anahtarlarınızdan birini kilide sokar çevirirsiniz. Apartmana girdiğiniz andan itibaren üstünüze yapışan Hithcock korkusuyla koridor kapısını ardınızdan çarçabuk kapatırsınız. Stalin döneminde her üç kişiden birinin gizli servis adına çalıştığı söylenir. Kimbilir belki de bu rivayet kulağınızda kaldığından evinizin kapısını kapar kapamaz, sırtınızı kapıya verip soluklanma ihtiyacı hissedersiniz.

Yaşayacağımız dairenin kapı komşusunun Amerikalı olduğunu öğrendim. Bu karım ve kızımın güvenliği açısından önemli bir anahtar. Buralara gelen Amerikalılar, filmlerden tanıdığınız Harlem çocuklarından değildir; kılı kırk yararlar. Gözlerinin üzerine yarımşar daire konduran ev sahibem, evin içinde çamaşır makinası, bulaşık makinası nasıl çalışır diye tane tane Rusça anlatırken, içim rahattı; dinlemedim bile. Lafın gelişinde değil özünde canımdan değerli olan karım ve kızım rahat yaşasın yeter. Atalarım 'ev alma, komşu al' demişler, sanırım ben de öyle yaptım.
Siz duanızı, iyi dileklerinizi eksik etmeyin yeter. Asansöre yazı yazanlara eşlik bile ederim:
Tosun, burada da hizmetinizde...

 
Toplam blog
: 33
: 2040
Kayıt tarihi
: 07.07.06
 
 

Evli. Baba. Ailesine düşkün. Mühendis. Fenerbahçeli. Suya yazar.   ..