Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Mayıs '09

 
Kategori
Aile
 

Ev kadını olabilme sanatı

Ev kadını olabilme sanatı
 

Ev KADINI ..


Kadın evin vazgeçilmez unsurudur.

Temizlik yapar, bulaşık yıkar, çocuk bakar, eşine hizmet eder, kısıtlı kaynaklarla evin bireylerinin sonsuz ihtiyaçlarını karşılamaya çalışır. Kadın hep didinir. Bazen “Ellerine sağlık.” denilmesini bekler, bazen bunu duyacak hali bile kalmamıştır. Uzaktan kumandalı araba gibi yönlendirilerek çalışan bu teknoloji üstü mekanizmanın hiç pili bitmez. Arada yağlanmak ister. Aksi takdirde gıcırtı yapabilir.

Müge Anlı’nın programını izledim bu sabah kahvaltı yaparken. Yine çok çekişmeli bir konu vardı. Tam hakim olamadım konuya – ki zaten tam anlamak mümkün değil- anladığım kadarıyla 15 yaşında genç bir kızın yaşadığı eve genç bir oğlan gecenin yarısı – burası çok önemli, kızın babasının tabiri- “ sığtındavki kızağı kafesine giçirdi, ben takip ettiydimdi zaten onu” anlaşılan üzere çocuk evin bahçesine giriyor. 20 haneli köyde nasıl oluyorsa bu olay duyuluyor ve kıyametler kopuyor! Kız evlendiriliyor tabi zavallının çekisi baba dayağı ana dayağı abi dayağıyla kalmıyor. Şu anda tahminimce 20 li yaşlarda ki kız “İsmail ben üçüncü bebeme hamileyken de geldi” diyor… Bunun üstüne ortalık bir kez daha giriyor birbirine. Sonra da kızımız yetmezmiş gibi kocasının arkdaşlarına çay yapmaktan yakınıyor. Neyse devamını izleyemedim sıkıldım :)

Dönelim ev kadınlarına kadın nerde olursa olsun kadın. Hadi batıda en azından 20li 21li yaşlarda ev kadınlığı başlıyor. Doğuda kız doğduğu andan itibaren uzaktan kumandalı bir makine oluyor. (Burada da bir şey belirtmeden geçemeyeceğim bürokratların ellerinin ermediği yerlere, gönüllü dernekler el atıpta kızları çocukları okutmak isteyince niye bölücülük, devrimcilik yapmış oluyor? Önce oraları bu kadar atıl bırakanlarda suç aramak lazım değil midir?)

İŞTE bir ev kadını: HAMİDE

Yeni bir güne uyanıyor Hamide. Çocukları uyanmadan sütü yoğurtla mayalıyor. Karnabaharı koyuyor ocağa, kızının çok sevdiği. İşi bitmiş tüyleri, tozları ve artık uzamayacak saçları süpürüyor yerden.

Güneş kuşluğu söylerken kapıları okşuyor elindeki bezle. Sırdaşı kapılar, örten kapılar... Camları siliyor öğle üzeri, karşı komşusuyla söyleşirken. Çamaşırları seriyor ipe, ipe hiç un sermeden. Bütün dantelleri düzeltiyor, bütün örtüleri... Temizlik kokusuna eş deterjan kokuyor lavabolar.

Usulca kanepeye uzanıyor Hamide.

Külkedisi masalını andırıyor ev, ikindi ezanı okunurken. Hamide'nin sihirli eli yaşanılır kılıyor balkabağı evi. Gece yarısına bile dek sürmeyecek belki. Herkes kendi dağınıklığına çekilecek akşama haberleri okunmadan. Hamide baştan başlayacak her şeye yeniden. Ütülü pantolonları dizecek toz gösteren dolaba. Yine aş kaynatacak ocakta herkesin sevdiği türden.

İnsan kadın olunca her şeye yakışıyor eli; tüm inceliğini serpiyor eve, tüm titizliğini...

İnsan kadın olunca bakım istiyor her şeyi; teni sesi, sevgisi... Ertelemeye yok başka baharı.

Ev kadın olunca gösterişli ve makyajlı; kadın ev olunca hep darmadağın.

(hikaye kuzeyvedefter.blogspot.com’dan alıntıdır.)

 
Toplam blog
: 58
: 1647
Kayıt tarihi
: 13.05.09
 
 

Marmara Üniversitesi Halkla İlişkiler bölümü öğrencisiyim. Okumak, yazmak ve hayata dair yorumlar ya..