Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Mart '11

 
Kategori
Öykü
 

Evdeki yabancı babamız

Ben 20’li yaşların başında evlendim. Evlilik benim için çok yabancı bir kurumdu. Nişanlıyken iyiydi de, evlilik biraz zor geldi. Bir yıl arayla iki çocuğum oldu. Gecekonduda oturuyorduk. İlkokul mezunu eşimin maaşıyla geçiniyorduk. Bir de eşimin aynı mahallede yaşayan Yosma takma adlı kadına ilgisi beni huzursuz etmişti. Belki aralarında bir şey yoktu ama her kadın tabiatı gereği biraz kıskançtır, kocasını sahiplenir. Yosma’nın kocası kamyon şoförüydü. Sık sık şehir dışına giderdi. Günlerce eve gelmediği olurdu. Genç ve cilveli karısının kocama açıkça ilgisi vardı. Birgün okuması yazması olmadığı için kocama mektup yazdırmak istemişti. Bundan işkillenmiştim. Benim de okumam yazmam olduğu halde, neden bana mektup yazdırmıyordu? Bunu kocama bunu söylediğimde beni nasıl dövdüğünü anlatamam. İriyarı, güçlü kuvvetli eşim beni hem fiziksel hem duygusal yönden yaralamıştı. Yosma yüzünden sık sık dayak yemeye başladım. Başka birgün de Yosma düğüne gitmek için altınlarımı ödünç istemişti. Ve tabii ki yine eşimden bunu istedi. Neden benden istemediğini sorduğumda yine eşimden dayak yedim. Artık bu dayaklar o kadar ağrıma gitmeye başlamıştı ki, eşimin mesleği gereği taşıdığı tabancayla intihar etmeye karar verdim. Ama yapamadım. İki küçük çocuğumu düşündüm. 

Birkaç yıl sonra bir kızım daha oldu. Yosma taşındı, olay kapandı. Fakat bu sefer çalıştığı yerdeki bir genç bayanla dedikodusu çıktı. Hergün iş çıkışında kızı alıyor, arabasıyla eve bırakıyordu. Küçük kızım büyüyünce, Yosma’yla ilgili anılarımı ona anlattım. Çok sarsıldı. Nerdeyse travma geçirdi. Neden ayrılmadığımı sordu. Anne babamın memlekette olduğunu, fakir olduklarını, bu olayı duyarlarsa çok üzüleceklerini söyledim. Çok da gururluydum. Dayak yediğimi kimsenin bilmesini istemezdim. Ayrıca emeklerle oluşturduğum evimi bırakıp gitmeye de niyetim yoktu. Küçük kızım benim yaşadıklarım yüzünden önce babasına, sonra tüm erkeklere hınçla dolmuştu. Kırk yaşına gelinceye kadar erkeklerden nefret ettiği için onlardan uzak durdu. Sadece benim ona anlattıklarım değil, o hayattayken tanık olduğu dayak sahneleri de onu etkilemişti. Erkek nefretini aştığı zamansa, ona göre evlenmek için yaşı geçmişti. Biliyorum babasını hiç sevemedi. Onun için babası, evdeki bir yabancıydı. Sadece özel günlerde ve ortak izlediğimiz TV programlarında biraraya geldiğimiz bir kişiydi. Sanırım kocamdan da bir şekilde intikam aldık. 

Kocam, küçük kızımla birlik olup onu dışladığımızı düşünüyordu. Çünkü onunla çok şeyler paylaşıyorduk. Ama ben bu şekilde olmasını istemezdim. Keşke kızım babasını ve tüm erkekleri sevseydi. Keşke kocam karısını dövmemin neden yanlış olduğunu anlayabilseydi. O, polisin karısını döven erkeğe müdahale etmesini de ailevi işlere karışmak olarak görüyor ve kadının hak ettiği zaman dayak yiyebileceğini söylüyordu. Ben zaman zaman erkeğin eşine tokat atabileceğini düşünsem de, küçük kızımın bu konudaki katı tavrını değiştiremedim. “Ben babam ve ağabeyim gibi erkekler yüzünden feminist oldum” diyordu. Diğer çocuklarım yaşadığım şiddetten küçük kızım kadar etkilenmiş görünmüyorlardı. Babası kadar sinirli olan oğlum karısına bir fiske vurmadı. Babasıyla devamlı çatıştı ama bu, babasını sevmesine engel olmadı. Evde belki babasını en çok seven büyük kızımdı. Üniversite mezunu olan bu kızım, eşinden yurtdışındaki seminere gitmesine izin vermeyip kendisine vurduğu için ayrıldı. Fakat babasının bana uyguladığı şiddet, onun ruhunda fırtınalar estirmemişe benziyordu. Bu konuda ne tavsiye edebilirim? En başta kadınlar çaresiz olmasın. Dayak yediklerinde, çekip gidebilecek güçte olsunlar. Erkekler ise, yaşlandıklarında evdeki yabancı olmamak, çocuklarına travma yaşatmamak için eşlerine vurmasınlar. Eşler unutsa, çocuklar unutmuyor. 

Not. Burada anlatılan olaylar kişisel deneyime değil, bir yakınımın anlattıklarına dayanarak yazılmıştır. 

 
Toplam blog
: 111
: 670
Kayıt tarihi
: 01.02.11
 
 

ODTÜ Eğitim Fakültesi İngilizce Öğretmenliği mezunuyum. İlgi alanlarım edebiyat, sinema, tiyatro, TV..