Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Mart '09

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Evdeydim (Fenerbahçe dedemi neden sevmiyor?)

Su bardağında çay içiyorum çünkü her seferinde kalkıp bardağı doldurmaya üşeniyorum. Amaann tekrar koy çayı. Amann bir daha şeker ekle. Hele ki tekrar karıştırması... Çok zor. Anneannem ise diğer yandan, olabilecek en küçük bardakta, likör bardağından biraz büyük çay bardaklarında içmeyi seviyor ki çay aslında böyle içilir, biliyorum. Bir çok şeyi bilip de yapamıyor olduğum gibi, tembelikten yani, işte bunu da yapamıyorum. Bardağın sonuna doğru çay soğuyor falan ya, aslında güzel olmuyor su bardağında içmek. Bir de şekeri güzel karıştırmamış oluyorum bazen (aslında sıklıkla). Sonuna doğru soğuyan ve şekerlenen bir çay! Kim içmek ister böylesi bir çayı? Ben vallahi istemem ama çok tembelim.

Çay dediğin içtiğin süre boyunca homojenliğini koruyacak. Aynı sıcaklık, aynı şekerlilik, aynı kıvam. Bardaktan bardağa geçtiğinde bile sıcaklık-şekerlilik-dem devamlılığını sağlayabilmeli tiryaki. Yani anneannem. Sonuncuyu açık içiyor sadece. Tabi çarpıntı yapıyor, o da haklı.

"Allah belanızı versin!" deyip kapattı dedem el radyosunu. Fenerbahçe golü yedi, kıh kıh kıh. Nasıl seviniyorum ama korkudan değil de vallahi sevgi ve saygıdan ötürü, bu sevincimi nasıl gizlemeye çalışıyorum anlatamam. Ay valla efor sarf ediyorum bunun için. "Ne oldu dede yine mi yedi fener golü?" dedim. Yedi hayvanlar! dedi dedem. "Bunların hepsi gomar" (arnavutça da eşek demek) be dede dedim. "Hem de ne gomar" dedi dedem. "Milyarlık gomar hepsi!"

Dedem öfkesinden aldığı güçle benden yardım almadan hınk! diye bir ses çıkarıp zıpkın gibi ayağa kalktı. "Ben biraz yürüyeceğim" dedi. Ama yalnız yürüyecekmiş. "Yarın bizim gomarları da Esesler çarpar dede" dedim. "Al birisini vur ötekine" dedi. Hem yürüyor, hem söyleniyordu. Yahu Aziz Yıldırım gençliğinde sokakta topu görse, bomba diye karakola ihbar yapardı" diyor bir yandan. "Aman o kada para alıyorlar, bir güldürmüyorlar" dedi anneannem çayını tazelerken.

Anne tarafımda bütün aile Fenerbahçe'li. Dedemin yedi torunu, bir de torunun çocuğu var. Bu sekizlinin yedisi fenerli. Yani anlayacağınız bir kara koyun olma durumu sözkonusu benim için. Diğer hepsi toplanıp Galatasaray'a saydırıyorlar, efendim içlerinden fanatiklik dengesini biraz kaçırmış bir iki tanesi GS avrupa maçlarında gol yeyince "şükür yarabbim!" diye nağaralar atıyor, biliyorum ben. Yine bu kişi kritik maçlarda fener golü atınca üstünü başını paralıyor, efendime söyleyeyim koca göbeğine bakmayıp çimde yüzüst kayan futbolcular gibi evin holünde kendisini kaydırmaya çalışıyor falan (önemli not; devid çelsi'ye taktığı gün de aynı hareketi yapıpı kendisini yere attık. Alt kattaki komşu tüp patladı sanıp bizim kata çıktı panikilen)

Her neyse. Dedem ufak ufak turluyor evin içinde. Aziz Yıldırım ile ilgili fikirlerine katılırsınız katılmazsınız. Ama şu da bir gerçekki dedem toptan Aziz Yıldırım'ın anladığından daha iyi anlar. Fener maçı hariç oyunları çok soğukkanlılıkla izler, "ne temiz gol" der mesela. "Bu çocuk topsuz çok koşu yapıyor, tv de değil de statta izlesek keşke bunu der mesela. O çocuk bir kaç ay sonra gerçekten de fenere transfer olur, ismi Tuncay Şanlı'dır. Her neyse. Bir daha iddia ediyorum, Dedem, Aziz Başkan'dan daha iyi bilir bu işi. Ondan çok daha fazla maç izlemiştir. Lefter'le yakın arkadaşlığı vardır. Turgay Şeren'e gol atmanın sırrını Lefter'den almıştı mesela : "O deveye yerden ve köseden! "

Eski günlerden, bir çok şeyi yapmaya muktedir olduğu günlerden bahsetmeyi çok seviyor dedem. Hani bizde Tayyip Erdğan'ı padişah yaptılar ya bu aralar. İşte o hesap. "Dede" dedim "ya, sen nasıl kurtarmıştın ama Lefter'i Bolu'dan?"

"Lefter'i kurtarmışmış" dedi anneannem. Ağzına lezzetsiz bir yemek, şekersiz acı kahve çalınmış gibi yüzünü ekşitti ve İYİ BOK YEMİŞ" demediyse de terbiyesinden. Ama içinden geçirdi, gördüm onı ben.

Dedem tabii keyiflendi yine. "Lefter çok küfürbazdı" dedi güzel Türkçesi ile. "Anadolu çocuğu küfür yer mi, yemez! Lefter futbolu bıraktıktan sonra Bolu'da antrenör olmuştu. İdmanda oralı çocuklara küfür etmiş. Çocukların akrabaları da idmanı basmış" dedi. Lefter de dedeme haber göndermiş, "Arnavut gelin beni kurtarın" demiş.

Yine o bildik hikayeyi anlattı. Ellinci kere dinlemem de sakınca yok, yeterki yenen golün efkarı dağılsın. Hikaye bittikten sonra "milyonluk eşekler" dedi ama dedem yine. Aklı hala golde. "Dede" dedim "ya, Lefter kızını ille de bir Türk'e vermek istedi demiştin değil mi sen?"" Evet" dedi dedem. "Ben gavura kız vermem" derdi.

Kendisi neymiş? Dedi anneannem. Gavur kelimesini hakaret olarak kullanmadı ama. "İnsan aslına biraz sahip çıkacak" dedi. Tevekkeli değil büyüklerin oradan göçtüğü 120 sene olmuş. Bütün gelinler, bütün damatlar hala Arnavut.

Telvizyonda alt yazı geçti, Fener ikinciyi de yemiş. Dedem benden önce fark etti. "Allah'ın cezaları" dedi. Dede dedim ya, sen onlarda çok koştun bak.

"Uğur Boral kadar koşamam ana Kazım'dan fazla koşmuşumdur" dedi.

"Bunların hepsi gomar be dede" dedim. Çaydan son yudumu aldım. Soğuk ve şekerliydi.

K.

 
Toplam blog
: 295
: 733
Kayıt tarihi
: 28.09.06
 
 

Bugün ölseniz mesela, ya da hafifletelim biraz hadi, bu giriş çok karamsar oldu. Bugün ortadan kay..