Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Eylül '10

 
Kategori
Siyaset
 

Evet kampanyası ve bir hakimin feryadı...

Evet kampanyası ve bir hakimin feryadı...
 

Facebook’taki sayfamı kontrol ederken bir arkadaşımın gönderdiği not ilgimi çekti. Hemen söylenen sayfaya gittiğimde, Hakim Çetin Canbazoğlu, Facebook’taki sayfası karşıma çıktı. ‘Bir Hâkimin Feryadı’ başlıklı yazıyı okurken, ülkemizin geldiği noktayı daha iyi anladım.

Önce Hâkim Çetin Canbazoğlu hakkında kısaca bilgi verelim. Halen aktif Hâkimlik görevini sürdüren, aynı zaman fotoğrafçılıkla da ilgilenen, bu alanda bir çok ödülünde sahibi olan Hakim Çetin Canbazoğlu, Bolu Adliyesi’nde Ağır Ceza Hakimi sıfatıyla görevine devam ediyor.

Gelelim benim ilgimi çeken yakınmasına;

“23 yıla varan meslek hayatım boyunca, bakmakta olduğum davalar hakkında karar verirken, hiç kimsenin tesiri altında kalmaksızın, sadece ‘vicdani kanaatlerimin sesini’ dinledim; haklı olduğuna inandığım davaları kabul; inanmadıklarımı reddettim. Yargının ‘bağımsız’ oluşundan aldığım güçle birilerini mutlu etmek için değil, kanuna ve hukuka uygun olarak, daima ‘vicdani kanaatlerime göre’ karar verdim. Şüphesiz, mesleğimin icrası sırasında, kararlarımı etkilemeye çalışan unsurlar hep oldu; ama ben, hiç birine kulak asmadım; telefon ettiklerinde ahizeyi suratlarına kapadım; odama girdiklerinde kapı dışarı ettim; ‘kendi hür vicdanım dışında’ kimseye ‘eyvallahım’ olmadı! Çünkü arkamda, mensubu olmaktan her zaman gurur duyduğum ‘Büyük ve Bağımsız Türk Yargısı’ vardı! Eğer, mensubu olduğum yargı kuvveti, ‘bir yerlere bağımlı’ olsaydı, yargılamaya ilişkin yetkilerimi vicdani kanaatlerime göre değil, ‘birilerini’ memnun etmek için, onların arzuları, çıkarları ve talimatları doğrultusunda kullanmak mecburiyetinde kalacaktım; bu durumda ise, haktan, hukuktan, adalet ve hakkaniyetten söz edilemeyecekti. Keza, yüce yargı, eğer ‘bağımlı’ olsaydı, mesleğimi, yargıyı bağımlı hale getiren siyasi iktidar mensuplarının görüş ve talimatları yönünde icra ediyor; kararlarımı da (açıktan açığa olmasa bile, gizliden gizliye) onların emirleri doğrultusunda veriyor olacaktım! İşte, benim, bu ‘en büyük nimetim’, kendi hür ve özgür iradem/vicdani kanaatim, 12 Eylül 2010 pazar günü ne yazık ki, bir daha geri verilmemek üzere elimden alınmak isteniyor; bundan böyle, kolu-kanadı kırılmış ‘bağımlı ve cüce’ bir yargının mensubu olarak siyasi iktidarların ‘robotu’ haline getirilmek isteniyorum!”

Hakim Canbazoğlu’nun bir de çağrısı var; “Şimdi, buradan, ‘evet’çilere, ‘şimdilik evet’çilere, ‘yetmez ama yine de evet’çilere ve ‘boykot’çulara seslenmek istiyorum” diyerek, yazısına şöyle devam ediyor…

“Benim, bir hâkim olarak, yargısal kararlarımı kanuna ve hukuka uygun biçimde vicdani kanaatlerime göre mi, yoksa siyasi iktidarlara mensup organ, makam, merci veya kişilerin emir ve talimatlarına göre mi vermemi istersiniz? Suçsuz olduğuna inandığım bir sanığı tam beraat ettirmek üzere iken, o sırada beni arayan kişinin aksi yönde karar vermemi ‘emir buyurması’ üzerine (içim kan ağlayarak) mahkumiyetine karar vermem hoşunuza gider mi? Veya tam tersi, eldeki delillere göre cezalandırılması gereken azılı bir faili, hak ettiği cezaya çarptırmak üzere iken, fütursuzca odama dalan ‘birinin ya da birilerinin zoru ile’ beraat ettirmem, adalet duygularınızı incitmeyecek mi? İşte, anayasa değişikliği ile yapılmak istenen budur! Asıl amaç, bugüne kadar bin türlü hileye, badireye, entrikaya, tertip ve düzene rağmen, hala ‘bağımsız’ kalabilmeyi başarmış olan yüce Türk yargısını, idareye bağımlı bir ‘robot yargı’ haline dönüştürmektir! Bundan, hiç şüpheniz olmasın! Ben halk oylaması sonrasında eskiden olduğu gibi, kararlarımı, yine kendi hür irademle baş başa kalarak vermek istiyorum; idarenin mümessilleriyle kafa kafaya vererek değil! Ben, kararlarımda bana tesir etmeye çalışan kişilerin suratlarına eskisi gibi telefonu kapamak; odama girdiklerinde ise yine kapı dışarı etmek istiyorum; her telefon ettiklerinde esas duruşa geçmek ya da mahkemeye geldiklerinde onları başköşelerde ağırlamak değil! ‘Evetçiler/ Boykotçular’, ne olur, mesleğimin biricik güvencesi, varlık sebebi, olmazsa olmazı, bütün gücü, kuvveti, güzelliği, hatta süsü olan ‘hür irademi/vicdanımı’ lütfen, ama lütfen elimden almayın, onu bana çok görmeyin, beni birilerinin kulu, kölesi, ırgadı, marabası, kuklası, robotu haline dönüştürmeyin! Ne olur! Bağımsız Türk yargısının onurlu bir mensubu olarak gerekirse sizlere yalvarıyorum: Kararınızı lütfen bir kez daha gözden geçirin! Ne olur!”

Şimdi “Evet”çilerin bu yazıyı okurken, hâkimin “YARSAV”cı olduğunu düşündüklerinden eminim. Ancak yanılıyorlar. Çetin Canbazoğlu, DHA'ya yaptığı açıklamada Yargıçlar ve Savcılar Birliği (Yarsav) veya herhangi bir derneğin üyesi olmadığını, gelişmeleri ibretle ve dehşetle izlediğini, yargının ele geçirilmek istendiğini, Facebook’ta kişisel sayfasında yazıyı kaleme almasındaki nedenleri belirttiğini açıklıyor. Ayrıca Bolu Merkez İlçe Seçim Kurulu Başkanı olduğunu, bu yazının ardından tarafsız olamayacağı nedeniyle Yüksek Seçim Kurulu’na dilekçe vererek görevden alınmasını istediğini, Yüksek Seçim Kurulu’nun da bu isteğine olumlu karar verdiğini söylüyor.

Bize fazla söyleyecek söz bırakmayan Hâkim Çetin Canbazoğlu’nu bu cesaretinden dolayı kutluyorum. Bundan sonraki yaşamında vicdanı ile cüzdanı arasına sıkışmadan, yine vicdan-i kanaatine göre karar vermesini diliyorum.

 
Toplam blog
: 3842
: 3093
Kayıt tarihi
: 23.03.08
 
 

Antalya'da 1956 yılında doğdum. Emekliyim, Üniversite mezunuyum. Evliyim, bir oğlum var Mimar. Gü..