Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Temmuz '18

 
Kategori
Deneme
 

Evimizdeyiz İşte...

Evimizdeyiz İşte...
 

Her evdeki birey sayısı ile bireylerin konumları farklıdır.


Yine akşam oldu. İşlerimizden, okullarımızdan, alışverişlerimizden, kahvehanelerimizden, kulüplerimizden, camilerimizden, kreşlerimizden dönüp eve geldik.

Babalarımız, kardeşlerimiz, halalarımız, dayılarımız, amcalarımız, yeğenlerimiz de evlerine dönmüşlerdir.

Alıştığımız yemekleri yiyor, alıştığımız yerlerde oturuyor, alıştığımız kanallardaki programları izliyoruz. Alıştığımız fırçaları yiyenlerimiz, alıştığımız onay ve sevgi sözcüklerini duyanlarımız da var.

Dünyaya geldik, şöyle ya da böyle büyüdük, şimdiki yaşımız her neyse ona ulaştık.

Çevremizdeki de benzer yollardan geldiler, geliyorlar. Bizden yaşlı olanlar da var, bizden genç olanlar da. Hepimiz aynı gün doğmuş olamayacağımıza göre bu çok doğal.

Birlikte gelmedik, çok özel durumlar olmadığı sürece birlikte de gitmeyeceğiz.

Dünyaya gelmiş olmamız da, gidici olmamız da bizim elimizde değil. Ancak her gelenin gideceği de kesin. Gideceğiz ve bundan sonraki evimizde sonsuza kadar kalacağız.

Öyleyse gelin geçiştirmeyelim, her birimiz evimizde ve kendi alışılmış koşullarımızda otururken “gidecek olmamız” gerçeğine açılan pencereyi biraz aralayalım.

Ne de olsa sonuçta gidilecek yer herkesin mutlaka ulaşacağı en son evimiz, en son menzilimizdir.

Kendimiz gitmeden önce gidenleri görür, öğreniriz, etkileniriz. Oraya yapılan yolculuk bizlerde farklı duygu ve düşüncelere neden olur, kimimizin gözlerini yaşartır, kimimizi korkutur, kimimizi yalnızca düşündürür, kimimize şiir yazdırır.

Şiirlerinde Yunus Emre gibi durum tespiti yapanlar da olur, Orhan Seyfi Orhon gibi insana dokundurmalar yapanlar da.

Mesela Yunus Emre şiirinde şöyle der;

“Yalancı dünyaya konup göçenler,
Ne söylerler, ne bir haber verirler.
Üzerinde türlü otlar bitenler,
Ne söylerler, ne bir haber verirler.
*
Kiminin başında biter ağaçlar,
Kiminin başında sararır otlar,
Kimi masum, kimi güzel yiğitler,
Ne söylerler, ne bir haber verirler.”

……

Orhan Seyfi Orhon da Vasiyet şiirinde şu dizelerle yaklaşır son yolculuğa;

“Dostlarım, toplanın öldüğüm zaman,
Riyayı bir günlük, bir yana atın!
Tutunuz tabutun kenarlarından,
Bir derin çukura beni fırlatın!
*
Kalırken büsbütün sizden uzakta,
Vücudum çürürken kara toprakta,
Uzanın rahatça sıcak yatakta,
Yaşamak gururu içinde yatın!
*
Yüz yüze getirmez bizi asırlar,
Meydana vurulsun saklanan sırlar,
Sayılsın şahsıma ait kusurlar,
Korkmayın, içine yalan da katın!
*
Anlayım; kimlermiş dost sandıklarım,
Muhabbetlerini kıskandıklarım,
Anlayım; ne boşmuş inandıklarım,
Şu yalan hayatı bana anlatın!"
..................

Dağıtmadan devam edelim.

Elbette yukarıda ifade edildiği gibi her birey geceleri diğer sakinlerle bir araya geldiği evlerde yaşamaz. Otel odaları, misafirhaneler, duruma göre atölyelerin, çalışma yerlerinin ayrılmış bölümleri ve daha pek çok farklı yer yaşam alanı olabilir.

 Yine de genel hatlarını çizmeye çalıştığımız ev ortamları ile oralardaki düzen ve döngü çoğumuzu içine alır.

Herkesin evinde yemek yediği, yatıp uyuduğu yerler ve zamanlar vardır.

Yazılıp çizilmiş olmasa da evlerimizde herkesin yüklendiği işler de, elde ettiği yararlar da bellidir. Söz gelimi öğrencinin harçlığı da, eğer varsa birlikte yapılan düzenli etkinlikler de bellidir. Kimi çatı altında öğrenciye çok az bir harçlık verilebilirken, kimisinde hatırı sayılır bir para verilir.  Kimi aileler her hafta bir iki etkinliğe katılıp pikniğe giderken, kimileri yılda bir ya da iki pikniğe gider, çok az etkinliğe katılır.

Her evdeki birey sayısı ile bireylerin konumları farklıdır. Birer birer insanlar olarak yüzlerimiz, tiplerimiz ne kadar farklıysa pozisyonlar da her aile için değişik ve özeldir. Eşyalardaki farklılıklar, bireylerdeki farklılıklar ve farklı anlayışlar genel farklılığı destekler, zenginleştirir.

Aslına bakarsanız evlerin çoğunun merkezinde evin direği konumundaki evlilikler vardır ve o evliliklerin ayrıntıları da, evlilik anlayışları da özeldir, farklıdır.

Bu bağla bağlı olan her çift evlidir ancak her çatı altındaki güç paylaşımı da, ayrıntı olarak değerlendirilebilecek kimi kurallar da, tarzlar da farklıdır.

Ailelerden başlayarak mahalleler, semtler, bölgeler ve ülkeler anlamında merkezden dışarı doğru gidildiğinde bu farklılıklar büyür, derinleşir.

Komşunuzun yaşam tarzının sizinkine çok benzediği belki söylenebilir ama köydeki yaşam kenttekine, kentteki başka bir ülkedekine daha az benzer.

Kırsalda kadının aile içindeki yeri farklıdır, şehirde farklı. Çalışan kadının duruşu ile ev hanımının duruşu genel anlamda farklılık gösterir. Geleneklerin yoğun yaşandığı bölgelerdeki rollerle, geleneklerin zayıflamış olduğu bölgelerdeki roller de farklılıklardan etkilenir.

Eğitim düzeyi konumları etkileyen bir başka değişkendir.

Yani evlerimizin çatıları altında öyle çok benzer düzenler içinde yaşamayız. Her ne kadar çoğumuzda herkesin aynı şeyleri yaşadığı gibi bir yanılgı olsa da, yaşamayız.

Evler deyince geçmişten bugüne bizim tanık olduğumuz süreçlerde yaşananlara da değinmek doğru olur.

Herkesin diğerlerine daha fazla zaman ayırabildiği eski zamanlarda tek katlı ya da nadiren iki katlı evlerde yaşarken insanlar pencerelerden dışarı bakar, komşularının ne zaman eve geldiğini, kimin gelip kimin gelmediğini görür, bilirlerdi. Hanımlar gündüz vakitleri sık sık bir araya gelir, uzun uzun muhabbet eder, dedikodu yaparlardı. Beyler bağ bahçede, kahvehanede, camide, başka sosyal ortamlarda görüşür birbirlerinden haberdar olurlardı.
Her çatının altında komşu evlerde neler olup bittiği daha iyi bilinirdi.

Şimdilerde çoğumuz apartman dairelerinde sürdürüyoruz yaşamlarımızı. Çoğumuzun evlerinin üzerinde çatı yerine, altında da temel yerine başka evler var. Buna rağmen üstündekini de, altındakini de, karşısındakini de tanımayanımız çok.

Akşam olduğunda, geçmişte yaşamış aileler gibi betonarme birer apartman katı olan daha temiz, daha nezih ve daha düzenli evlerimizde toplanıyoruz.

Modern evlerimizin duvarları o klasik, eski esneklik gösterebilen kerpiç duvarlara göre çok daha katı ve soğuk.

Geçmişte bahçenin ötesindeki komşu evindeki acıyı ve sevinci işitip hisseden duruma göre katkı sağlayan bizler şimdilerde bitişiğimizdeki evde yaşanan ve kulağımıza kadar gelen seslere beton kadar duyarsızız.

Her akşam kendi aile bireylerimizle evlerimizdeyiz işte.

Evimizdeyiz, aileyiz ve eski komşuluklar düşünüldüğünde biraz daha yalnızız.


18.07.2018
23:17

 
Toplam blog
: 284
: 245
Kayıt tarihi
: 21.06.14
 
 

Yaşadığımız evrenin oldukça zengin bir yer olduğunun farkındayım.  Bu zenginliğin çok az bir kısm..