Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Haziran '11

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Evimizi istimlak ettiniz tamam, ama lütfen anılarımızı bırakın..

Evimizi istimlak ettiniz tamam, ama lütfen anılarımızı bırakın..
 

Gazete haberlerinde okumuşsunuzdur. ” İzmir’de şehir trafiğini rahatlatacak ve bağlantı yollarının yüksekliğinden dolayı “Uçan Yol” olarak adlandırılan yolun yapım çalışmaları kapsamında kamulaştırma faaliyetlerine ara verilmeksizin……” Bu haberi okurken birçok hem şehrimiz yeni bir yol, trafikte bir rahatlama vs. gibi duygular yaşarken ben ve bizler gibi bu kamulaştırmanın mağduru olanlar ise çok farklı duygular yaşıyoruz sanırım.

Kamulaştırma adı altında doğup büyüdüğümüz baba yadigarı ev istimlak edilecek ama o benim için tuğla, kiremit, harç, kumdan ibaret bir şey değil... Gelin anlatayım size de dilerseniz ..

Üç sene önce babamı kaybettik. Mert adamdı babam, babacandı. Doğduğu, yetiştiği yörenin; Karadeniz’in tipik özelliklerini taşırdı karakterinde; Çalışkan, namuslu, ailesine düşkündü. İnşaat sektöründen getirirdi ekmeğimizi. Bir tek hayali vardı ; bizi ele güne muhtaç etmeyecek, çatısı, kapısı , penceresi olan, hani deyim yerindeyse “akmayan , kokmayan “ bir eve sahip olmak.. Bir gün babam hayallerine biz de tüm çocukluğumuzu, gençliğimizi acı, tatlı anılarımızı yaşayacağımız yuvamıza, mahallemize kavuştuk. Babamın, ilk katı tamamladığında “Evimiz oldu be hanım !” dediği zamanı hatırlıyorum. Nasıl gözleri ışıldıyordu, nasıl gururlu duruyordu rahmetli görülmeye değerdi.

Evimiz; İzmir İşçi evlerinde, kendi halinde, saf, temiz, orta halli Anadolu insanının yaşadığı bir mahalledeydi. Sıcak dostluklar vardı mahallemizde eskiden. Sahurda gece insanlar birbirini kaldırır, toplanır birlikte yemek yerlerdi. Mahallemizin fakiri vardı ama yemeği olmayan yoktu. Benim yaşadığım zamanda da komşular arası ilişkiler çok güçlü idi. İnsanların birbirlerine karşı saygıları vardı. Sanki küçük bir Türkiye idi ya da Türkiye’nin küçültülmüş bir prototipi..

Mahallemize ilk yol yapıldığını hatırlıyorum. Modern bir yaşama geçmek için ilk adım ya da teknolojinin getirdiği bir zorunluluk. Koca koca kum yığınlarını yola döktüler. Çocukluk işte sanki bize oyun alanı yapmışlardı. Ne oynuyorduk o kum yığınlarıyla! Aşağıya, yukarıya doğru sıra sıra dağlar olmuştu evimizin önünde. Şimdi her yer asfalt hatta parke taşları ile döşeli. Çocukluğum bu küçük mahallede geçti. Evlenince birkaç yüz metre ilerideki eşimin evinde yaşamaya başlasam da orası hala benim evim. Ara sıra orada kalıyorum, özlemimi gidermeye çalışıyorum. Eskisi gibi çocukça saflıkla olmasa da buradaki havayı soluyorum. Çok mutlu günler geçirdik bu sokakta, evde..İlk burada oynadık, burada okula gittik, burada gençliğe adım attık, burada istemeye geldiler beni, buradan bindim gelin aracına, bu evin önünden geçirildi babamın tabutu..

Ta ki bu yılın mart ayında evimize gelen tebligata kadar sıradandı yaşantımız, kendi halinde. Tebligatta; okurken anlamını bilmediğimiz, anlamını öğrendiğimizde de yıkıldığımız şeyler yazıyordu. İstimlâk yapılacaktı evimiz. Hemen ne yapılabilir diye araştırmaya başladık. Bir süre sonra ev ve arsanın kanuni varisleri olarak belediyeye davet edildiğimizi belirten ihbarnameleri aldık. Belediye’ye gidip “ eviniz kesin olarak yıkılacak ve bedeli de bu” demelerinden sonra avukat, mahkeme ve hukuki süreç bölümü başladı ve bu süreç halen devam ediyor. Evimizi yıkacaklardı.. Merdivenlerden koşarak indiğimiz, bahçesinde akşamları babamın işten gelişini beklerken altında oynadığımız çamı ( ki aynı çamın altında şimdi de kızım benim işten dönüşümü bekliyor) tüm anılarımız, babamın balkonda oturduğu köşe, annemin yemek yaptığı mutfak, acısı ile tatlısı ile yaşadıklarımız güzel evimiz artık olmayacaktı. Babamı her akşam beklediğim çam ağacı ve balkonumuz hala orada, çam ağacı yaşlanmasına rağmen duruyor. Her akşam koşarak babama açtığım demir kapı. Bunca yılın yaşanmışlıkları, anılar…

Hani deriz ya “Kötü olaylar hep benim başıma mı gelir? ” Neden böyle olduğunu düşünürüz. Neyi yanlış yaptığımızı veya neyi yapmadığımızı, eksik bıraktığımızı sorgular dururuz. Aslında hayatta bazı olayların kontrolü bizim çok dışımızda gelişiyor. İlahi düzen mi desem, evrenin dengesi mi desem, takdir-i ilahi mi desem? Bilmiyorum. Ama bildiğim şu: Olacaklar hep oluyor. Yaşanması gereken ne varsa karşımıza çıkıyor yani “çorbada ne varsa kaşığımıza o geliyor” Hep dimdik durmaya çalışıyoruz. İnsanlar sürekli soruyorlar “ne oldu? ” diye ve çevredeki insanların farklı yüzlerini görüyorsunuz. En yakınların bile bu yolun geçmesi ile ilgili olarak kendilerine pay çıkarıyorlar. Evlerinin değerleneceğini hesaplıyorlar. Ne tuhaf değil mi ? Ne hazin çelişki.. Bir yanda yok olan ümitler, hayaller bir yanda hırs ve para….

Şimdi evimize doğru yokuştan çıkarken istimlâk parasını alan ve kamulaştırılan evlerin boşaltılmış halini görüyorum. Tüm pencere, kapı ve demirleri söküyorlar. Boş, virane evlerin sayısı artmaya başladı. Bu yıkılan ve yıkılacak olan evlerin hepsi tapulu o yüzden mahkemeye verme hakları olmasına karşın kimi verilene razı olduğundan kimi karşısında devlet olduğu için bir şey elde edemeyeceğini düşündüğünden verilene razı olup kamulaştırmaya izin verdi. Biz mahkemeye verdik, Adaletin kararına saygı göstermeyi uygun gördük. Ancak burada gözden kaçırılan konu şu; bu evler sadece metrekare çarpı birim fiyat çarpı kat sayısı artı arsa bedeli şeklinde yapılacak bir matematik hesabından çok daha önemli şeyler barındırıyor içinde yaşayanlar için. Maddiyatla ölçülmeyecek öyle çok ayrıntı ve detay sayabilirim ki o evde..Ama bunu kamulaştırma yapan insanlara nasıl izah edebilirsiniz. Günde kaç işlem yapıyorlar acaba? Kaç hayata müdahale ediyorlar?

Bu günler de geçecek biliyorum. Zora düştüğümüzde bu durumla baş edebilmek için dualar okur, adaklar adarız. Fakat kaçınılmaz son her zaman gerçekleşir. Su her zaman yoluna akar, bir yol bulur kendine… Bazen her hayırda bir şer, her şerde de bir hayır çıkabilir. Yapmamız gereken aslında o kadar basit ki… Allahın bize verdikleri için şükretmeyi bilmek ve küçücük şeylerden mutlu olabilmek. Yaşadığımız hırs dolu bu hayatta kaç kişi bunu yapabiliyor ki, çevrenize bir bakın…  

 
Toplam blog
: 6
: 527
Kayıt tarihi
: 27.06.11
 
 

Özel bir şirkette Kalite Yönetim Temsilcisiyim. Evliyim, 6 yaşında bir kızım var. İzmir'de yaşıyorum..