Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Şubat '16

 
Kategori
Güncel
 

Evimizin önünde birileri

Evimizin önünde birileri
 

alüminyum dökülmesi sonrasında karınca yuvasının görünümü bu imiş


Memleket öyle bir noktaya geldi ki, rüyamızda görsek “yok artık” derdik. Amma velakin, cümbür cemaat olarak kâbusu yaşıyoruz. Düşünsenize, birileri salt “kin” ile besleniyor ve kafaya taktıkları kişinin kanını o beden cansız kalana kadar emmeyi bırakmıyor… Hastaneye gidiyorsunuz, dönüşünüzde kendi evinize giremiyorsunuz çünkü kapınızda beklemekte olan birkaç bodyguard tipli adam, sizi içeri almıyor; hatta evinizden tümüyle çıkmanızı istiyor. Adamlar meğer bir güvenlik şirketinden yollanmışlar… Ne bir mahkeme kararı, ne başka bir hukuki gerekçe sunuyorlar size… Ama öğreniyorsunuz ki, o arada başka adamlar yatak odanıza kadar girip incelemeler yapmışlar evinizde…

Evinizin önünde ve hatta içinde birileri… Eğer biri size yukardan “takık” durumdaysa, bilmem ne sebeple çıktığınız evinizden, tekrar içeri girmeye garantiniz yok artık bu ülkede... Bu olayı birçok gazete yazmadı, birçok TV kanalı vermedi… Bu ev, firmalarına kayyım ataması yapılan Koza ve İpek Holding Yönetim Kurulu Başkanı Akın İpek’in annesi Melek İpek’in Bebek’te bulunan eviydi. Yatak odasına giren adamlar ise, atanan o kayyımlar… Bu durum ne kadar hukuki? Peki susmak ya da “ ohh be!” demek ne kadar ahlaki ve ne kadar vicdani?

Bizler böyle kinlerimizi sidik yarıştırır gibi yarıştırdıkça, yarın toptan kapı dışında kalacağız haberimiz yok. Ama biz zaten musibeti nasihate yeğleyen bir millet değil miyiz!

Eyyyy adalet!

Yandaş ya da nam-ı diğer havuz medyası, diyor ki “ bu ev Melek İpek’in iddia ettiği gibi kendi evi değil, holdingin bir misafirhanesi”; bu iddiayı da burada belirtelim. O zaman ben bir vatandaş olarak öğrenmek istiyorum: Bu olayın hukukiliğini ıspatla bize ey adalet! Kendi evi mi, değil mi? Şayet kendi evi değilse de, bu olay yine de hukuki mi, değil mi? İlgili kanun maddelerini göster, açıkla… 

Bu mevzuun aklıma getirdiği bir şarkı var: Barış Manço’nın dediği gibi,

İşte Halep, işte arşın
Ya aşarsın ya biçersin
Baktın olmaz vazgeçersin

Zordur almak bizden kızı…

“Şaşırtan deney”miş!

Güya “ bilim” adına imiş… Ne amaca hizmet edecek, doğrusu ben anlamadım ama… Adamın biri, karınca yuvasına eritilmiş aluminyum dökmüş… Ve sonrasında karınca yuvasını kazarak, ortaya çıkan görüntüyü paylaşmış… O aluminyumu bir insanın gövdesinden dökseler ne olur acaba? Onca karıncayı öldürmüş olmadın mı be adam? Onlarınki de can değil mi?

Kim ne demiş, ne demiş?

Gelelim, o çok sevdiğim kim ne demiş’lere! Bakalım kim ne demiş, ne demiş?

Sedat Peker:

Sedat Peker, 1128 akademisyenin bildirisine ilişkin ‘kan akıtma’ açıklaması nedeniyle tehditten İstanbul Anadolu Adliyesi’nde ifade vermiş. Peker, ifadesinin ardından, “İlkokul çocukları birilerini tehdit eder. Ben akademisyenleri tehdit etmedim. Geleceğe yönelik bir durum tespiti yaptım. ‘Eğer bu devlet yıkılırsa, halk da bunu yapacaktır’ dedim”

demiş… Soruyorum, söz konusu şahsın “ tehdit etmedim, geleceğe yönelik durum tespiti yaptım” demesi, daha büyük suç değil mi? “ Ben ilkokul çocuğu muyum ki tehdit edeyim; ben tehdit etmem, yaparım” demek değil mi bu?

Aklıma ne mi geldi? Ah adalet vah adalet dedirten çok güncel bir yaşanmışlık hikâyesi: 14 yaşındayken arkadaşlarının elinden çekirdek ve dondurmalarını zorla aldığı gerekçesiyle şikâyet edilmiş olan iki çocuğun, “nitelikli yağma” şeklindeki yargılamalarının tam 8 yıl sürmesi ve o zaman zarfında delikanlı olan bu çocukların 22 yaşlarına geldiklerinde tutuklanarak, üstelik 13 yıla mahkûm edilmeleri… Çocuklardan biri, üniversitede tarih okuyor ve kaldığı evden alınarak tutuklaması yapılmış.

Ergenlikte yapılmış bir hatadan dolayı yargılamayı 8 yıl beklet… Bu arada o çocuk,  büyüsün, akıllansın, yeni bir hayat için mücadele verirken, geciken adalet dolayısıyla ziyadesiyle büyük bir adaletsizlik ile tanışsın. Diyeceğim o ki, birileri yaş, akıl yerindeyken rahat rahat nefret suçu vs işlesin, tehditler savursun… diğerleri ise çocukluktaki bir hatanın bedelini geciken bir yargılama nedeniyle oldukça ağır ödesin. Ne komik bir adalet anlayışı değil mi?

Hüseyin Çelik:

AKP'li eski bakanlardan, eski parti sözcüsü Hüseyin Çelik: “Özgüven patlaması ve güç zehirlenmesi, sitem eden, kırgın olan veya zarar vermemek adına kenarda duran herkese ” sanki kunduramdan bir çivi düşmüş” muamelesi yaparsa gün gelir yalın ayak kalmak mukadder olur. Bizden söylemesi.”

demiş… kendilerine kunduramdan çıkan çivi muamelesi yapılığı yönünde serzenişte bulunan Çelik, adresi belli olan kişiyi ve belli ki onun çevresindekileri özgüven patlaması ve güç zehirlenmesine konu olmak ile de itham etmiş yani… O çiviler tek tek düşecek ve sen yalın ayak kalacaksın uyarısında da bulunmuş birilerine…

Ne diyeyim, o güç zehirlenmesi hepimizin damarlarına sirayet etmiş durumda. Antidotu mu? Fabrika ayarlarına dönmekte; daha önce saptığımız yollardan edindiğimiz tecrübe ile, biz o istikametten yolumuzu nasıl olsa buluruz.

Not:Bu arada… Yani mezarlıklarımız da olmasa, İstanbul yakında tamamen bir beton şehri halini alacak… Dua edelim, bir bahaneyle mezarlıklara da AVM, rezidans dikmesinler.  Onu da dini yönden bir punduna getirirler nasıl olsa! E, namaz kılan, Kur’an okuyan adama her şey mübah nasıl olsa…

Kalın akıl ve beden sağlığı ile…

 
Toplam blog
: 230
: 1315
Kayıt tarihi
: 26.08.12
 
 

Doğum yeri: Berlin Siyasal Bilgiler Fakültesi, Uluslararası İlişkiler Bölümü mezunu (Bölüm ve fakül..