Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Ocak '19

 
Kategori
Anne-Babalar
 

Evlatlık...

Anne ve baba tedirgindir. Gazetede okudukları haberle sarsılmışlardır! Haber bir genç kızın intiharı ve geride bıraktığı dram yüklü mektupla ilgilidir.

Mektupta yazılı," Keşke gerçeği bana önceden siz söyleseydiniz..." diye devam eden ilk cümle karı kocayı endişelendirmiştir.
Bakışlarını gazeteden kaldıran çift kendi içlerine çekildiler.

Yedi yaşına kadar büyütüp, gözü gibi baktıkları çocuklarına," Seni yetimhaneden evlatlık aldık!" Sözcüklerini nasıl söyleyeceklerdi.
Epey düşünüp, konuştular. Sonunda kararlarını vermişlerdi.
...
Okuldan aldıkları kızlarıyla evlerine geldiler. Baba kızının başını okşayarak konuştu:

" Gel kızım, otur şöyle bakalım yanımıza. Annenle bir karar aldık. Sana önemli bir açıklama yapacağız."
Küçük kız sevinçle koşarak anne ve babasının yanına geldi.

" Beni nereye götüreceksiniz? Yoksa sürpriz mi, yapacaksınız babacığım?"

Anne yutkundu. Hafiften öksürdü. Sözcüklerini tarttı. Sonra da nasıl toparlayıp cümle kuracağını düşündü bu arada.

" Canım kızım, sürpriz değil...Babanla sana hakikati söylemeye karar verdik. Başka birisinden duyup üzülme, diye..."

Baba, kaşlarını biraz endişeyle anlında kırıştırdı. Küçük kızın ellerini avuçlarına aldı.

" Seni çok seviyoruz yavrum. Bu açıklama sonrasında seni sevmekten hiç vazgeçmeyeceğiz. Bunu bilmeni istiyoruz..."

Baba daha fazla sözcük bulamadı. Kendisini tutmasa ağlayacaktı. Eşi, onun nemli gözlerini farkeder etmez, hemen araya girdi:

"Çünkü sen bizim biricik çocuğumuzsun. İlk göz ağrımızsın."

Küçük kızın bakışları, bir babasına bir annesine gidip geldi. Ne diyeceğini bilemiyordu. Sevinçli telâşlarla onları çekiştirdi;

"Hadi çabuk söyleyin. Bana ne aldınız?"
Gibi benzer, sabırsız sözcükler sıralamaktaydı.

Anne daha fazla dayanamadı. Çocuğa sarıldı. Başını göğsüne yaslayıp kokladı yavrusunu. Usulca kulağına fısıldar gibi konuştu:

"Seni yuvadan, evlatlık olarak alıp büyüttük kızım."

" Evlatlık, ne demek anneciğim?"

Anne hiç düşünmeden sağ elini önce karnına hafiften dokundu: Sonra da sol yanına hızlı hızlı vurdu:

" Çocuğunu burada değil, şurasında büyüten anne ve babanın evladına evlatlık, denir. Canım kızım."

" İkinizin yüreğinde yaşamak ne güzel anneciğim!"

Hiç şaşırmamıştı küçük kız. Aksine sıkıca sarılmıştı annesiyle babasına. O günden sonra daha çok sevdi, daha çok saydı anne ve babasını.
...
Aradan seneler geçmiştir. Küçük kız büyümüştür. Üniversiteden birincilikle doktor olarak mezun olmuştur. Üstelik uzmanlığını yurt dışında burslu olarak kazanmıştır.
O gün mezuniyet kutlaması vardır. Salon tıklım tıklım doludur. Diplomalar dağıtılır.

"Elif Soydemir"

Adı okununca kürsüye gider.
Diplomasını ve ödülünü alınca, sunucu ondan kısa konuşma yapmasını ister.
Genç kız, heyecanla eline aldığı mikrofondan binlerce kişiye şöyle konuşur:

" ...Başarımı, beni bugünlere taşıyan anne ve babama borçluyum. "

Ve sözlerini yutkunarak devam eder:

" ...Gerçek anne ve babamı hiç tanımadım. Bilmiyorum da...Beni büyüten 'annem, babam,' dediğim güzel insanlara, onları hiç merak edip sormadım, bile...

"...Bana yedi yaşımdayken -evlatlık olduğumu- söylediklerinde. O sözcüğü taşıyamayacak, anlamını sorgulamayacak bir yaştaydım. Onlara sadece 'Evlatlık ne demek?' Diye sormuştum.

... Hiç unutmam o günümü...

"... 'Evlatlık, karında değil, yürekte büyütülüp çok sevilen evlattır!' Demişlerdi."

...O günden sonra anne babamı daha çok sevdim. Ve daha çok saydım. Çünkü onlar, beni karından değil yürekten seviyorlardı. Bir çocuğun en doğal ruhsal gıdasını veriyorlardı. Allah'tan daha başka ne isteyeyim ki?

"...İzninizle bu diploma ve ödülümü, beni sevgiyle sol yanlarında büyüten anne ve babama vermek istiyorum. "

Sunucu kız mikrofondan salona seslendi:

" ...Elif Soydemir'in anne ve babasını kürsümüze gelebilir mi, lütfen!?."

Koca salonda kürsüye davet edilen iki insan, gözleri nemliydi. Göğüsleri, duyumsadıkları duygu yoğunluğundan onurla kabarmıştı. Karı koca el ele kürsüye doğru ilerlerken, tıklım tıklım dolu olan salonda adeta nefesler kesilmişti!
" Çıt" bile çıkmıyordu.

Çünkü tüm bakışlar kürsüde gözyaşlarıyla annesiyle babasına kucak açıp bekleyen Elif'e çevrilmişti. Salonda bulunanlar ve sunucu dahil her insanın, sol yanlarından gözlerine doğru duygu akmaktaydı...

Emine Pişiren/ Kocaeli

 
Toplam blog
: 141
: 1282
Kayıt tarihi
: 02.11.08
 
 

Kayseri- Develi doğumluyum. İlk- orta- lise ve üniversiteyi istanbul'da bitirdim. Kültür Bakanlığ..