Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Eylül '07

 
Kategori
Aile
 

Evlattan babaya sesleniş…

Evlattan babaya sesleniş…
 

Bir baba nasıl olunur veya nasıl olmalıdır demek daha doğru olacak gibi.

Bir baba nasıl olmalı ki???

Baba ile çocuğun arsındaki sevgi nasıl oluşur ???

Babalarda insanı annenin sevdiği kadar güçlü sevebiliyorsa bu nasıl bir bağ sayesinde oluveriyor???

Aslında insanlara anne evlat arasındaki bağı sorduğunuz zaman, annenin neler hissedebileceğini veya evladın neler hissettiği hakkında söyleyecek bir şeyleri vardır.

Anne-evlat dediğimiz zaman insanın anne karnına düştüğü andan başlayan sonsuz bir bağın kurulduğunu fiilen de görüyoruz gibi geliyor bana, ama ya baba ile evlat arasındaki bu bağın fiiliyatı nedir gözle görülen???

Yani babalar anne gibi bebeğini karnında taşımak gibi gözle görülen faaliyetleri olmadığı için acaba sevmiyor mudur veya baba evladını ne kadar seviyordur??

Ben daha öncede ‘’anne ve çocuk’’ adlı yazımda da anne-evlat arasındaki sonsuz sevginin tarif edilemeyecek bir aşk olduğunu söylemiştim.Buna inancımda sonsuz bir anne ömrü boyunca evlattan, evlatta ne kadar uzaklaşsa da hiçbir zaman annesinden, annesine duyduğu o sonsuz sevgiden vazgeçemiyor.

Ben inanıyorum ki, belki anneler kadar somut olan belirtileri olmamasına rağmen babalarda en az anneler kadar seviyordur çocuklarını.

Gerçi sevgiyi göstermek hissettirmek demek illa bedenen bir bağ ile bağlanmış olmak değildir.İnsanoğlu kimi zaman bir hayvanı, bir bitkiyi, kendi kanından olmayan insanları bile delice sevebiliyor.

Yani baba ile evlat birbirine bedenen bir bağı yok diye bu sevgi nasıl oluşuyor diye düşünmemekte lazım.Onlar o bağı en başında kuruyorlar çünkü…

Peki babalar çocuklarına sevgilerini ne derece gösteriyorlar ???

İşte bu, aradaki bağdanda, yakın olup olamamaktan da önemli bir konu , sevgiyi ifade edebilmek.

Bizim toplumuzda her zaman baba ile çocuk arasında soğuk bir ilişki olmak zorundaymış gibi öğretiliyor.Bu çok geçmişten geliyor ve adına da saygı deyip insanoğlunu kandırıyorlar.

Babalarımız çocukken eve gelen babalarının boynuna atılıp sevgilerini diledikleri gibi gösteremedikler için doğrusu budur diye kendi çocuklarından da bu sevgiyi mahrum bırakıyorlar.

Kendi adıma küçükken hiç hatırlamıyorum ‘’aaa babam geldi’’ diye daha içeri adımını atmadan babamın kucağına tırmanmaya çalıştığımı.

Yapmadık, yapamazdık hatta, belki nasıl yapılacağını bile bilmiyorduk babamızın kucağına tırmanmanın.

O bakımdan uzaktan ‘’hoş geldin baba’’ demek, sevgimizin en güzel göstergesiydi.

Aslında ben pek babasına dokunamayan dilediğince sarılamayan, şöyle seve seve öpemeyen bir insan olsam da, onunla arkadaş gibiyiz diyebilecekte bir babaya sahibim.

Benimki sadece şimdinin çocuklarının şansını geçmişteki içimde kalmış hevesle kıskanmak galiba.

Bakıyorum artık, benim gibi kendi çocukluğunda babasından dilediği şımartılmayı görmeyen genç babalar kendi evlatlarında özledikleri şeyi yapıyorlar ve buda gerek çocuğun gerekse babanın o sevgi göstergesinin en tatlı ifadesi oluveriyor.

Babam beni sevmiyor değildi hiçbir zaman, bunu asla söyleyemem zaten, sarılmasa da, seni seviyorum demese bakışında kucaklıyordu, bakışlarıyla söylüyordu bana.

Ona kızamam da, bilmiyor ki nasıl sarılmalı, nasıl sevmeli, ne kadar ileri gitmeli, ne kadar mesafeli olmalı ki aradaki saygı sınırlarını da aşmayalım.Dedem eve geldiğinde hiç onu kucaklamamış ki oda bize nasıl davranacağını kestirebilsin.

Biz toplumuzun yapısında var bu, vıcık vıcık sevilir mi çocuk baba tarafından canım şımarır, ilerde babasını hiç takmaz, saygı duymaz.Olmaz yanlış, çok ters bunlar…

Benim babam ise çocukluğumuzda bize nasıla sarılacağını bilmese çocuklarıyla çok iyi iletişim kurabilecek kadar da dünyaya realist gözlerle bakabilen bir insan.Bize dokunmanın eksikliğinin farkındadır aslında.Bunu da kapatırcasına her zaman bizimle yaptığı uzun sohbetlerle, daha ufacık bir çocukken bazı kararlarımızı bize verdirerek, bazen gençsin sen diye bir şeyler danışmayı lüzum görmemek yerine evde en küçükten en büyüğüne hepimizin fikrini alacak kadar demokratik davranarak, her çocuğunun aynı olaya ayrı tepkiler verebileceğini bilecek kadar onların psikolojilerini tanıyan ve ona göre davranabilen bir babadır.

Bazen sizinle bir şey konuşmak istiyordur.Normalde olsa nasıl çağırmalı baba çoğunu (yada hep yapılan diyelim) ‘’oğlum-kızım gel bakayım bir şey diyeceğim, gel hele konuşmamız lazım vs…’’

Benim babam ise bizimle konuşması gereken bir şey olunca, önce gelir yanımıza hiçbir şey yokmuş gibi iki dakika oturur yüz ifademizden kızgın mıyız, sakın mıyız bir kontrol eder şöyle hemencik.Sonrada ‘’ya bir şey konuşacağım da beni dinleyebilecek durumda mısın? Kafan müsait mi ?’’ diye bizi konuşulacak konuya adapte eder.

Dedim ya o hepimizin psikolojisini, ruh halini her şeyi bazen bizden iyi bilir.Bazen surat asıktır sende bakarsın gelir şıp diye ‘’iş yerinde canını sıkan bir şey oldu galiba’’ deyi verir.

Ne oldu değil de neden olduğunu anlar yüzünüze bakar bakmaz.

Bizi çok iyi tanır çok iyi anlar tabi ama yinede olması gerektiği kadar, kontrollü davrandığımız geniş sınırlarımızda her zaman vardır.

Rahmetli anneannem bize geldi zaman eğer yatar pozisyonda falan isek babamız gelince daha kapı çalınınca başlardı hemen ‘’toparlanın, düzelin, tertipli davranın babanız geliyor’’ demeye.

Ya tamamda her zaman gelen , her akşam karşılaştığımız adam derdik, ama yok tabii babanız geliyor ‘’hazır ola geç’’ pozisyonu alınmalıydı.Hatta çoğu zaman ‘’baba niye toparlanıyorum ben yaaa ‘’ diye sorardım.Adamcağız ne desin öyle olması gerek çünkü derdi.Aslında nasıl istersen davran onun için fark etmezdi.Ama işte toplumun tabuları hiçbir zaman yıkılamadı ki biz yıkabileydik o zamanlar da.

Babam her zaman sıra dışıdır aslında, saygı ile kurallar arasındaki sınırı bilir ve bize de öğretir.

Biz ona 2070 yılı babası diyoruz bazen.Şimdiki babaların yapamadıkları , belki de yapamayacakları, kadar rahat tavırları ile bizi anlayan yaklaşımları ile o çok çok ileri zamanların babası diyoruz.

Benim şikayetim küçükken çok sarılıp da şımartmadı diye aslında, ama düşünüyorum da bana sarılmak yerine bana saygı duyarak beni çocuğu değil de bir birey gibi ciddiye alıp her zaman fikrimi soran bir baba olması da onun vazgeçilmez kılıyor.

Beni karnında taşımadı annem kadar güçlü bağları yok gözle görülen belki.Ama bana kan veren can veren ve beni her konuda sabırla, anlayışla dinleyen ve eminim ki çok da seven bir baba o, hatta her baba çocuğunu delice seviyordur dimi ya????

Sevginizi biliyoruz babalar ama ne olur hissettirmeyi söylemeyi de ihmal etmeyin.

 
Toplam blog
: 205
: 4593
Kayıt tarihi
: 11.11.06
 
 

86nın bir kış günü doğmuşum, belki de ondadır kışı çok sevişim .Hayatın gerçeklerini görüp nefret..