Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Ekim '14

 
Kategori
İlişkiler
 

Evlenme rezervli dullar

Evlenme rezervli dullar
 

Dul olmak başka bir şeydir, evlenme rezervli dul olmak başka.


Onlar birer dul.

Onlar bir daha evlenmemek için kendi kendine söz vermiş insanlar.

Büyük bir bölümü kadın olmasına rağmen aralarında erkek olanları da var.

Bir kısım dul kadının bu eğiliminin, duruşunun ardında kendisine yöneltilmiş açık ya da kapalı bir tehdit, gizli bir korku var.  

Onlar evlilik süreçlerini yaşarken şiddet gördükleri, korkutuldukları için kırılmış olanlar. İçlerindeki iki kanattan kırılmış olanını onarmak istemiyorlar, isteseler de beceremiyorlar. Her gün gazetelere düşen haberler onları korkutuyor.

Evlenmem eski kocamın sadist, canavar duygularını, kıskançlığını harekete geçirir mi diye endişe ediyorlar.

Bu korkularını dile getiremiyorlar. Sorun olmasın diye diğer aile bireylerine bir şey demiyorlar. Aslında içten içe aday olan diğer erkeklerden de korkuyorlar.

Yirmili, otuzlu yaşlarından itibaren yalnızlığı seçiyorlar. Varsa eğer çocuklarını bahane ediyor, kendilerini kendi ifadeleri ile “çocuklarına adıyorlar.”

Hem erkeklerden, hem de kadınlardan sütten ağzı yanan kimseler var. Onlar karşılarına çıkan yoğurtları üflerken günler, yıllar geçip gidiyor. Bir yaştan sonra artık üflenecek yoğurt da, süt de kalmıyor ortalıkta.

Çocuklarına adayanlar o çocuklar büyüdüğünde bunu gündeme getiriyor, “senin için evlenmedim” diyerek evlatlarının omuzlarına farkına varmadan ağır bir yük oturtuyorlar. Kendi tercihlerinin faturasını bir sonraki kuşağa çıkartıyor bazen evlatlarının evlilik düzenleri için ciddi birer sorun oluyorlar.

Onlar aramızda yaşıyorlar. Karşı cinsten evli insanlar onlarla mesafeli durarak evliliklerini koruma derdindeyken bu insanlar gerçekten çok yalnız kalıyor, gereğinden fazla yıpranıyorlar.

Yakınlarında duran insanların, anne ve babalarının, kardeşlerinin, arkadaşlarının ve diğer tanıdıklarının kendilerine evlilik anlamında önerilerde bulunmasından, bu konuyu açıp konuşmasından rahatsız oluyorlar.

Bir kısmı sorunun kaynağı olarak kendilerini gördükleri için sürekli olarak sesli ya da sessiz, gizli ya da açık iç çatışmalar yaşıyor.

Karşılarına çıkan gerçekten çok iyi kısmetleri sırf kendilerini aşağıladıkları, o kısmete layık görmedikleri için reddedenleri oluyor.

Elbette farklı evlilik anlayışları da insanları ikinci kez evlenme fikrinden uzaklaştırıyor. Tamamen farklı beklentilerle dünya evine giren çiftlerden bir kısmı da umduğu, düşlediği pembe pancurlu yuva yerine kapıları demir, duvarları yağlı boya, içi soğuk ve ışığı çok fazla olan evliliklere katıldıklarında bunu kaldıramıyor, boşanıyor ve yeniden benzer bir macera yaşamamak için bu işi askıya alıyorlar.

Ciddi anlamdaki kültür ve anlayış farklılıkları da insanları bir daha evlenememek üzere boşanmalara zorlayabiliyor.  Bu nedenlerle boşanan insanların büyük bir bölümü karşı cins içinde kendi kafalarına göre insanlar da bulunduğunu bazen bilmiyor, bazen de buna inanmıyorlar.

Tabii, bir evlilik deneyiminden çıktıktan sonra genel anlamda onu sorgulayanlar da oluyor. Büyük hayallerle yaptıkları evliliğin yürümemesinden sonra düşünüp bu kurumu gereksiz, boş, anlamsız görüp uzak duranlar da az ya da çok var.

Bir de çok severken aldatılmış olmayı kendine yediremeyenler var. Onu her gördüklerinde içleri cız edenler, boşandıklarına pişman olanlar. Bu gruba girenler de “o” yoksa niye evleneyim ki diyenler.

Tabii çok sevdikleri eşlerinin ölümünden sonra, “ondan başkası bana haram” rezervini kendi kendilerine koyanları da unutmamak gerekir.

Özellikle ülkemizde boşandıktan sonra tanıdık, tanımadık, kadın ya da erkek insanların gözlerini üzerinde hisseden, yanlış anlaşılmaktan, yanlış yorumlanmaktan korkan; sırf bu nedenden ötürü karşı cinsten özellikle uzak duran; böyle yaparak bir anlamda kendine eziyet eden çok sayıda insan olduğunu da söylemeliyiz.

Açık ya da gizli işsizliğimiz, boş insanımız ve boş lafımız çok olduğu için ne yazık ki özellikle küçük yerleşim birimlerinde bu insanlar haksız da değiller. Çok konuşuluyorlar, çok kırılıyorlar, az anlaşılıyorlar.

Öyle oldukları için, başkalarının gözleri üzerilerinde diye, “el alem ne der” kaygısı yaşadıkları için kendilerini doğru evliliklere götürebilecek göz kırpmalarına da yanıt veremiyor, sonraki yaşamlarında bunun da ağırlığını omuzlarına alıyorlar.

Kimi evlililikleri de bu “el alem”in bitirdiğini, dedikoduların, yalan, sahte, kulaktan dolma şeylerin ciddi sonuçlar doğurup insanları birbirinden kopardığını da  böyle bir yazıda dile getirmek gerekir.

Sonuç olarak onlar, yani evlenme rezervli dullar aramızda yaşamaya devam ediyorlar.

Geçmişte evliliklerine, evlerine, eşlerine ayırmış oldukları zamanı yeni hobilere, alışkanlıklara, işlere ayırıyorlar. Resim yapanları da var, bir arkadaş grubu ile çeşitli etkinliklerde zaman geçirenleri de.

Kendini dini etkinliklere verip sosyal yaşamdan elini ayağını çekenleri de var, sosyal yaşama fazlasıyla katılanları da.

Dünde takılı kalanları, yarınla ilgili düşünceleri, endişeleri, umutları olanları da var; bütün bunlara kulak asmayanları da.

Bir büyük şehirde mesela İzmir'de diğerleri ile bir araya gelip bir fasıla gidip eğlenenleri de var, uzak bir Anadolu kentinde, köyünde tandır başında kaderine ağlayanları da.

İyi ki boşandım, kurtuldum, özgürleştim diyenleri de var; keşke daha ağır durumlara da katlansaydım da ayrılmasaydım diyenleri de.

Yani daha mutlu mu, mutsuz mu yaşıyorlar diye merak ediyorsanız; aslında onların evli olanlardan bir farkları yok.

Mutluları da var, mutsuzları da.


19/10/14
17:52:30

 
Toplam blog
: 284
: 245
Kayıt tarihi
: 21.06.14
 
 

Yaşadığımız evrenin oldukça zengin bir yer olduğunun farkındayım.  Bu zenginliğin çok az bir kısm..