Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Ağustos '18

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Evlenmek ya da Evlenmemek

Evlenmek ya da Evlenmemek
 

O evlenmeyi düşünüyor.


“Açıl kapı açıll” diye sesleniyor Hasan Baba bütün gücüyle. Yanında oğlu Fatih var. İlgi, merak ve heyecanla sonucu bekliyor.

Karşılarındaki yekpare taştan oluşan kocaman dağ, önce bana mısın demiyor. Sonra hafif bir sallantıyla en solda iki küçük oyuk açılıyor. Açılıyor açılmasına ama hiç biri içine girilebilecek kadar geniş değil.

Baba oğul, şöyle bir bakıyorlar oyuklara, giremeyeceklerini anlayınca gerisin geri dönüp kalabalığa karışıyorlar.

Naciye Teyze geliyor orta yere. O da kızı Afife'nin elinden tutmuş. Hasan Baba gibi bütün gücüyle, kayayı ikna etmeye çalışarak “açıllll kapı açıllll” diye bağırıyor.

Dağ hafifçe sallanıyor ama hepsi o oluyor. Onlar da geri çekiliyorlar.

Petrolcü Naim Bey çıkıyor ortaya tombul oğluyla birlikte. Çok da bağırmadan “açıl kapı açılll” der demez kocaman kaya sarsılıyor ve kayanın sağ tarafında bir oyuk açılıp gittikçe büyüyor ve devasa bir genişliğe ulaşıyor. Ardından da yine sağ tarafta irili ufaklı başka kapılar açılıyor.

Naim Bey şöyle bir arkasına dönüp bekleyenlere bakıyor. Dudaklarının hareketinden, kaşlarını havaya kaldırmasından keyfinin bin beş yüz oluduğu görülüyor. Sonra da açılan her kapıya önüne gidip birer bakış fırlattıktan sonra oğlu ile birlikte en büyük kapıdan içeri girip kayboluyor.

Kalabalık kendi arasında bir uğultu halinde konuşmaya başlıyor. Pek çoğu, ortadaki ve sol taraftaki kapıların hiç birinin açılmadığından bahsediyor.

Kalabalığı oluşturanlar biliyor ki, sağ taraftaki kapılar maddi gücü önemseyen kimselerin açtıkları kapılar ve Naim Bey en sağdakinin hemen yanındakinden içeri girdi. Yani kapıları maddi gücü sayesinde açtırabildi.

En sol taraftaki kapılar, sadece sevgiyi gözeten kimselerin bulunduğu yerler. Ortadakiler de sevgiyi ve maddi durumu eşit önemseyen kimselerin açabildikleri kapılar.

Naim Bey'den sonra Servet Öğretmen geldi kendisi gibi öğretmen olan kızı Betül ile birlikte.

Ona sağdan ve soldan büyüklü küçüklü kapılar açıldı. Baba ve kız kısa bir özel görüşme yaptıktan sonra soldan ortaya yakın bir kapıyı seçip girdiler.

Holding sahibi Sabri Bey daha açıl demeden çeşit çeşit kapı açıldı. Hem oğlunu, hem kızını soktu kapılardan içeri.

Kalabalığın gerisinde duran kimi babalar, anneler, evlatlar bir süre izledikten sonra, ya daha sonra gelmek üzere, ya da tamamen vazgeçerek geriye döndüler.

Kapıyı açtıramayanların az da olsa bir kısmı üfürükçülere gitti. Diğer bir kısmı koşullarını değiştirmek, daha güçlü geri gelmek üzere oradan ayrıldı.

Evlatları gerçekten kapılar açtırabilecekken kendileri istemedikleri için orta yere çıkmayan da çok oldu, evlatları istemediği için denemeyenler de.

Sonuçta hem kayanın arkasındaki gizemli mağaralarda henüz kapıları açmayanlar ya da açamayanlar ve açtığı halde nasibini bulamayanlar da oldu, kayanın karşısına çıkıp nasip aradığı halde eli boş kalanlar da.

Pek çok insan “keşke Ali Baba gibi bir babayiğit çıksaydı da, açıl susam açıl deyip bütün kapıları sonuna kadar açabilseydi” diye aklından geçirdi. Lakin, sonuçta evlenecek yaşa gelmiş ve evliliğe niyetlenmiş bütün gençler ne yazık ki, evlilik kapısından içeri giremediler.

                                                                                *

“Nasıl  evlenelim abi” diyor Fatih, gençliğin hızı ve çoşkusuyla soluk almadan ve yüksek sesle konuşarak ve hesabı eski parasal değerler üzerinden yaparak. “Bir salon kirası 3-4 milyar, bir gelinlik kirası 2 milyar. Bunun takısı var, diğer giderleri var, yeni bir ev açmak var, açılacak evin kirası var, var ,var, var oğlu var.”

Var, belli ki aklından geçen adaylar da var. Yoksa bu denli kararlı konuşamaz diye geçiyor insanın aklından.

O evlenmeyi düşünüyor. Düşünüyor lakin, iş parasızlığa çarpınca yüzükoyun kapanıyor yere.

Askerlik bitmiş. Direksiyonu iyi, bir ticari şirkette dağıtım işi de bulmuş. Bulmuş lakin, aldığı para para değil. İşi sıkıntılı, garantisi yok. Gıda maddeleri dağıtıyor dükkan ve marketlere. Hem araba kullanıyor, hem dağıtımları yapıp kaydediyor, hem tahsilat yapıyor. Mesai saatleri uzun.

Bütün bunlara karşın aldığı para da para değil. Evlenmeye, ev geçindirmeye yetmeyecek, biliyor.

Fatih konuşuyor. Artık konuşması gereken zamana geldiğinin farkında, artık sessiz durayım aile büyüklerim konuşsun demiyor.

Anne ve babası da bir an önce evlatlarını başgöz etme derdinde olmalarına rağmen kendi koşullarını kabul edebilecek birilerini bulamadıkları için bir yandan sabırla bakınmaya devam ediyorlar, bir yandan da oğullarının daha iyi bir iş bulmasını ümit ediyorlar.

Hasan Baba, “eskiden kızlar bir yerden sonra okumazlardı. Hepimiz yoksulduk. Küçük şeylerle mutlu olur, az bir masrafla evlenirdik. Şimdi öyle değil ki! Şimdi herkes okuyor, iş güç peşine düşüyor. Kızlar öyle herkesle evlenmiyorlar. Pek çok kimse lüks yaşamlara özeniyor. Bakıyoruz, elbet olacak” derken, Fatih o kadar umutlu değil. Yaşı otuzu bulmuş, çabalayıp duruyor.

Konu “evlenmek ya da evlenmemek” olduğunda söylenecek çok şey var. Bugünlük tadımlık olarak şöyle bir değindikten sonra  kalanını sonraya bırakalım.

Evlenmek, evlenememek, evlenmemek ile bunların altındakiler, üstündekiler farklı açılardan; farklı sözcüklerle ve farklı kişilerce gündeme getirildiğinde konular da bitmez, tanımlar da, sorunlar ve çözüm önerileri de.

İnsan sayısı kadar olay var dünyada. Yaşanmış, yaşanmakta ya da yaşanacak olan.

Onların kat be kat fazlası da fikir ve yorum elbette.

25/08/18

12:37:33

 
Toplam blog
: 284
: 245
Kayıt tarihi
: 21.06.14
 
 

Yaşadığımız evrenin oldukça zengin bir yer olduğunun farkındayım.  Bu zenginliğin çok az bir kısm..