Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Şubat '08

 
Kategori
İlişkiler
 

Evli adama aşk 2 - Gerçek hayat

Evli adama aşk 2 - Gerçek hayat
 

Evli adama aşk yazımın birinci bölümünde gerçek hayattan alıntı bir yaşanmışlıktan bahsetmiştim. Fazlaca yorum yapmadan evli bir adama âşık olan arkadaşımla konuştuklarımızı olduğu gibi aktarmıştım sizlere. Hani bir kez birlikte olduktan günler sonra henüz aramamıştı bizim evli adam ve biz “Ne hissetmeli acaba?” şeklinde bir dumur içerisindeydik. Hatırlayamayanlar için http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=85385

Merak edip bu ilişkinin nereye vardığını soranlar oldu ama maalesef gelen soruları yanıtlayamadım. “Bekleyeceğiz ve göreceğiz” diyebildim ancak. Aklımda bazı “son”lardan meşhur sahneler vardı elbet. Ama yorumsuz bir yazıydı bu. Yorumsuz yaşanan bir aşk değildi pek tabi. Elden geldiğince saygılı olmak istiyordum.

Neticede aradan bir ay geçti. Ben bu süre zarfında arkadaşımla tekrar tekrar görüştüm. Doğrudan sorabildiğim tek şey o hıyarın arayıp aramadığıydı. Aramamıştı. Bu tahmin ettiğim en klasik ve en acı veren sonlardandı. İşin en kötüsü arkadaşım da bunun farkındaydı.

- Hıyardan haber var mı?

- Yok! Hıyar ya! Ondan yok! Ha haah!

- Harbi mi diyorsun?

- Evet

- Şaşkınım yani. Yattınız ve bitti mi olay yani?

- Belki böylesi daha iyidir. Hem onun, hem de benim için…


Beni ilgilendiren arkadaşımın psikolojisiydi elbette.


- Muhtemelen daha iyidir. Sen nasıl hissediyorsun peki?

- Kırılmış. Ama geçer elbet.

Ne kadar üzülmüş olabileceğini tahmin etmeye çalışıyordum. Ve tabi işe yarar bir şeyler söyleyebilmek istiyordum. Yine en mantıklısından olmayan, o dahiyane fikir attım ortaya.

- Sen onu arasan?

- Hayır. Bana yakışmaz. Elime de bir şey geçmez. Daha çok sinirlenmekten başka…

- Belki de kendisini kötü hissetti karısına karşı. Gene de sana bir açıklama yapması gerekirdi bence.

Bir süre cevap vermedi arkadaşım. Yorumlarım yüzünden bana kızdığını düşündüm. Kızmamış. Yazmaya devam etti.

- Telefondaydım canım. Niye sana kızayım? Bence bana da mahcup oldu. Sonuçta beni kırması her zaman daha kolay onun için.

- Evet tabi.

- Beni kaybetse de kaybetmese de önemli değil.

Artık yapılabilecek pek bir şey kalmamıştı. Hatalar silsilesine katılan yeni bir adam daha işte… Elimden geldiğince moral vermeye çalışmaktan başka bir çare bulamadım. Umut dolu bir okkalı cümle savruldu parmaklarımdan.

- Yeni bir rüzgâr bulacağız o zaman sana. Şöyle şişirsin yelkenini de alsın götürsün bir yerlere.

- Sanırım ben artık limanda kalmaya karar verdim.

Beklemediğim bir tepki değildi verdiği. Öyle de haklıydı ki bana göre... Yanlış biri olsa da duygularını karıştırmıştı bu işe bir kere. Artık ne yazıldıysa onu çekmeye hazırlanıyordu sanki. Her zamanki Polyanna ve ukala insan karışımlarımdan enjekte etmeye koyuldum çaresizce.

- O dediğin senin kararınla olmuyor maalesef şekerciğim. Bak durduk yere neler yaşadın. Yani mesele tek taraflı değil ki! İki taraflı. Aslında senin ne yaşayacağın öteki tarafın ne yaptığıyla, nasıl yaptığıyla alakalıdır. Unutma bunun tek suçlusu sen değilsin. O da senin kadar istedi yaşadıklarınızı.

Bu konuşma artık bitsin istiyordu belli ki iş değiştireceğinden ve daha iyi bir pozisyona geçeceğinden, yeni şirketin daha isim yapmış ve kariyerine daha faydalı bir şirket olduğundan filan bahsetmeye başladı. Konuyu tekrar bahtının rüzgârına çekmeye çalışmak faydasızdı. O çoktan limanda kalmaya karar vermişti. Otuzu yarılamış bir kadın için verilecek en ağır cezalardan birini vermişti kendine. Yargıcının kendi olduğu, savcının ve avukatın bulunmadığı kendi mahkemesinde, yargısız bir infazdı yaptığı belki ama onun istediği buydu. Saygı duymak ve onu acısıyla baş başa bırakmak benim için zor da olsa başarmalıydım. Sessizce sürdürülen tüm uzun süreli dostluklarda olduğu gibi.

 
Toplam blog
: 86
: 3134
Kayıt tarihi
: 09.10.06
 
 

Marmara İng. İşletme mezunuyum. Pazarlama bölümünde uzmanlaştım. Reklamcı olmak istiyordum. Olmad..