Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Aralık '06

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

Evli olsam yazmazdım???

Evli olsam yazmazdım???
 

Son yazıma gelen bir yoruma böyle bir cevap vermişim işte. Bir okuyucumuz beni sağlam fırçalamış, ben de korkudan mıdır nedir, bu cevabı vermişim :)). Sonra da nereden çıktığı belli olmayan bir tepegöz çıkıp beynimde slayt gösterisi yapmaya başlamış. Bütün evli yazarlar gelmiş aklıma... Gazetelerde okuduğum, kitaplarını satın aldığım, yeni, eski, klasik... Hepsi bu gösteride yerlerini almışlar. Ben de başlamışım bu yazıyı yazmaya...

Evliyseniz böyle yazılar yazmamalısınız, diyor okuyucum. Ve ekliyor; boşandıysanız ve ayrılık acısını bu yüzden çekiyorsanız o başka tabii... Ne zaman ayrıldığım önemli değil, başkasına aşık olmam zaten yasak... Of, off!

Evet, burada afişe etmek istemedim ne zamandır ama ben de maalesef eşinden ayrılanlar kervanındayım. Ayrıca, olmasaydım ne olurdu? Bu geldi aklıma. Sahi, şimdi ben yeniden aşık olsam, evlensem, bu arada aşk bestelerime ve aşk yazılarıma devam etsem, besteler zaten benim profesyonel alanıma giriyor da, diyelim ki yayınevinden haber gelse; evet Melda Hanım, kitabınızı beğendik, sözleşme için sizi buraya bekliyoruz dese... Ben bu kitaptan para kazanmaya başlasam... Birgün Allah korusun, sesime birşey olsa ve hayatımı sadece beste yapıp, söz ve kitap yazmaktan kazanmak zorunda kalsam... Hep aynı şeyler yazılmaz ya, mesela artık başkasını seviyorum adlı yazımda olduğu gibi, bir başka hayattan ilham alsam ya da onu hayalimde yaratsam, yazsam...

Bu arada deliler gibi aşık olduğum biri olsa hayatımda, evlensem... Yazsam... O zaman ne olacak bu kadının hali?

Düşünsenize bir kez; inşallah birgün olur ama, diyelim ki Şehrazat gibi ünlü bir söz yazarı olmuşum, neredeyse her albümde sözlerim dolaşıyor. Ne yani şimdi evlenince ben hoho, heyoo, evliilk ne güzel ne güzel, çok şenim been.. filan diye mi yazmalıyım sadece? Gitti kariyer desenize :))... Somut örnekler üzerinde düşünün mesela; Halim Bahadır köşesinin adını değiştirmiş. Romantik İsyankar olmama eşim/ sevgilim kızdı, ben de bundan böyle pasta tarifi vereceğim, Romantik Tarifler adlı yeni köşemde buluşmak üzere, diye bir açıklama yapmış ve artık pasta tarifi filan veriyor. Ya da Aşk Doktoru, eşim bu konuda tavır aldı, artık bundan sonra ben kitap yazmayacağım, sadece gazetedeki işimi sürdüreceğim diyor. Ya olur mu öyle şey Allahaşkına; düşünün lütfen. Biz onları öyle tanıdık, kitaplarını okuduk, öyle sevilip ünlendiler. Ama onlar erkek değil mi? Peki o zaman biraz eskilere gidelim, hatta Cumhuriyetin ilk zamanlarına... O zamanlarda yaşamış bir Kerime Nadir' imiz vardı. Düşünsenize, bakış açısının şimdilerden altı kat daha dar olduğu o zamanlarda aşk romanları yazan biri. Ailesi başta olmak üzere herkes tarafından dışlanmalıydı. Bunun gibi birçok örnek var kısacası.

Aslında sadece yazmak değil, şarkı söylerken bile aynı şeyler geçerli. Bir kere birşeyin iyi olması için onu hissedebilmelisiniz önce. Ben de bu bilinçle şarkılarımı okurken yaşarım adeta. Ayrılık şarkısı okuyorsam şarkının sonunda eserin etkileyiciliğine de bağlı olarak gözyaşı bile döktüğümü iyi biliyorum. E şimdi eşim ya da erkek arkadaşım; birinin birini sahiplenmesi için ille de evli olması da şart değil, vay efendim sen kimi düşündün de böyle içten okudun dese bittim ben. Mekanik bir şekilde okumam lazım ya da o mesleği bırakmam. Yıllarca hayalini kurduğum albümümü yapmışım, sevilmişim, konserden konsere koşturuyorum. Birden sevgilim hoop! Bak Melda, artık bestelerini ve şarkı söyleme şeklini değiştireceksin filan dese... Of of of diyorum, başka birşey demiyorum :).

Arkadaşlar, daha önce de belirttiğim üzere ve hatta üzerine bir blog da yazdığım üzere, yazara zeval olmaz. Artık şımardım mı nedir, yazar kategorisine aldım kendimi ama, blog yazarı olarak algılayın siz onu. Tabii ki şu anda yayınevinin incelemesinde olan kitabım çıkarsa o zaman belki yazar diyebileceğim kendime tabii asıl yazarlara erişemeyeceğimin bilincinde...

Burada sadece başından geçenleri yazanlar olduğu gibi sahiden de yazarlık hevesine kapılmış benim gibi nice yazar var. Öyle ki bana kitap yazdırttı burası, biliyorsunuz. Sadece internet günlüğü olarak kullanmıyoruz burayı, yazılarımızı geliştiriyoruz, farklı bir boyuta geçiyoruz. Bir konuyu ele alıyor ve onu önce hissetmeye çalışıyoruz. Hissetmeden yazılmaz ama unutulmamalıdır ki hissetmek için yaşamak da gerekli değil her zaman. Bizler için herşey ilham olabilir, ben bunu bestecilik ve söz yazarlığı tarafımla çok iyi biliyorum. Ayrıca şunu da hatırlatmakta fayda görüyorum, yiğidi öldür hakkını yeme demişler; ben evliyken de birçok beste yaptım kendimle ilgisi olmayan. En mutlu zamanlarımda da kopma noktasında da. Bu benim işim, bu işten para kazanıyorum ben. Evet, eşim bazen her ne kadar da hoşuma gitmedi bu sözler dese de, asla bana bu konuda baskı yapmadı. Ben de ilk ona dinletir, ona okuturdum zaten yazdıklarımı. Hoşuna gitse de gitmese de...

Şimdi de bu cennet bahçesine düştüğümden beri içimde her zaman duran ama bir türlü yeşertemediğim yazarlık sevdama kavuştum, yeşerttim ve her geçen gün büyütüyorum. Nasıl beste yaparken bir kelimeden esinlenebiliyorsam artık yazılarımda da aynı şeyi yaşıyorum. Bu yazının ilham kaynağı da yazının başlığı işte... O malum yazıya da sebep bir hasretti, doğru. Ama o gece kızımın yanımda olmayışının verdiği hasretti ve ben ilk iki cümleyi onun için yazdıktan sonra yazıyı tamamen bir aşk yazısına çevirdim. E çünkü benim kategorim bu.

Düşünsenize, nice yazarlar var aşk yazarak hayatını sürdüren ve aynı zamanda da mutlu evlilikleri olan. Düşünmeyin artık böyle şeyler, çıkarın aklınızdan. Gerçi söylemesi kolay tabii, ben bile bu tuzağa düşüyorum zaman zaman. Bir arkadaşım ayrılıkla ilgili bir yazı atınca hemen onu mesaja boğuyorum. Noldu, ayrıldınız mı yoksa... Onun için bana gelen bu yorumlara kızmıyorum. Ancak bilinçlenmeliyiz artık, herşeyde bir anlam aramamayı öğrenmeliyiz. Ben bunu zor da olsa öğrendim, sizden de ümitliyim. Sevgiler...

http://biryardimeli.bz.tc

 
Toplam blog
: 132
: 2482
Kayıt tarihi
: 24.09.06
 
 

Dünyayı, yaşamayı ama adam gibi yaşamayı, arkadaşlığı, dostluğu ve en önemlisi çocuğumu, müziğimi..