Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Temmuz '14

 
Kategori
Bebek - Çocuk
 

Evli ve çocuklu

Evli ve çocuklu
 

Bebekli hayatta en büyük değişiklik ise karı-koca ilişkisinde oluyor. Bebek enteresan bir olgu, bir yandan karı-koca arasındaki bağları güçlendirirken bir yandan da mesafeler koyuyor. Hamileliğin son aylarında çok şiştiğimiz için ayrılan odalar (tek yatakta sıkıntılı oluyor) aylarca devam ediyor. Hem bebekten hem de evdeki kalabalıktan başbaşa kalamıyor, şöyle gönlünüzce bir sarılamıyorsunuz eşinize. Halbuki lohusalık döneminde en çok onun desteğine ihtiyacınız oluyor. Baba olmak annelik gibi değil malesef. Evet bir evlatları olduğu için heyecanlanıyor, işten eve gelmeye can atıyor, gelir gelmez ilk ona koşuyorlar ama genelde (istisnalar kaideyi bozmaz) ağladığında ya da uykusuz gecelerde de ilk kaçan onlar oluyor. Umarım sizinkiler daha destekçidir. Ha bu arada hakkını vermeliyim ki en güzel gaz çıkaran da babasıydı:)

Evlilik zaten başlı başına sabır ve özveri isteyen bir kurum. Tek tarafın çabaları ile mutlaka bir gün sonlanacaktır. Çiftlerin mutlaka karşılıklı olarak özveride bulunmaları lazım. Aslında bir bakıma ev arkadaşlığı gibi. Öncelikle bambaşka karakterde biri ile aynı evde yaşamak zor iş. Sabırlı olmayı, anlayışlı olmayı, özverili olmayı, bağışlayıcı olmayı ve mutlu olmayı bilmiyorsanız ya da yeterince yapamıyorsanız o çatı size cehennem olacaktır. Aynı fabrikadan çıkan kardeşler bile ne kadar farklı karakterlerde oluyor, eşinizle bu kadar farklılık taşımanız gayet normal. Ama sevince her şeye katlanıyor insan. Sevgiyle yapıyor isteyerek yapıyor bütün özveriyi. İşte bebek de böyle bir şey...

Ama evliliği yıkılmak üzere olan insanların evliliklerini kurtarmak için bebek yapmalarını anlamıyorum. Bebek yetiştirmek o kadar zor ki... Tamam ilk etapta eşler arası manevi bağı güçlendiriyor ama bebek yetiştirmek sabır işi, güç işi, özveri ki ne özveri... Tüm enerjinizi, tüm gücünüzü, tüm ilginizi, tüm zamanınızı bebek alıyor. Dedim ya odalar bile ayrılıyor. Bebek olduktan sonra genelde annenin bütün ilgisi bebeğe yoğunlaştığından babalar biraz dışlanmış hissediyor. Belki itiraf edemeseler de biraz kıskançlık. Onlar da çocuk gibi aynı oranda şefkat ve ilgi bekliyorlar sizden. Siz yorgunmuşsunuz, yorulmuşsunuz, uykusuz kalmışsınız, enerjiniz bitmiş, sinirleriniz yıpranmış çok anlamalarını beklemeyin... Anlarmış gibi yapıyorlar da yaşamadan asla anlayamazlar. Bu nedenle de bizim abarttığımızı düşünüp çok önemsemiyorlar. Onlar kendi ihtiyaçlarını düşünüyorlar hep.

Kısacası bebek öncesi aralarında mesafe olan çiftler bebekle birlikte daha da uzaklaşıyorlar. Kurtarıcı olması beklenen bebek, sinirleri daha çok yıprattığından evdeki gerginlik daha da artıyor. Bu tür evlilikler de genellikle çok kısa sürede sonlanıyor. Sonuçta olan küçücük masum bir yavruya oluyor. İki yetişkinin seçimlerinin bedelini o çekiyor. Bu nedenle evlilik kurtarma nedeniyle bebek yapmaya karşıyım ben. Ancak birbirini gerçekten seven, aşklarını büyük ölçüde hala kaybetmemiş çiftler bebek sahibi olmalı. Sevgi ile yetiştirilen bir bebeğin mutluğu hiç bir şeyle kıyaslanamaz...

Peki bebekli hayatta evlilik dengesi nasıl kurulmalı? Ben kurdum mu deseniz eşime göre hayır bana göre bir nebze derim ama nasıl olması gerektiğini biliyorum sanırım:)

Öncelikle taze annelerin babaları unutmamaları gerekiyor. Elbetteki minik yavrunuz öncelikli ama tamamen ilginizi ona verip babalar da ihmal edilmemeli. Erkeklerin böyle bir yapısı var işte napçaksın. Hala sevildiklerini, önemsendiklerini bilmek istiyorlar. Bu dönemde ilgisiz kalan babaların bu açlıklarını da nasıl giderdiklerini unutmamak lazım. Onlara koz vermemeliJ Ama bunu takıntı haline getirip de adamın burnundan getirmeyin tabii.

Ama bu ilişki karşılıklı. Babaların da anneleri unutmaması lazım. Bu hassas dönemde birazcık daha ilgili, daha anlayışlı, daha özverili, daha yardımcı olmaları gerekiyor. İş dönüşü ilk olarak bebeğinizi öpebilirsiniz ama annesini de unutmayın. Ufak hediyeler, sürprizler, başbaşa kalabileceğiniz fırsatlar yaratmak anneye ilaç gibi gelecektir. Ha bu arada sakın işten geldiğinizde evde yemek yok mu diye dırdır etmeyin hanıma.

Karşılıklı ilgi, alaka ve şefkatin dışında bir de kabul etmek gerekir ki evliliği ayakta tutan bir diğer unsurda cinsellik. Elbette doktorların ambargo döneminde biraz sabırlı olmak gerekiyor, özellikle babaların. Ama sonra bebek var diye de annelerin kaçmaması gerekiyor. Eskisi kadar sık olmasa da her fırsatı değerlendirmeye çalışın. Cinsellik iki insanı birbirine bağlayan önemli güçlerden. Bunu iş olarak görmemek lazım. Evet taze anne adayı, yorgunsun, uykusuzsun, her an çocuk uyanabilir ama senin de eşinin de bir canı var. Arkanı dönüp yatmak sadece aranıza duvarlar örer. O nedenle birbirinize zaman ayırmaya çalışın, kendinize fırsatlar yaratmaya çalışın. Ha tabi beylerin de cinsel hayatlarının bir daha asla hamilelik öncesi gibi olamayacağını kabul etmesi lazım. Yetinmeyi bilmeli!

Tek başına cinsellik de yeterli değil ayrıca. Bir ilişkinin daha farklı şeylere de ihtiyacı var. Birbirinize cinsellik dışında da zaman ayırın. Bebek uyuyunca film izleyin, karşılıklı birer içki için, kağıt oynayın ya da arada bir bebeği büyüklere satıp bir iki saat kaçamak yapıp dışarı çıkın. İkinize de iyi gelecektir.

Son olarak bebek yetiştirmek çiftlerin en çok görüş ayrılığına düştükleri, en çok tartışma yaşadıkları konulardan biri. Birbirinizle tartışmaktan, dır dır etmekten uzak durun. Gerekli uyarıları kibarca yapın ‘çocuk düşecek görmüyor musun’, ‘bu çocuğu neden bu kadar ağlatıyorsun’, ‘onu sevmiyor işte yapmasana’ vb eleştiriler hiç yapıcı olmuyor. Aksine karşıdakini daha da çok yıpratıyor. Ve ne olursa olsun bebek karşısında çiftlerin birbirlerini desteklemesi gerekiyor. Yani birinin hayır dediğine öbürünün kıyamayıp evet dememesi gerekiyor. Böylece çakal bebekler/çocuklar açık kapıları öğrenip nerden neyi elde edebileceklerini zorlayamazlar. Siz bakmayın o bacaksızlara beyinleri öyle çalışıyor ki şaşıp kalıyorsunuz. Birbinizin hayatını eleştirilerle zorlaştırmak yerine daha katılımcı daha yardımcı olmaya çalışmak ilişkinizi daha taze tutacaktır. Bizim en sıkıntı yaşadığımız konulardan biri bu şu anda. Eşim sağolsun biraz tembeldir. Yattığı yerden ‘çocuk şuraya gitti, aman şunu yapıyor, ay düştü, elinde ne var onun ne yuttu, neden ağlatıyosun, gazını niye alamadın vs vs...’ bağırmaları beni çileden çıkarıyor. :) Bir de ‘bu çocuğa şunu sen alıştırdın, bunu öğretemedin, şu konuda eğitemedin’ diye eleştirmeleri yok mu hepten delirtiyor. Sanki ben çok istiyorum uğraşmayı. Bir de insanların yanında da yapıyor aynısını iyice ayar ediyo beni .Ben de bunlar karşısında doluyorum doluyorum sonra bir patlıyorum ikimiz için de hiç iyi olmuyor yani. :) 

Küçükken izlediğim ‘Married with Chi’ dizisi geldi aklıma. Sanırım git gide onlara benzeyeceğiz bebekten sonra. Nerde o eski romantik günler. Aaah ahh... 

 
Toplam blog
: 74
: 8561
Kayıt tarihi
: 30.04.14
 
 

İsmim Emel, İstanbul doğumluyum. 29 yaşında, evli ve çocuklu bir satış yöneticisiyim. 8 senedir T..