Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Eylül '07

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Evliliğinizde önce siz olmalısınız! Kimseye kendinizi adamayın!

Evliliğinizde önce siz olmalısınız! Kimseye kendinizi adamayın!
 

Madamex adlı blog yazarımızın yazılarını okudum bu sabah, yorum da yazdım ama yetmedi.

Aklıma 1999 yılında Silivri'de ki büyük bir otelde üç günlüğüne katıldığım bir şirket toplantısı ve gala yemeğinde rastladığım bazı şeyler geldi. Çok kalabalık bir ekip halinde katıldığımız için kimi zaman havuz başında kimi zaman golf sahasında veya restoran da vakit geçiriyorduk.

Bir gece arkadaşlarla bowling oynarken herkesin gözü aynı yere çevrilmiş bir şekilde özellikle erkek arkadaşların allak bullak olduğunu farkettik. Kısacık mini eteği, dekolteli düzgün vücuduyla, sarı saçlı, son derece ruhsuz, boş bakışlı Rus bir bayanın endam ederek, uzun topuklu ayakkabılarının çıkardığı sesler eşliğinde sallana sallana bulunduğumuz ortama doğru yürüdüğünü gördük. Nereye gidiyor
diye düşünürken havuz kenarındaki masalardan birinde 45 yaş üstünde heyecanlı ve lakayıt bir tipe gözümüz ilişti.

Kalan üç tel saçını düzeltip; başının üst kısmındaki keli kapatmaya çalışan, koca göbekli, kısa boylu, üstünde parlak eşofman olan, elinde tesbihi hızla çeviren, koca bıyıklı, parmaklarında dev gibi altın alyans yüzüğüyle kendisine el sallayan bu hanzo adam onu bekliyormuş meğer.

Sıcak bir karşılamayla Rus kadın sarılıp öptü adamı ve herkesten aynı anda "ıyyyy iğrenç" diye bir ses çıkınca;

Bizim müdürler önünüze bakın ilgilenmeyin diye uyardılar hepimizi. Ama muzip erkekler tabi gözlerini alamıyorlardı. Hatunla oracıkta sarmaşdolaş olup, önce mükellef bir akşam yemeği yediler. Hemen sonra adam bir atakla simsiyah kıl yumağı vücüduna ve etraftakilere aldırmadan havuza doğru yöneldi. ikisi birden anında soyunup kız bikinisiyle adamda diz altına kadar gelen uzun şortuyla havuza atladı. Biraz yüzdüler, havuzda bolca oynadılar. Birbirlerinin dillerinden hiç anlamıyorlardı ama çocuk gibi eğleniyorlardı. Biz Türk bayanları da bir erkek nasıl bu kadar tiksinç olabilir, Allah bilir karısını evden çıkartmayan, namus diye ortalığı inleten, suratı asık, kuralcı bir adamdır evinde, yazıklar olsun böylelerine... diye söylenip duruyorduk.

Adamın sürekli telefonları çalıyordu, yarım yabalak türkçeyle arayanları geçiştirip, türlü bahanelerle cebini kapatıyor, komik kahkahalarıyla havuz oyunlarına devam ediyordu. Belki de ev de çocuğu bekliyordu. Karısı her zaman ki gibi yemeğini yapmış, gecikince eşini merak etmişti. Kocasından başka erkeğin eli eline, gözü gözüne değmemiş kadın, onlar için çok çalışan evine ekmek getiren zavallı erkeğini bekliyordu, her şeyden habersiz. Yıllarca ömrünü kocasının ve çocuklarının yollarına feda etmiş kendinden vazgeçmiş, giyinmemiş, kuşanmamış, belki de tasarruf yapmak adına makyaj bile yapmamış, kocasının göbeği biraz daha şişsin, tatlı yiyelim, tatlı konuşalım umuduyla evde hamur işleri, tatlılar yapmış hem kilo almış, hem yaşı ilerlemiş bu kadın, yaşadığı dünyaya güzel bir ev, iyi bir koca ve çocuklarım diye kendini adadığı için, nefsine düşkün koca bozuntusu bu mahlukatı gözleri görmez, kulakları da duymaz olmuş ne yazık ki...

Lütfen tüm kadınlarımız, evlendikten sonra hiç bir şey uğruna kendilerinden vazgeçmesinler. Aşkı sürdürüp, eşlerinden güler yüzü eksik etmesinler ama daima takipte olup, zamanın akışında kendilerini unutmasınlar!

Yarası olan erkeklerde gocunmasınlar! Bizzat eşlerine mutlu bir evlilik için destek olup, sadakat göstersinler.

 
Toplam blog
: 9
: 659
Kayıt tarihi
: 29.08.07
 
 

1975 İstanbul doğumluyum. İşletme fakültesi mezunuyum. Şu anda SMMM ünvanı için sınavlara hazırlanıy..