Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Temmuz '06

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Evlilik aşkı öldürür mü?

Evlilik aşkı öldürür mü?
 

İşte size yaman bir klişe!.. "Evlilik aşkı öldürür mü?" Aslında soruluş tarzıyla sanki cevabı başından belli, tuzak bir klişe bu. Dile getirildiği an, evliliğin aşk üzerinde işlediği bin bir türlü "cinayeti" anlatmaya başlarız ağzımızı ballandıra ballandıra. Ne de olsa aşk o kadar güzel, o kadar yüce bir duygudur ki başka türlüsü düşünülemez bile, kesin bir şey yapmışlardır bu korumasız masum aşka... Bu "aşka tapınma" duygusu yüzünden verdiğimiz tepkiden en çok zarar gören de evlilik oluyor çoğu zaman. Fakat şöyle bir soğukkanlı, aşkın o muhteşem lobi gücüne aldırmadan "salim" kafayla düşünürsek evliliğe biraz değil epey haksızlık yaptığımızı anlarız. Ne zaman bu klişeyle karşılaşsak günah keçisi ilan ediyoruz evliliği ve tüm suçu onun üstüne atıp çıkıyoruz işin içinden.

Ne dersek diyelim aşka; bir sanrı, bir hayal, bir hayalet, aklı devre dışı bırakan geçici bir ruh hastalığı, doğanın bizim üreyip çoğalmamız için başvurduğu bir yöntem ya da insanoğlunun en yüce duygusu, her neyse işte o aşk; aslında yapısı itibariyle geçici ve kendi kendini bitirmeye, "öldürmeye" programlanmış bir duygudur. Hal böyleyken, evlilik aşkı öldürmüyor aslında; aşkın doğal yollarla öldüğü, "ömrünün, vadesinin bittiği" sırada olay mahallinde bulunduğu için tüm suç onun üzerine yıkılıyor. Kısacası bir iftiraya kurban gidiyor evlilik. Bu konunun uzmanı "cinayet masası"ndan bir dedektif bulsak getirsek, aşkın üzerinde hiç bir kanıt bulamaz, ne bir parmak izi, ne kıl tüy hiç bir şey ama sadece bir şey bulabilir; "zaman" ve zamanın karşı konulmaz öldürücü darbelerinin izini. Fakat ne böyle bir dedektif var ne de böyle bir araştırma, olan ölüm tamamen doğal olduğu halde adı çıkmış evliliğe oluyor.

Belki evli olmadığım için evliliği aşka karşı böyle rahatça savunabiliyorum. Ama bu birini diğerine tercih etme meselesi değil bence; sadece birinin üzerine atılan "kuru iftira"ya gönlümün razı olmaması. Daha önce de dile getirdiğim gibi bu "tuzak" klişede kurnaz aşk demek istiyor ki, "Eğer ben ileride bitersem, ölürsem bunu evlilikten bilin; başka kimseden bilmeyin... Dolaysıyla aşkın kendi kendini tüketişinin, bitirişinin sorumlusu, suçlusu evlilik olarak gösterilmek isteniyor. Aşkın o yüceliğine tapan biz faniler de "seve seve" kanıyoruz bu aldanışa ya da işimize geldiği için kanmak istiyoruz.

Belki de sorun bizim evlilik ve aşk üzerine olan düşünce biçimimizdedir. Bence aşkı evliliğin bir önkoşulu olmaktan çıkarmalıyız. Hatta mümkünse aklı bir süre kapsama alanı dışında bırakan aşkın etkisinin yavaş yavaş geçmesini beklemeliyiz evlilik kararı almak için. Çünkü kuvvetle muhtemeldir ki, aşıkken delicesine sevdiğimiz kişi, aslında uzun vadede bizim aradığımız kişi olmayıp belki de bizden çok uzak ve bize uygun olmayan bir kişiliktir. Buradan herkes "mantık evliliği" yapsın da demiyorum, aşık olalım ama aşkın şiddetine kapılarak ya da sırf aşık olundu diye evlenmeyelim demek istiyorum. Aşkın maskesinin yavaş yavaş aşınmaya başlamasını bekleyelim ve ne karar vereceksek ona göre verelim diyorum sadece.

 
Toplam blog
: 32
: 1264
Kayıt tarihi
: 31.07.06
 
 

1979 yılında doğmuşum, kuzey yarım kürede Doğu Karadeniz denilen bölgede merhaba demişim dünyaya...