Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Eylül '06

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Evlilik bize toplumun bir dayatması mıdır?

Hayatımız boyunca kurallar ile yaşarız. Yedi yaşına gelince ilkokula başlar, liseyi okuruz. Üniversite okumamız gereken bir diğer okuldur. Okullar bitince erkekler için askerlik başlar. Bayanlar ya iş hayatına atılırlar ya da evde uygun bir kısmet beklerler. Erkekler askerden dönünce iyi bir iş bulmak zorundadırlar. Çünkü sırada evlilik vardır.

Hayat bir dizi gereklilik içinde akıp gider. Evlilik kurumuna inancınız olsun ya da olmasın evlenmek zorunda kalırsınız. Ülkemizde o kadar çok insan ailesi istiyor diye evleniyor ki... Bir insan 25 yaşına gelmiş ve evlenmemişse artık zaman onun için geri akmaya başlar. Tüm çevre onu evlendirmek için elinden geleni yapar ve bunu başarırlar.

Siz evlenirken toplum istediği için mi kendiniz istediğiniz için mi evlendiniz? Yoksa evlilik dayatması sonucu karşınızdaki insanın evlilik için en uygun kişi olduğuna mı karar verdiniz? Aslında birde şu evlilik için uygun kişi modeli olmak durumu var. Evlenirken eşiniz olarak seçtiğiniz insan için mücadele verdiniz mi? Vermediyseniz zaten toplumun dayatması sonucu tercih yapmış ve o insanı çevreniz onaylamıştır. Çünkü evlilik kriterlerine uygundur.

Evlilik kurumu bir dayatmanın sonucu oluşmamalıdır. Bugün okuduğum bir yazı vardı. Hatıdladığım kadarıyla kısaca şöyle diyordu: Evlilik kurumuna inancım yok. Bu yüzden 17 yıldır evliyim. Evlilik kurumuna inancı olan çevremdiki insanların çoğu boşandı. Biz evliliği bir gereklilik olarak değil bir oyun gibi görüyoruz.

Aslında ne kadar doğru değil mi? Gereklilikler, dayatmalar bir müddet sonra ters tepki vermez mi?

Evliliğe inanarak evlenen insanların evlilikten beklentileri de bir o kadar büyük oluyor. Kendi evliliğini toplumun diğer evlilikleri gibi yaşıyor. Böylece evliliğin içinde kendi kişiliği, düşünceleri yitip gidiyor. Kendini toplumun dayattığı. öğrettiği evli insan modeline uydurmaya çalışıyor. Bunun sonucunda iç dünyasında çatışmalar başlıyor. Yaşamak istediği hayatı ve insanı sorgulamaya başlıyor. Sonuç hüsrana dönüyor. O büyük umutlarla başladığı evliliği tıkanıyor. Evliliği bitirmeyi isteyen insan çoğu zaman yine toplumun baskısı ve dayatması sonucu evliliğe devam ediyor.

Evlilikler toplumun bir dayatması olmaktan çıkarak gerçekten bir ömrü paylaşmayı tercih edeceğimiz insanı bulunca evlenmeli düşüncesine bürünmelidir. O zaman evlilik kurumuna olan inanç ve sadakat büyür, evlilik yürür.

Her evlilik kendine özgü olmalıdır. Kişiliğimizi, düşüncelerimizi, yaşam tarzımızı yansıtmalıdır. Tek bir model şeklinde yürümek zorunda olmamalıdır. Mutlu ve uzun süren evlilikler topluma uygun değildir. Kuralların dışında yaşanan evlilikler kendine özgüdür. Toplum gizliden gizliye böyle mutlu evlilikleri kıskanır. Aslında herkesin istediği bir yaşam tarzı olmasına rağmen toplumun baskısından kurtulamadıkları için evliliklerini mutsuzluğa iterler.

Evlilik bir dayatma değil bizim yaşam tarzımız olmalıdır. Yeri geldiğinde ağırlığı olmalı yeri geldiğinde deli dolu yaşanmalı. Nasıl ki gün gün değişimler yaşıyorsak evliliğimizde değişmelere açık olmalı. Monoton ve gereklilik halini almayan evliliklerin yaşanması dileğiyle...

 
Toplam blog
: 60
: 2933
Kayıt tarihi
: 30.06.06
 
 

Memur olduğum için Türkiyenin çeşitli illerini gezmekteyim. Yaşamı seven, hayatını daima daha iyi ya..