- Kategori
- Danışmanlık
Evlilik[Çift] Terapisinde Merak Edilenler
Evlilik Terapisinde İlk Görüşme
İProfesyonel yardım ve destek almadan, arzu edilen uzlaşmada, ilişkileri ve iletişimi karşı taraftan beklemek yada kaderine terk etmek, ve yahut yakın çevreye bırakmak beyhude bir uğraştır.
İlk görüşmede tanışma, bilgi toplama ve değerlendirme süreçleri gerçekleştirilir.
Öncelikli sorunlar ve çatışma alanları saptanır.
Eşlerin terapiden beklentileri net bir biçimde belirlenir.
Terapistin bu beklentilere ilişkin yapabileceklerini dile getirmesi ardından, terapist ile
çift arasında gerçekleştirilecek olan çalışma süreçlerine ve koşullarına ilişkin anlaşma
sağlanır.
Çalışılmaya başlamaya karar vermeden evvel eşlerin;
1- Profesyonel bir yardım ve destek almaya birlikte karar vermiş olma, bu konuda özveride bulunma konusunda anlaşmış olmaları,
2- İlişkilerdeki çatışmaları yalnız başlarına çözemeyeceklerine karar vermiş olmaları
3- Çalışmaya başlanabilmesi için en az 3-4 ay terapi sürecine zaman ayırmaları gerektiğine dair karar vermeleri istenir. [1]
-İlk görüşmeler aynı zamanda terapist ve eşlerin, karşılıklı olarak değerlendirme ve
karar verme sürecini oluşturur.
-Terapistin eşlerle çalışmaya karar verebilmesi için çiftler arasında yaşanan bazı
davranışların son bulmasına ilişkin kesin bir kararlılık izlenimi ve sözü alması etkili
olur.
-Terapist her olgu ile çalışmaz. Diğer bazı disiplinlerde çalışma gerçekleştirmek,
uygulama yapmak bir zorunluluk ise de, evlilik terapisinde, terapistin kararı geçerlidir.
-Terapist ancak, eşler için yapabilecekleriyle ve beklentileri karşılayabilmeye bağlı
olarak çalışmaya karar verir.
-Eğer ilk görüşme sonucunda öngörülen hedeflerde(uygulama planında) erişilebilirlik
güçlü bir olasılık ise, eşlere bu durum umut verme biçiminde yansıtılır.
-İlk görüşmede verilen umut, çiftin seanslara devamı ve çalışmaya istekli katılmaları
ve çaba harcamama gücü kazanmaları bakımından önemlidir.
-Ancak, hayal kırıklığı yaratacak her türlü söylemden kaçınma, terapistin etik
yaklaşımlarından biri olduğu için, bu bilinçle verilen umutluluk ve iyimserlik
beklentileri eşlerin güvenebilecekleri bir olumluluk bakışı oluşturur.
-Eşlere bir iyimserlik ve umutlanma duygusu verilmiş ise, bu danışan çift için pozitif
bir başlama noktası ve fırsatı olarak algılanmalıdır.
-Terapi çok genel anlamda nasıl başlarsa öyle devam eder ve biter.
-“Pozitif başlamak, terapi sürecini olumlu etkiler” anlamında bu genelleme yapılabilir.
-Bir sonraki oturumda, ele alınabilecek konular üzerinde durulurken, eşlerin ayrılma
ve boşanma gibi ani bir kriz durumu söz konusu ise seansın içeriği buna göre
değişiklikler gösterebilir.
-Hangi boyutta eşlerle çalışılabileceği ilk seansta mutlaka belirlenmiş olur.
-Gerekli ise eşlere, ev ödevi niteliğinde sorumluluklar ve uygulamalar verilir.
-Verilen ev ödevlerinin/uygulamaların titizlikle yapılacağına ilişkin kanaate ulaşılmış
olunmalıdır.
-Böyle bir kanaate varılmamış ise, terapist çalışmaya son verebilme hakkını kullanır.
-Çalışmaya son verme, terapistin; eşlerin başarımına ilişkin beklentilerinde zayıflama
olduğunda ve anlaşma sürecinde birlikte karar verilen ödevlerin yerine getirilmemiş
olması ile yakından ilgilidir.
-Bu nedenle her zaman için bu gerekçelerle terapist çalışmaya son verebilme hakkına
sahiptir.
-Eşlerin bu karar karşısında bir taleplerinin olmasının hiçbir anlamı yoktur.
-Çünkü anlaşmaya varılan kararlara uyulmaması sonucu terapinin başarısı olumsuz
etkilenerek negatif sonuçlar ortaya çıkabilecektir.
-Bu nedenle anlaşmaya varılan kararlara uyma konusu, terapinin başarısında son
derece önem taşımaktadır.
-Tüm bu temel ilkelere rağmen başarılı bir eş terapisinde umut vardır, iyimserlik
vardır, pozitif bir başlama noktası mutlaka bulunur.[2]
-Terapi sürecinde İyileştirici, rahatlatıcı ve sevinç süreçleri yaşanır.
-Bu yönüyle terapi eşler için cazip bir alan oluşturur.
-Çünkü buna şiddetle gereksinim duyarlar. Buna hakları vardır.
-Terapiye başlamaya karar vermek eşler için önemli bir güçlüktür.
-İlişkinin kurtarılması duygusu, yeniden yapılandırılması, düzeltici etkinliklere yer
verilmesi, önerilere uyulması ile alınan haz ilerleyen seanslarla güç katar.
-Başlamaya karar vermek, başarmanın yarısını oluşturur.
-Başlamak ise, eşleri umutlandırır, bağlılıklarını güçlendirir, başarıyı ve mutluluğu
çeker.
-Profesyonel yardım ve destek almadan, arzu edilen uzlaşmada, ilişkileri ve
iletişimi karşı taraftan beklemek yada kaderine terk etmek, ve yahut yakın
çevreye bırakmak beyhude bir uğraştır.
-Birlikte çözülemeyen evlilik çatışmaları için yapılabilecek en akıllıca hareket,
ancak bir uzman eşliğinde çatışmaları çözmek için terapiste gitmektir.
-Terapistin rolü, evlilik yaşantısını yalnızca kurtarmak olarak algılanmamalıdır.
-Terapistin rolünde aynı zamanda, gerekli ve zorunlu ise boşanmanın en sağlıklı
biçimde gerçekleşmesi için boşanmaya hazırlık sürecini de içerebilir.
Eşlerin çocuklu bir aile olması durumunda ise terapinin boyutlarını değişir.
-Çocukların geleceğini etkileyecek olan her türlü kararda çocuğun yüksek yararı ilkesi
öncelikle gözetilir.
-Eşlerin pervasızca sürtüşmeler ve bireysel çatışmalar altında çocukların dünyası karartılarak ezmelerine müsaade edilmez.
-Hiçbir anne ve babanın böyle bir hakkı yoktur.
-Henüz çocuklu bir aile olmamış çiftlerin arasında yaşanan çatışmaların çözümlenmesi
hem eşler için, hem yakınları için ve hem de aile politikalarının öncelikli bir sorunu
olarak görülmeli ve bu aşamada çiftlerin terapiye yönelimi bir sosyal sağlık politikası
olarak benimsenmeli ve eşler, bunun için sosyal güvence yönünden de
desteklenmelidir.
-Çünkü evliliğin ilk yıllarında, bebeksiz çiftlerin oluşturduğu birlikteliğin çözümsüz
çatışmalara rağmen, zoraki sürdürülmesi karşısında bebekli ve çocuklu bir aile
olduktan sonra eşlerin yaşamları kararabilmekte, bebekli ve çocuklu aile
olmaları ile birlikte çatışmalar dinmesi beklenirken, tam tersine artabilmekte ve çocuk
boyutunda da ihmal ve istismar yaşanması söz konusu olabilmektedir.
- Bu yüzden evlilik yaşantısı içinde ve çocuksuz eşlerin öncelikli olarak yaşanan
sorunlarının çözüme ulaştırılması için terapötik süreç almaları zorunluluk
gerektirmektedir.
-Çünkü bu aşamada bir boşanmanın eşlere olumsuz etkileri daha hafif olmakta, diğer
türde, çocuklu ailenin boşanmasında daha ağır sonuçlarla karşılaşılmakta, bu tür bir
sonuç ise, yaşamların kararmasına da zemin hazırlamaktadır.
-Kimse böyle bir sonucun vebalini üstlenmemeli, çift boşanması gerekiyor ise (ki bu
terapötik süreçte terapist eşliğinde eşlerin alması gereken bir karardır) bebekli bir aile
yapısına varmadan çift boşanma sürecine hazırlanmalıdır.
-Böylesi daha az acı verici ve akılcı bir yaklaşım olarak kabul edilmelidir.
-Her şeye rağmen evliliği sürdürmek bireylerin geleceğini karartabilmekte ve örnekleri
gazete manşetlerinde üzücü olaylarla yer almakta olduğu gözlenmektedir.
-Terapiye gitmek bu yüzden özellikle bu kesim için teşvik edilmesi gereken bir devlet
ve sağlık politikası olarak yasalarımızda yerini almalıdır.
ALİ SONGÜL
SOSYAL HİZMET UZMANI/ Antalya 29 Ağustos 2008