Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Kasım '12

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Evliliklerde boşanmanın şartı olamaz; istemiyorum dersin çeker kapıyı gidersin

Evliliklerde boşanmanın şartı olamaz; istemiyorum dersin çeker kapıyı gidersin
 

Esaret kanunları bunlar; hayatı nasıl yaşayacağınıza siz karar veremiyorsunuz. Çocuğunuzun olması lazım. Cinsel ihtiyaç nedeniyle bir kadınla beraber yaşamanız lazım. Faturası var ama onunla birlikte yaşlanacaksınız. Böyle bedel mi olur ya! Ben iki çocuk yapacağım diye hayatımı bir kadına/erkeğe mi satacağım? Çocuk dediğin 9 ayda doğar,10 yılda büyür. Niye benim bütün hayatımı kaplamak zorundaki? İnsanlarımızın hayatlarında yapacak fazla bir şeyleri olmadığı için ömürlerini işte böyle evcilik oyunuyla dolduruyorlar. Kadınlar çocuk bakıcısı ve hizmetçi, erkeklerse hamal. Bazı kadınlar bu işi o kadar abartıyorlar ki arkalarında iki velet ve ayakları kokan bir kocalarından başka şeyleri yok.

Şimdi senede bilmem kaç tane evli çift boşanıyor (2011 yılında Türkiye’de 120 bin çift boşandı) Bizlere anlaşamayan çiftler boşanıyor diye söyleniyor; ama aslında bence anlaşan çiftler boşanıyor. Akıllı/okumuş-kültürlü olanlar birbirlerini anladıkları ve yapmaları gerekenin bu olduğunu bildikleri için ayrılıyorlar. Bazı kadın ya da kocalar eşlerini para ya da başka maddi menfaat sağlayarak boşanmaya razı ediyorlar. Bazı kocalar eşlerini tehdit ederek/korkutarak boşanıyorlar. Bazı kocalar eşini canından bezdirince o da mecburen evet diyor. Bazı kocalar bu bezdirme işini benden ayrılsın diye bilerek yapıyorlar.

Karı ya da kocadan biri boşanmayı istiyor diğeri istemiyorsa evli çiftler boşanamıyorlar ki bu durumda olanlar ayrılmak isteyen çiftlerin yarısını oluşturuyor. Yani 2011 yılında ayrılan 120 bin çift kadar da ayrılamayan/boşanamayan var. Ben ayrılmak istiyorum, karım/kocam istemiyor. Ne yapacağım? Kanun yazmış işte: Karın zina yaparsa, evi bırakıp gidersen, delirirsen karın/kocan istemese de kanun sizi boşuyor. Yani evliliğimiz yürümüyorsa bile eşimizden ayrılmak için bunların olmasını bekleyeceğiz. Şiddetli geçimsizlik halinde bile eşiniz sizden ayrılmak istemiyorsa kolay ayrılamıyorsunuz.

Evlilik hayatın bir mecburiyeti mi? Bu işi kendi isteğimizle yapmıyor muyuz yoksa. Kendi arzumuzla kurduğumuz yuvada ayrılamazsın diye bir şey olur mu? Mutlu evliler, saygıdeğer kocalar ve eşine sadık kadınlar sanıyorum bunları yazarak evlilik birliğini zedelediğimi düşünüyorlar. Mutlu olanınız hiç ayrılmasın; ama mutlu olmayanınız da lütfen kolay ayrılabilsin. Ayrılmaya razı olsun diye eşine para vermek ne demek ya! Bu duruma gelmiş bir evlilik sürdürülür mü? Bu duruma gelmiş bir ilişki size ne verebilir ki.

Kadınlar mağdur olurlarmış. Bana ne! Evlilik yardım sandığı mı? Niye kadınların da işi, mesleği, sanatı yok? Niye kocasına muhtaç? Ayrılsa bile anne baba çocuklarından vazgeçer mi? Çocuklarını karısının üzerine atarak bırakıp giden kocayı vallahi o çocuklara döve döve zorla baktırırım. Böyle şey olur mu ya?

Eşinden ayrılmak dünyanın sonu mu? Hayat devam ediyor. Yeniden yuva kurarsın; olmadı böyle yaşarsın. Valla görüldüğü gibi evlilik çeşitli nedenlerle bozuluyor ve eşler uzun yıllar bekâr yaşamak zorunda kalıyorlar. 30 yaşında eşinden ayrılıp bir daha evlenemeyen kimse belki 50 yıl bekâr yaşayacaktır. Bu süre zarfında namuslu kal demek haksızlıktır. Din, toplum, töre ya da kanunlar ne derse desin hiç kimseden böyle bir şey beklemeye hakkımız yok. Bu nedenle bu durumda olan kişiler için arkadaş edinme konusunda hoşgörülü davranmalıyız.

Özellikle çocukları ve diğer yakınları dul kadına karşı bu konuda çok acımasız davranıyorlar. Psikopat veletler yüzünden çoğu dul kadın evlenemiyor bile. Çocuğuna “Ben hala genç bir kadınım, benim de cinsel hayatım var…” demeleri gerekir ama diyemiyorlar işte. Ve gençlerimizin çoğu dokuz tane fakülte bitirseler bile bu konuda kara cahil oluyorlar. Kadının kimsesi olmasa bile karışan birileri oluyor. Ve kadınlar gerek cahil çocuklarını gerekse saygısız yakınlarını şikâyet de edemiyorlar. Bu nedenle evlenmeyen, evlenemeyen yahut da bekar yaşamak isteyen dul kadınlar için medeni kanuna arkadaş edinebilecekleri ve bunun evlilik benzeri bir toplumsal onay ve saygınlık taşıdığı şeklinde bir prosedür eklenmelidir. Bu, töre-toplum anlayışları ile çevre baskısı arasına sıkışmış dul kadınların önünü açacaktır. Aksi takdirde altın günleri ve poğaça-börek festivalleri sayesinde şimdilik hayatları kurtulan dul kadınlarımızın psikolojik gelecekleri yoktur.

Evlilik sadece birlikte yaşamaktır. Bu yönüyle ticari bir şirkete benzer. Şirkette siz ortağınızdan ayrılmak istediğinizde o size ben ayrılmıyorum diyebiliyor mu? Şirketin feshi için herhangi bir şartın oluşması mı bekleniyor? İş geliyor, evliliğin kutsallığında düğümleniyor. Boşanmanın çocuklara zarar vereceği göz önünde tutuluyor. Eşlerden birinin diğerine karşı sevgisi yoksa evlilik zaten bitmiştir. Bugün ülkemizdeki evliliklerin yarısında durum budur. Biz herkes boşansın demiyoruz. Ama insanların önünü de açmak lazım. Adam/kadın mutsuz. Ayrılamıyor da. Kocası ayrılmayı istemiyor. Etraf ayıplıyor. Kanun gerekçe istiyor. Kadın kötü kaderine razı olup boynunu büküp oturuyor. Yeni düzende eşinizden ayrılmak istediğinizde çantanızı alıp çıkıp gidebileceksiniz. Kocanıza/karınıza durumu bildirmek, kalacağınız yer, iş ve geçim durumları, gerektiğinde eşinize karşı sizi korumak, çocukları durumları devletin “EVLİLİK BİRİMİ” tarafından çözülecek.

Hiç kimse istemediği bir hayatı yaşamak zorunda bırakılamaz.

 

 
Toplam blog
: 6332
: 653
Kayıt tarihi
: 21.09.08
 
 

Sadece sayfalarda kalan yazılar şaheser olsalar bile önemsiz ve anlamsızdır. İnsanlara ulaşan ve ..