Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Şubat '07

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Evlilikte cinsellik herşey mi ?

Evlilikte cinsellik herşey mi ?
 

Evlilik kurumu, kadın ve erkeğin, hukuksal ve toplumsal kurallar göz önünde bulundurularak, beraber yaşamak kaydı ile "nikah" eylemi ile oluşturulan sosyal bir kurumdur. Bu sosyal kurum aynı zamanda sosyolojik bir olgu olan aile kavramını da ortaya çıkarır. Bu sosyal olgu içinde, evlilik kurumu sevgiyi, saygıyı, mutluluğu, sevinci, üzüntüyü ve her türlü paylaşımı muhteva eder. Evlilik müessesesi, kadın ve erkeğin sahip olduğu haklardan birisidir ve oluşturulduktan sonra da özenle korunmalıdır.

Biz erkekler ve kadınlar, çok küçük yaşlardan beri eğitilme tarazlarımızın genetik yapılarında olduğundan dolayı, hep aynı rollerle donatılmışızdır. Erkek bir kız, kızlar birer koca bulmalıdırlar ve hemen evlenmelidirler. Hem erkek, hem de kadın için bir evlilik yaşı biçilir, belli yaştan sonra da "evde kalınma" sıfatıyla karşı karşıya bırakılır. Kız çocukları için "ev kızı", yetişkin hanımlar için "ev kadını" denir, sanki diğerleri "sokak kızı" ya da başka bir şeymiş gibi. Gelenekler öyle bir rol biçmiştir bize. Ailelerimiz hep bizi öyle bir eğitim şekliyle eğitmiştir. Zamanı gelince evlenilecektir. Bu da toplumsal bir kural olmuştur haliyle.

Kadın yapısı itibari ile erkeğe göre daha hafif ruhlu, daha romantiktir. Böyle olması sebebiyle de, erkekler tarafından daha çok incitilirler, kırılırlar. Ama aynı zamanda da kolay sevebilir ve kolay sevinebilir bir yapısı da vardır, daha koruyucu bir yapısı da vardır... Belki de bu doğal içgüdüsünden, genlerindeki annelik, anne olabilme özelliğinden kaynaklanıyordur. Kadın ne kadar çabalasa da erkek kadar güçlü olamaz, hep kırılgan ve güçsüz bir hali vardır. Bu güç kıyaslanabilir bir "kas gücü" değildir. Bu zaten tartışılmaz bir dengesizliktir. Kadın, ev işi yaptıktan sonra, tarladan bahçeden döndükten sonra, çarşı-Pazar gezdikten sonra daha yorgun düşer. Hatta kadınlar muayyen günlerinde de çok yorgun düşerler. Bitkinlikleri yüzlerine bakınca hemen anlaşılır. Ya da her kadın doğum sonrası gözle görülebilir bir fiziksel güçsüzlük yaşar. Bir erkeklerin bu gibi durumlarda daha kollayıcı, daha dengeleyici ve daha koruyucu olması gerekir. Bunu yaparken de, "kör gözüne parmak sokar gibi" değil de daha yumuşak geçişlerle yapmalıdırlar. Mesela, ev işlerinde yardımcı olmak, çocukların bakımı ile ilgilenmek, yemek masasını hazırlamak ve toplamak, birlikte televizyon seyretmek, alışverişe birlikte çıkmak. Bunlar şehir yaşantısı hengamesinde yapılabilir, uygulanabilir şeyler. Erkekler çocuk doğurma gibi istisnai şeyler haricinde çok şeyi kadınlarla birlikte yapabilir. Bu da onların üstündeki hem fiziksel, hem de manevi yükü azaltır. Evlilik canlı bir varlık gibidir, daima ilgiye ihtiyacı vardır. Eşler birbirlerinin ihtiyaçlarına ve beklentilerine tutarlı bir şekilde yaklaşır ve ilişki içerisindeki değişikliklere adapte olabilirlerse, o zaman aşk ve sevgi süreklilik kazanır ve sorunlar daha kolay aşılır.

Kadın ve erkek ilişkisindeki en önemli şey kadını kadın, erkeği erkek olarak kabul etmek ve karşı tarafın istek ve arzularına saygı duymaktır. Çünkü çocukluktan itibaren erkek çocukları büyük bir adam, kız çocukları da hemen evlenecekmiş, hemen anne olacakmış gibi yetiştiriliriz. Duygularımız da buna göre şekillenir, sorumluluklarımızda bu doğrultuda oluşur. Bir kadının bir erkeğin nasıl düşündüğünü veya bir erkeğin bir kadının niçin farklı davrandığını anlamasına imkan yoktur ama anlamaya çalışmak, olayları ve olguları kavramak, oluşabilecek sorunları minimuma indirir.

Kadın ve erkeğin fizyonomilerinin farklı olmalarının haricinde, bireyler farklı hormonların etkisi altında olunca karşı cinsin bilemediği ve anlayamadığı duygular gelişir. Mesela kadınlar erkeklerin niçin seks isteklerini kontrol edemediklerini ve devamlı seks istediklerini pek anlayamazlar. Seks erkek için hep bir istek yatta zorunluluktur ama kadın için duygu ile yoğrulması gereken bir eylemdir. Erkeklerde devamlı sperm üretimi olduğu bir gerçektir. Bu durumda erkeğe fiziksel bir baskı yapar, beyin de erkeği seks yapmaya yönlendirir. Erkek de bu emre itaat etmeye çalışır. İşte bu emir eyleme geçireceği zaman erkek bencilleşir. Kadının psikolojik yada fiziksel durumunu düşünmez, önemsemez. Onun için tek bir gaye vardır, o yapılacaktır. Erkeğin böyle davranması, seks güdüsünü kontrol altına almamasından kaynaklanmaktadır.

Devamlı kontrolsüzce seks arzusu duyan erkek sonuçta belki de saldırganlaşacak ve hatta istenmeyen olaylarla karşılaşılacaktır. Bazen ise doğanın bir savunma sistemi olarak ilişki kuramayan erkek, eylemlerini kadınlarına karşı fiziksel darplara, hakaretlere kadar vardıracak. Sonuçta da başka istenmeyen durumlar. Arkasından başka zorunla başka eylemleri tetikleyecek ve evlilik müessesesinin çatısında çatırdama başlayacak.

Erkeklerde kadınları oldukları gibi kabul etmeli, onların yaşam tarzlarına ve duygusallıklarına saygı göstermelidirler, çünkü bu kadının doğasının bir gereğidir ve duygusal olmayan bir kadın ne erkeğini mutlu edebilir ne de iyi bir anne olabilir. O zaman karşılıklı sevgi ve saygı, birbirinin isteklerini anlama ve destekleme evliliğin temel şartlarındadır. Farklı iki cinsin arasındaki diğer insanlardan farklı olan iletişim cinselliktir ve özel olmalıdır. Ama cinsellik eşlerin birbirini anlamasıyla ve sevgi paylaşımı ile gerçekleşirse, hem fiziksel hem de psikolojik doyuma ulaşılır.

Uzun ve sağlıklı bir evlilik yaşamında cinsellik elbetteki çok önemli. Ama her şeyden önce o çatı altında paylaşım öğrenilmeli. Paylaşılan her şey değerlidir. Sevgi ve cinsellikte öyle.

 
Toplam blog
: 671
: 2572
Kayıt tarihi
: 26.06.06
 
 

Anadan doğma bir İzmirliyim ve bu şehirli olmaktan gurur duyuyorum.. Hem bu şehirde doğmuş, hem b..