Evlilikte Mutluluğun Sırları

Ev bir fanus değildir; evli bir çift de dünyadan kopuk bir şekilde yaşamaz! Tam aksine, evlilik insanların dünyaya uyma, toplumsallaşma yollarından birisidir. Sarsıntılarıyla, bunalımlarıyla, hızlı değişimleri ya da durağanlığıyla bütün bir toplumsal yaşam, evlilik ilişkisini etkiler, biçimlendirir. Bu sebeple, sağlıklı ve kalıcı bir evlilik sürdürmek sadece evlenen iki insanın elinde olan birşey değildir. Yine de, dış etkenler bir yana bırakılırsa, mutlu evliliklerin temelinde genellikle şu sekiz etkenin yattığı görülmektedir... Diyalog, sevgi, ortak ilgi alanları, cinsel uyum, yaşamdan tad almak, sorunlar karşısında yapıcı bir yaklaşım, eşlerin birbirlerini oldukları gibi kabullenmeleri, karşılıklı gelişme.

Diyalog...

Bütün mutsuz evliliklerin ortak noktalarından birisi, eşlerin konuşkanlık düzeyleri arasındaki bir farklılık ya da daha kesin bir deyişle, diyalog eksikliğidir. Evlilik, oldukça uzun bir süre aynı mekân içerisinde birlikte yaşamak demektir. Bu nedenle, birbirleriyle konuşacak birşey bulamayan insanların evlenmekte fazla acele etmemeleri gerekir.

Lâkin, eşlerin karşılıklı susarken de rahat olmaları beklenir... Zira zorlama bir konuşma diyalog değil, boşluğun ortaya çıkmasından duyulan korkunun ifadesidir. Bu yüzden, eşler arasındaki diyaloğu, sözle konuşmayı da içeren ama ondan daha geniş olan bir iletişim olarak anlamak gerekir.

Sevgi...

Evlilikte eşlerin birbirine aşık olması yeterli değildir!.. Aynı zamanda birbirlerini arkadaş olarak sevmeleri de zorunludur. Arkadaşlıkların çoğu zaman evliliklerinden daha dayanıklı olduğu bilinen birşeydir. Eşler arasında böyle bir sevgi yoksa, temelinde feshetme ve mülkiyet duygusunun yattığı başlangıçtaki güçlü ama kısa süreli tutkular söndüğünde ve erotik aşk da bir alışkanlık haline geldiğinde, evliliğin tutunacak pek bir dalı kalmayacaktır.

Ortak ilgi alanları...

Eşlerin aynı şeylere ilgi duymalarının ve ortak ya da yakın faaliyet alanlarını paylaşmalarının önemi, bilhassa kadınların da toplumsal yaşama etkin bir biçimde katıldıkları günümüzde daha da artmıştır. Sözkonusu ortak ilgi alanları evlilikten önce de varolabilir ve eşleri bir araya getiren nokta olabilir. Çoğu zaman da, evlendikten sonra ortaya çıkarak gelişir. Şüphesiz, eşlerin bağımsız faaliyetleri de olmalıdır; fakat aralarında bir iletişim kurulabilmesi için ortak zevkler ve ilgi alanları şarttır.

Cinsel uyum...

Bu madde de ayrıntıya girmesem iyi olacak sanırım... Yazının yayın sağlığı açısından yâni...

Yaşamdan tad almak...

Yaşamın ve evliliğin değerli ve heyecanlı bir serüven olduğu duygusu, her zaman sürdürülmeyen ama hiçbir zaman büsbütün yitirilmemesi gerekli olan bir ruh halidir. Günler ve saatler ağır bir yük, evlilik de bir sabır sorunu haline geldiğinde, durum çaresizleşmiş demektir. Fakat burada saydığım sekiz koşulun en zoru da budur. Sürekli ekonomik güçlükler içerisinde bulunan, günün 8-10 saatini sevmedikleri işlerde geçiren insanların, yaşamın zevkli bir serüven olduğuna inanmaları için bir sebep yoktur.

Sorunlara yapıcı bir yaklaşım...

En iyi evliliklerde bile sorunlar, güçlükler ve anlaşmazlıklar çıkar!.. Ne var ki, eşlerin bunları açıkça tartışmaları gereklidir. Tartışılmayan sorunlar gizli bir kızgınlığa dönüşerek ilişkiyi zehirleyecektir!

Eşlerin birbirlerini kabullenmeleri...

Bu, kişilerin eşlerindeki bütün kusur ve yetersizlikleri görmeleri ama buna rağmen birbirlerini kabullenmeleri anlamına gelir. Evlilik, eşi idealleştiren bir romantizm üzerine kurulamaz!

Karşılıklı gelişme...

İnsanların eşlerini, kendi kafalarındaki ideal bir modele uymaya zorlamaları yanlıştır ama, büyüme, değişme ve gelişme de yaşamın temel yasasıdır. Değişen koşullara rağmen insanların hep aynı kalmasını beklemek, temel bir güvensizliğin ifadesidir. Güvenli bir ilişki içerisindeki eşler, birbirlerinin gösterdiği gelişmeden zevk alacak ve kendilerini de buna uyarlayacaklardır.