Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Aralık '12

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

Evliya Çelebi - Sırrın var ise sakın kimseye söyleme.

Evliya Çelebi - Sırrın var ise sakın kimseye söyleme.
 

Evliya Çelebi


Evliya Çelebiden söz etmek her zaman çok hoşuma gider.

Gezmek – Çok gezmek

Görmek – Çok incelemek…

Araştırmak – Öğrenmek…

 

Bunlar muhteşem duygular, müthiş öğretiler ve bilgi birikimleri…

Birikimlerinin özellikle bilgi anlamında çokluğu insani zenginleştirir.

Neyleyim parayı pulu illada bilgi…

 

Yaşamak için, gezmek için, iyi yaşamak için hayatımızda paranın rolünün çok önemli olduğunu kim inkâr edebilir ki! Gezdiğiniz yerlerde bilgi biriktirmek içinde paraya ihtiyaç olduğu muhakkaktır.

Benim söylemek istediğim salt gezme olmaması, gezdiğiniz yerlere alıcı gözü ile bakmak, alıcı olduğunuz görecekleriniz hakkında da akılda kalıcı kaliteli hatıralar biriktirmek.

 

Bu konuda bence dünyada birkaç âlimden biride Evliya Çelebi’dir.

O öyle bir gezginki 17. Yüzyıla damgasını vurmuş biri. Kırk yıl gezmiş.

O zamanlar Osmanlı tapraklarının ucu bucağı yok. Birikimlerini de atlamadan yazmış. Ne büyük bir saaddet ve ne büyük bir hazine… Öyle büyük bir hazineki asırlar geçmiş hala dillerde onun yazdığı Seyahatname’si var…

 

Bir kuyumcubaşının oğlu olan Evliya Çelebi, eğitimli biri. Mahalle mektebinden sonra Şeyhülislam Hamit Efendi medresesine gitmiş, burada uzun yıllar okumuş, dahasında da Enderun’a gitmiş bir zatı muhterem…

Bütün bunların yanı sıra özel hocalardan derslerde almış.

Öğrenmeminin – eğitimin sınırının olmadığını onda görüyoruz.

Kuran’ı Kerim’i ezberlemiş, hafız olmuş.

Yabancı dil dersleri almış.

Musiki derslerinde bir hayli başarılı olmuş.

Güzel yazı derslerinde bir hayli mauffak olmuş.

 

Bütün bunlardan sonra da sarayda görev almış. Tabi o zamanlar sarayda görev almak için oldukça eğitimli ve bir o kadarda bilgili olmak gerekiyormuş. Sarayda kısa zamanda kendini göstermiş, yaptıklarından Padişah ve devletin ileri gelenlerinden takdir görmüş. Çok yüksek görevlere getirilmesi düşünülüyormuş.

Evliya Çelebi ise farklı bir dünya hayali içindeymiş. Onun çocukluğundan beri isteği gezmekmiş. Bilmediği yerlere gitmek, oraları görmek, onların yaşamlarını incelemekmiş. Kültürlerinden haberdar olmak ve haberdar etmek! Yeni insanlarla tanışmak istiyormuş.

Birde ünlü bir rüya hikasesi varmış.

Rüyasında Peygamber Efendimizi görmüş. Yanına gidip:

“Şefaat Ya Resulallah” diyeceğine;

“Seyehat Ya Resulallah” demiş…

Ondan sonra da seyehatlari başlamış. İlk başlarda İstanbul’u gezmiş, sonra İstanbul yakınlarını sonrada uzakları – Ta uzakları – Çok uzakları…

 

Çok büyük tehlikeler atlatmış, kelimenin tam anlamı ile aksiyon filmlerindeki gibi heyecanlı sahneler yaşamış ama asla vazgeçmemiş. Savaşlara bile katılmış. Elinde kalan büyük hazine ise asla yazmaktan vazgeçmeyip yazdıklarıymış.

 

Evliya Çelebi oldukça lezzetli bir dille gezdiği ve gördüğü yerleri anlatmış. Kendi uslubunda… Seyahatname ince bir kitap değil. 50 yıl durmadan gezen birinin yazacağı kitapta 10 ciltlik olurki bu kitapta öyle…

Bu eserler:

Türk Kültür Tarihi ve gezi edebiyatı açısından bir hayli önemli…

Evliya Çelebi sadece Osmanlı Topraklarını gezmemiş, o yabancı yerlere de gitmiş, gördüklerini yazmış…

O zamanlarda uçak yok, otobüs yok, özel araç hiç yok.

Evliya Çelebi bütün bu seyehatlerini at üstünde gerçekleştirmiş.

Zengin bir ailenin çocuğuymuş ama akıllı ve eğitimli biri olduğu içinde gittiği yerlerde de ticaretle de uğraşmış. İyi kazanmış iyi harcamış.

Bütün bu işlerin arasında görülen o ki evlenmeye zamanı olmamış. Dolayısı ile çocukları da yokmuş.

Padişahlarla, krallarla üst düzey devlet adamları ile tanışmış, onlarla ahbablıklar kurmuş ama asla iktidar hırsına yakalanmamış.

70 yaşına kadar seyehatlerine devam etmiş.
 

O büyük bir gezgin,

Büyük bir yazar.

Asırlardır onun yazdıklarından ülkeler tanınmış ve bilinmiş…

 

Çok okuyan mı bilir, çok gezen mi bilir?

Düşünün Evliya Çelebi hem çok okumuş, hem çok gezmiş.

 

Onun sözlerini incelediğimde;

Büyüklerimizin bize söyledikleri geldi aklıma. Demekki alışagelmiş bazı nasihatları Eyliya Çelebi söylemiş…

 

Besmelesiz yemek yeme.

Sırrın var ise sakın kimseye söyleme.

Cünüp iken yemek yeme.

Elbisenin söküğünü üstünde dikme.

İyi adını kötüye çıkaracak davranışlarda bulunma.

Kötüyle arkadaş olma, pişman olursun.

Dâima ileri hedefin olsun, geriye takılıp kalma.

Harama tevessül etme.

Kimsenin payına-hakkına göz dikme.

Bir şey koymadığın yere el uzatma.

İki kişi konuşurken dinleme.

Ekmek ve tuz hakkını gözet.

Namahreme bakıp ihanet etme.

Davetsiz bir yere gitme. Gidersen emin olduğun yere, namuslu kimseye git.

Sır sakla.

Her mecliste duyduğun şeyleri-sözleri aklında tut.

Evden eve söz taşıma.

Kötülemekten, fenalıktan uzak ol.

Ahlaklı ol.

Herkesle iyi geçin.

İnat ve kötü sözlü olma.

Senden büyüklerin önünden gitme.

İhtiyarlara hürmet et.

Daima temiz ol.

Haram ve yasak edilen şeylere yaklaşma.

Beş vakit namaza devam edip iyi hâl ile tanınarak, ilim ve faziletle meşgul ol.

Her zaman geniş kalbli ve hoş meşrep ol.

Beraber olduğun, tanıştığın kişilerden asla birşey isteme. Buna riayet etmezsen seni küçük görürler, itibarını kaybedersin.

Rıza lokmasıyla yetin.

Elindeki imkânları israf etme.


Elindeki imkânları israf etme sözlerinin içeriğinde neyi ararsanız bulursunuz. Elimizdeki olanların kıymetini bilmek, israf etmemek, değerlendirmek hayatın lezzeti, tadı değil midir?

 

 

Nazan Şara Şatana

 

 

 

 

 
Toplam blog
: 1731
: 4678
Kayıt tarihi
: 09.12.10
 
 

Turizmci; Genel müdür Yazar ; Romanlar, senaryolar müzikkaller... Sinema filmleri, TV filmleri.....