Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Nisan '12

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Evliya olmak istiyorum ama!

Evliya olmak istiyorum ama!
 

Hiçbir şeyi ciddiye almamam, havalara da girmemem gerekiyormuş. Nasıl olur yahu, bu tutarsızlık değil mi? Hem ciddiye alma, hem de havalara girme...


Konudan konuya geçtiğimi bilirsiniz; ama laubali bir şeyler yazdığıma şahit olamazsınız. Bugün yoğun çalışmaların getirdiği ortamdan biraz kurtulabilmek, rahatlamak için müsaadenizle, eş ve dost sohbetlerinin değişmeyen geyiğine katılmak istiyorum...

Mesele şu:
Epey zamandır ısrarla Velilik üzerinde duruyorum.
Nedeni çok basit!

Allah yolunda emin adımlar atarak sıra dışı bir insan özelliğini yakalayabilmek, kendini yenilemek, aynı zamanda dünya ile barışık olmak.  

Kısacası, farklı bir insan, yani “Evliya olabilmek.”

Evet, size yemin ediyorum, benim  isteğim sadece bundan ibaret...

Sorunu böyle tarif edince, çözümün aslında kendiliğinden gelmesi gerekmez mi?
Bu düşüncelerimle değişik açılara uzanmam gerekiyor.

Dileğimi, içimdeki bu dayanılmaz arzuyu ortaya koyarken kulağıma gelen abartılı abuk subuk tükenmiş düşünceler beni cidden rahatsız ediyor.

Örneğin, benim malıma mülküme dokunulmasın istiyorum. Ben de her İslâm ferdinden istenilen “Zekâtın kırkta biri” kuralına seve seve uyarım. Fazlasını istemek de ne demek oluyor anlayamıyorum!

Muhiddin-i Arabî gibi, evini isteyen birine “Al senin olsun” diyecek halim yok.
Böyle mantıksız şeylere yanaşmam asla söz konusu bile olamaz.
 

Tasavvuf felsefesini pek severim.

Bu ilmi paylaşmak isterim.

Yalnız, nedir o “Ar ve namus şişesini taşa çaldım kime ne?” gibi vecizelere sahip çıkmak!..  Ne yani, anlı şanlı namus anlayışımızdan da mı feragat edeceğiz!
Ben karıma, kızıma yan gözle bakılmasına tahammül edemem. Eşime laf atan birine aynı şiddetle mukabelede bulunmak benim en tabii hakkımdır.
Size bir şey söyleyeyim mi, bizim kültürümüzde böyle şeylere yer verilmez. Eski köye yeni âdet mi getireceğiz yani? Bana ters gelen bir düşünce de şu: Özüne ulaşmak isteyen bireyin önyargılı olmaması gerektiğini söylüyorlar. Demek ki, bir konu hakkında yorum bile yapamayacağız öyle mi?

Aklımın ermediği bir şey daha var. Bir imtihandır gidiyor. Yahu, varlık tek değil mi?
Kim çıkarıyor bunları! Evet, Kur’an bunun gerekli olduğunu söylüyor; ama imtihanı bildiğim kadarı ile Allah yapar, değil mi? Yani, senin şimdi beni imtihan etmeye hakkın var mı kardeşim?                                                                                                                    

Yok yok, öyle imtihan, mimtihan gibi ayak oyunlarına gelemem ben. Aklımı peynir ekmekle yemedim henüz! Hem kendimi neden ispat edeceğim ki? Zaten yokluğuma inanmış biriyim; “Ben yokum ki...”

Bunu kanıtlamak zorunda değilim!

“Bunlar demode olmuş görüşler!” arkadaş.

 Bir de Evliya olmanın gereği, tutkularımdan mutlaka sıyrılmam gerekiyormuş.
Yok daha neler! Bende kırk yıl boyunca yer etmiş isteklerimden de vazgeçmemin gerekli olduğunu söylüyorlar.

İnsaf ki ne insaf, pes vallahi!..

Bunları ben mi istedim yani, ben mi tercih ettim?

Zaten benim öyle aman aman bir tutkum da yok ki!

Tutku dedim de yahu, yemin ederim doğru söylüyorum; biraz sigaraya düşkünüm, o kadar. Çocuk oyuncağı mı bu! Hem bir anda bırakıldığında vücuda korkunç derecede zararlı oluyormuş. Tıp biliminin görüşü bu... Sanki başka vazgeçilecek bir şey yok muydu bu dünyada?

Çok önemli bir konu daha var... Bana, bu yolda “paspas olacaksın” deniyor.
Nereden çıktı bu teori kardeşim? ‘Paspas teorisi’ diye bir görüşü ortaya koyan bilim dalı mı var? Bu, bilimsel bir veri ise, ben de yokum arkadaş. Herkesin önünde eğilmek de ne demekmiş yani.

Şerefimi ayaklar altına mı aldırayım? Benim atam buna ne der, kemikleri sızlamaz mı?

Böyle cümlelerle canımı sıkıyorlar, moralimi bozmaya çalışıyorlar.
Bana hayata at gözlüğüyle bakmamam gerektiği söyleniyor. Gözlüğümü çıkarınca her şeyi çıplak olarak görecekmişim. İlahi!

Hiçbir şeyi ciddiye almamam, havalara da girmemem gerekiyormuş. Nasıl olur yahu, bu tutarsızlık değil mi? Hem ciddiye alma, hem de havalara girme...

Diğer yandan sürekli olarak “onu bunu çekiştirme” diyorlar.  Peki, ben nasıl ilim sahibi olacağım söyler misiniz?"

Sonra “Benden, benliğinden geç ki, Mutlak Ben’liğe ulaşasın” deniyor. 
Artık yeter be! Sanki bendeki benlik Bakkal Bodos’un benliği... Ben, sanki benliğin Allah’a ait olduğunu bilmiyorum.
Bunları bana teklif etmeyin, beni etkilemeye çalışmayın!

“Etkilenme” dedim de, aklıma gelmişken söyleyeyim; inanın ben hiç etkilenmem; şu söylediklerim sadece sesli düşünce.

Hiç etkilenmiş gibi görünüyor muyum?

Benim tezim zorluktan ziyade kolayı seçmek arkadaşım. Kısacası evliya zümresine iltihak etmek istiyorum. Zaten varlık da “Tek” değil mi? Ne var bunda neden olmayacakmışım ki? Allah bana bunun için gerekli kapasiteyi de vermiş.

“Gel bana sarıl, anlatayım gerçeği ”de demeyin.
Ne diyordum şimdi?
Neden bana öyle tuhaf tuhaf bakıyorsunuz ki?

 Ben... Ben... Ben…

 

Ahmed F. Yüksel

 

 
Toplam blog
: 636
: 9957
Kayıt tarihi
: 14.12.11
 
 

Araştırmacı Yazar.. ..