Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Eylül '08

 
Kategori
Güncel
 

Evreni yeniden yaratacaklar

Evreni yeniden yaratacaklar
 

Vazgeçemediğim alışkanlıklarımdan biridir bilimsel gelişmeleri takip etmek. Okul yıllarından kalma bir alışkanlık. Bilim ve teknik dergilerini okurken, gelecekte böyle ütopik biri olacağımın zeminini hazırlıyormuşum meğer. Hiç bir şeye saçma gözüyle bakmadım. Hatta hep olmayana ergi metodu kullandım hayat boyu. Starları, kim, kimle, nerede ne yapmış olarak almadım hiç. Benim yıldızlarım gezegenlerdi. Ve rejisörlerim de bilim adamları. Her seferinde anlatırım yazılarımda. Tüm gelişmelere yetişemesem de, ne zaman bir şeye kafam takılsa, sahibinden gelir cevabı.

Dünyanın başlangıcına geri dönülüyor, şu günlerde. Orada olmayı o kadar isterdim ki. Gerçi Türkiye den giden fizikçilerimizde var. Ve Kıbrıs tan bir bilgisayar mühendisi. İsim vermekten hep kaçınırım. Çünkü bilim adamları benim için bir hazinedir. Evreni meydana getiren o “big-bang”denilen büyük patlamayı gerçekleştirme çalışmalarına bir yenisini ekleyecekler. Avrupa Nükleer Araştırma Örgütü; Fransa ile İsviçre arasına uzunca bir tünel yerleştirdiler. Burada yapılacak deneyin insanlık için çok önemli olduğunu düşünüyorum. Daha önce mart ayında gerçekleşecek olan bu deneyin zamanını ileri aldılar.

Düşüncelerim beni şimdiden zaman-mekân-uzay ilişkilerine götürüyor. . Tüm deneylerde bu üçünden biri olmazsa olmaz olarak değerlendirildi, tüm teoriler. Geçmiş yazılarımdan birinde, bir şey yanlış, ya da eksik derken, evet eksik olması gereken şekli denemeli demiştim. Kendimce defalarca parça –bütün ilişkisinde, eğer insan mikro ise içinde bulunduğu makroyu kavrayamaz. Tıpkı benim içimdeki, hücrelerimin, benim bedenimde şu anda görevlerini benden bağımsız sürdürdüğü gibi.. Ben onları bir lamda görüyorsam, ama onlar beni göremiyorsa, beni teşkil ederken kendini bilemiyorsa, bu düşüncelerle bilim adamları maddenin en küçük parçasına inmeyi hedeflediler. Ben bir fizikçi olmadığım halde, ruhsal bilimlerde de olsa bir teorinin tüm bilim dallarına gereği ve bağlantısı vardır. Daha da ileri giderek , bilim adamlarının çok şey bildiğini de sanmıyorum. Sadece akıl yürütmeyle neticeye varıyorlar. Akıl yürütürken de yol önemli. Çünkü kolektif bilinç dediğimiz o gücün farkında olsalar da olmasalar da yardımcıları olduğunu bir türlü anlamıyorlar.. kısaca, bilginin açığa çıkması için hazırlanan kendiliğinden bir süreç ve bir bayrak yarışı gibi bırakılan yerden alınıp başkasınca devam ettirilmesi gibi bir şey.

Madde-Zaman-Uzay bu üç fenomen birbirinden bağımsız düşünülemez diyorduk hep.. Hatta başlangıçta dünyanın ne olduğunu ya da ne olmadığını düşünerek , bazı şartları kaldıra kaldıra maddenin özelliklerini gördük. Madde eğer madde ise uzayda yer kaplamalıydı ve boşluk teorileri türedi. Peki ya hepimizin en üzerinde durduğu zaman.? Zamanın ise bir süreç olması için maddeye ihtiyacı vardı.Ve geçeceği bir yol. Ve Nur suresinden hareketle, ışınlara yöneltildik fotonları ayrıştırdık. Velilerin önceden aletsiz yaptığını biz daha yeni anlıyoruz bir ışının tek kaynaktan olsa da aynı anda, farklı yerlerde olabildiği gibi.. Eğer maddeyi de ayrıştırabilirsek hele fiziksel bedende tabi ki.. Gerçi astral bedende oluşturuldu gibi diyeyim neme lazım..düşünsenize ne kadar renkli hayatlar yaşıyoruz beklide.bizi uyku halinde bırakıp giden ruhumuzun , kimlerle nerede ne yaptığını biliyor muyuz? Rüyalarda buluştuğumuz asırlar öncesinin kahramanlarını nasıl hayal edebiliyoruz. Onları görmüş gibi. Hiç mi bir rüyadan uyanınca, kendinize ben bunu daha önce yaşamış gibiyim diye sormadınız?

Eğer maddeler bir uzay içinde yer kaplamasaydı? Bunca varlıklar nerede olacaktı? Bir başka deyişle bu bağlantıyı açmaya çalışayım; Her gün binlerce kişi arasında binlerce olay oluyor. Geçmişte de oldu. Gelecekte de olacak. Sorun bu değil. Şimdi soruyorum; Ya bunca olayın hepsi aynı zamanda olsaydı? İşte bu düşünceler, bana iyi ki zaman var dedirtiyor.İyi ki mekan da var dedirtiyor.Ya olmasaydı .bir asansörden daha küçük hiç boşluk olmayan bir uzayda sıkışıp kalan gezegenler ..aman Allahım..! Gel de patlama… bu gözle bakınca deneyi daha iyi anlıyorum. Zamanı ve uzayı daha iyi kavrıyorum.

Şimdi yapılacak olan deneyi düşünüyorum. Bu deneyin gerçekleştirileceği tarih 11 Eylül. Geçmiş yıllarda bazı insanların Allahım bizim suçumuz neydi ki bir patlamayla bunca can aldın dediği bir tarih. Bunun ilahi bir takdir olduğunu düşünüyorum. Her ne kadar bu tasrihi özellikle seçseler de. Eğer insanlık adına yapılan bir deneyde, yolunda gitmeyen bir şeyler olursa, anlamlı olsun. Canımız feda gibisinden. Hatta Kıyamet tellalları bile çıkabilir. Bazı kesimler kara deliklerin oluşacağını ve dünyayı yutacağını söyleyerek, deneyi durdurmaya çalışsalar bile. Ama zaten kara delikler var. Kuranda adı geçen Hünnes ve Künnes kayan yıldızlar, İsrafil’in sur u gibi. Sur; Boru demek. Bence bu döşenen boru içinde gerçekleşecek patlama da bunu anımsatıyor bana. Ve Allah bilinmekliğini istiyor.

Eğer büyük patlama gerçekleştirildiğinde ortaya çıkan neticede Zaman –uzay-Mekan-üçlüsünün bağlantısı çözülürse, mahşerin anlamını da daha iyi anlayacağız.kuranda yine bunu şöyle anlatıyor;Evren bir hallaç pamuğu gibi atılıp, bir toz zerresi halinde dağıldığında…bu bir atomuz zerresinin ve kuantum fiziğinin temelini teşkil eden o büyük patlama teorisinin izahı değil de nedir.?

Felaket tellallığı yapmıyorum. Bilakis, herkesi hakikatin keşfedilmesinde bunca bilgiyi vasıta kılan Allaha, kolektif bilinçlerimiz ve imanlı yüreklerimizle, bizim ilmimizi genişletmek için çalışan, tüm akıl sahiplerine hayırlar nasip etmesi için duaya davet ediyorum.

Bu deneyle bazı sorularımızın cevabı bulunacak. Belki de bizler bir zamanlar hep birdik te; Aramıza zaman ve uzay girdi kim bilir? Ve Kuran da ki gibi bir defter gibi dürüldüğünde yine birlikte olacağız…Ah beni beni..

 
Toplam blog
: 165
: 856
Kayıt tarihi
: 17.10.07
 
 

Edebiyet fakültesi  mezunuyum. Öğrenmenin yaşı yoktur diyerek çeşitli kurslardan da el sanatları ..