Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Nisan '09

 
Kategori
Felsefe
 

Evrim mi?

Evrim’in reddi ile ilgili konuşalım istiyorum!
Herkesin düşüncelerine saygılı olmakla birlikte AKIL, BİLGİ ve BULGUları da göz ardı edemeyiz.

Bir YARATAN’ın varlığını hiç kimse inkâr etmiyor. Ama galiba problem, çeşitliliğin nasıl olduğu konusun da takılıp kalıyor.

Biliyoruz ki organ naklinin ilk denendiği tarihlerde insan bedenine en çok uyum sağlayan yapının domuzda olduğu söylenmişti. Şimdi bu domuzdan mı geliyoruz demektir. İnsana sunulmadan ya da onda denenmeden önce, birçok ilaçların, şimdilerde istenmemekle birlikte yine de hayvanlar üzerinde test edildiği de bir gerçek.

Düşünüyorum; Genetik farklılıkları birbirinden bu kadar uzak denen türlerin arasında ki bu benzer ilişki nasıl oluyor?Zamanın bir yerlerinde her şeyin birbiriyle akraba olabileceğini düşünmek nasıl olur da YARATANı ya da İnsanı küçültür?TEKLİK sadece insana mı ait olmalı?

İnsanın şimdilik çok özel olduğunu biliyoruz. Şimdilik diyorum , çünkü bugüne kadar açıklanan bilgiler henüz bunu değiştirmedi. Yarın ne öğreniriz bilmiyorum tabii.

Ben aslında biraz daha farklı bakmak istiyorum.Felsefik olarak “olmamış bir şeyin düşünülemeyeceğini” düşünüyorum. Sizlerle daha önce paylaştığım gibi “bir yerlerde var olan bir şeylerin düşünsel olarak paylaşımı ve cesaretli bilim insanlarının bunları ifade etmeleri, araştırmaları” şeklinde baktığım zaman resmin tamamını göremesem de konusu, amacı hakkında bir fikir sahibi olabiliyorum.

İlahiyât odasının pencerelerini açarak akıl yürütme ve bilgi ile zenginleştirilmiş bilimsel bulguların biraz içeri girmesini sağlarsak, kendimizi birden Tanrının ne yapmak istediğini, nedenlerini, insanları, hayvanları, bitkileri, dünyayı, evreni-bunu sonsuz kavramlarla uzatabiliriz-sorgulamaya başlarken buluverir miyiz acaba?. Bunu yapmak inanın ki O YÜCE yi reddetmek ya da O’ndan uzaklaşmak anlamına gelmiyor.Bu irdelemeyi yapmadan da bizden istenilenleri anlamak zorlaşıyor. Sadece “mış” gibi oluyorsunuz.Ve o zamanda işin rengi değişiyor. Etrafınızda binlerce “mış fikirler” dolanırken sizin de aklınız karışıveriyor. Çünkü akıl, mantıkla birlikte yaşıyor. Mantıkta bilgiyle, bilimle besleniyor.

Biliyorum ki asla tam istenilen kıvamda olamayacağız . Olmamalıyız da zaten.

Dinler tarihini okursanız, görülüyor ki Elçiler dahi hatalar yapmış. Bu bile bize düzenin, ne kadar muhteşem ve bizim dışımızda olduğunu gösteriyor. Hatalar, doğruları bulmak için vardır. Öğrenmek içinde, mutlaka kişinin kendisinin, o hatayı yapması gerekmez. İBRET denilen bir gözlemleme şekli var. Ama işte bütün bunları görebilmek, anlayabilmek içinde aklın, bir şeyleri reddetmeden önce, OLABİLİR Mİ noktasında biraz beklemesi ve sorgulaması gerekiyor.

Her şeyin değişim içinde olduğunu kabul ederim. Ama her şeyin TEK den başlayıp tekrar TEK’e dönünceye kadar. Bir noktadan çıkarsınız tekrar o noktaya geldiğinizde, ne nokta ne de siz bir önceki değilsinizdir. Size bir şeyler eklenmiş, ya da sizden bir şeyler eksilmişken, noktadan da başkaları daha gelip geçmiş, sizin gibi birşeyler bırakmıştır..

Tabii ki bütün bu paylaştıklarım benim uzun seneler süren ve devam eden araştırmaları okumam, diğer görüşleri incelemem ve üzerinde düşünerek ortak noktaları, benzerlikleri yakalamaya çalışmakla oluşturduklarım.Ve hâlâ daha öğreniyorum. Öğrenecek o kadar çok şey var ki…..

 
Toplam blog
: 97
: 395
Kayıt tarihi
: 15.04.09
 
 

Felsefe, edebiyat, bu alem, öteki alem, uzay, evrensellik; kısacası genelin, "aman canım işin mi ..