Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Şubat '13

 
Kategori
Bilim
 

Evrim Teorisinin gerçeği

Evrim Teorisinin gerçeği
 

Charles Darvin


'İnsan rastlantılarla var olmuş, yaşam mücadelesiyle gelişip evrimleşmiş bir hayvandır' der evrim teorisyenleri. Onlara göre bizim başlangıcımız maymunlardan gelmedir. Tip olarak en çok benzediğimiz hayvanlardır çünkü maymunlar.

Evet bu kadar basittir bu teorinin dayandığı ana neden. Çünkü evrimleşme fikrini ortaya atan Charles Darvin, beş yıl süren deniz gezisinde gördüğü bazı canlıların birbirine benzer olduğu tespitinden yola çıkarak, insanların atasının da maymunlar olduğunu söylemiştir.

Darvin ayrıca, bu gezisinde rastladığı bir adada bulunan bazı kuşların gagalarının, o adanın çevre şartları dolayısıyla farklı bir şekil aldıklarını düşünmüş ve bu düşüncesini bütün canlılara ve nihayetinde insanlara da uyarlamıştır. Yani Darvin'e göre, insanlar ve bütün diğer canlılar, geçirdikleri yaşam boyunca türlü değişikliklere uğrar, çevre şartlarına uyum sağlar ve doğal seleksiyon yoluyla ilerde farklı türlere doğru yol alırlardı. Suda yaşayan canlılar, uzun bir süre sonra karaya geçer ve kara canlısı olabilirlerdi örneğin.

Oysa bütün bu düşünceleri ortaya atan Darvin, herhangi bir eğitim almışta değildi. Doğa ve canlılar hakkındaki bilgileri amatör düzeydeydi. O halde nasıl bu teori bu kadar hızla ve bütün dünyaya bu kadar rahatlıkla yayılabildi?

Cevabı çok basit. Materyalist düşüncelere sahip, yani maddeci düşünceyi herşeyden üstün tutan ve Allah'ın varlığına inanmak istemeyenler çoğunluktaydı.

Öyle ya, Allah'ı kabul etmek demek olacaktı yaratılışı kabul etmek. Dünya üzerinde yaşayan tüm canlıların ve doğal hayatın, dünya dışında var olan tüm gezegenlerin ve sonsuz uzayın bir açıklaması olmalıydı. Yaratılış inkar edildiğine göre bu açıklama nasıl olacaktı öyleyse?

İngiliz ekonomist Thomas Malthus, bu konuya ilk açıklığı getirdi. Malthus'un yazdığı 'Nüfus Prensibi Üzerine Bir Deneme' adlı kitaba göre, insan ırkı tek başlarına bırakıldığında hızla artıyor ve çoğalan nüfusun önüne geçilemiyordu. İnsan nüfusunun azaltılması da ancak savaşlar, kıtlık ve hastalık gibi nedenlerle mümkün olabilirdi. Var olmak için, güçlülerin hayatta kalması için, güçsüzlerin ölmesi gerekiyordu.

Malthus'un bu fikirleri 19. yüzyılda hızla yayıldı. Zayıf insanların, özellikle küçük çocukların, çok ağır ve kötü şartlarda çalıştırılması, fakir mahallelerin çok dar ve pis tutularak hastalıkların yayılması, köylerin bataklık kenarlarına kurulmasının teşvik edilmesi sağlandı. 

Bu müthiş(!) fikri benimseyen Darvin ise, yeni oluşturduğu evrim teorisini Malthus'un fikirleriyle harmanlayarak, 'Türlerin Kökeni' adlı kitabını yazdı. Kitapta, bütün türlerin uzun bir süre içinde birbirlerinden evrimleşerek tek bir atadan geldiği, ortama en iyi uyum sağlayanların ancak hayatta kalabildiği ve bu sayede yeni edindiği özelliklerini sonraki nesillere geçirdikleri anlatılıyordu. Ayrıca ilerki bir zamanda, arkeologlar, türler arasında geçiş olduğunu ispatlayan ara geçiş fosillerini bulup çıkartacaktı, Darvin bilimin bunu ispatlayacağına sonuna kadar güveniyordu.

Darvin'in bu düşünceleri, dönemin materyalist biyologları tarafından coşkuyla karşılandı. Zaten Darvin  evrim düşüncesini ilk ortaya atan insan da değildi. Lamarck bu biyologlardan biriydi örneğin. Ve böylelikle diğer biyologlar teorinin artık kanıtlandığını düşünerek, bu fikirlerin biyolojiye, yani bilime tamamen uyduğunu açıkladılar. O zamanın koşullarındaki laboratuar ortamı, bir canlının oluşumunu tam anlamıyla inceleyebilecek donanıma zaten sahip değildi. 

Oysa geçen süre zarfında, türlerin geçişlerinde ortaya çıkması gereken ara fosiller hiç bir zaman bulunamadı. Bulunamadığı gibi, çıkarılan milyonlarca fosil, türlerin dünyada ilk varoluşlarındaki hallerinin şimdiki halleriyle tamamen aynı olduğunu ortaya koydu. 

Günümüzün gelişmiş laboratuarlarında ise, insanı oluşturan hücreler ve onun en önemli parçası DNA keşfedilerek, böyle komplike bir şeyin asla tesadüflerle meydana gelemeyeceği, hatta zamanın en yüksek teknolojilerine sahip bulunan günümüz laboratuarlarında bile,  tek bir DNA molekülünün üretilemeyeceği ispatlandı.

500 aminoasitli ortalama bir protein molekülünün içerdiği aminoasitlerin hepsinin, yalnızca sol-el dizilimine sahip olmasının ve bunların her birinin de sadece peptid bağı kurmasının kendi kendine olması ihtimali, 10 üzeri 950 'de birdir. Bu korkunç büyüklükte bir sayıdır. Yani aslında, böyle bir kendi kendine olma ihitmalinin sıfıra yakın olduğu görülür.

Sudan karaya zamanla geçmiş olduğu düşünülen canlıların ise, kendilerine özgü yapılarından dolayı bu geçişin asla mümkün olmadığı anlaşılmıştır. Bunu da başka bir yazımda anlatacağım.

Aslında evrimcilerin çoğu dayanamayıp bazı itiraflarda bulunmuşlardır. Bunlardan biri o kadar ilgi çekici ki, yazmadan geçmek olmaz. Ateist bir felsefeci olan Malcolm Muggeridge şöyle demiştir: 'Ben kendim evrim teorisinin, özellikle uygulandığı alanlarda, geleceğin tarih kitaplarında, en büyük espri konusu olacağına ikna oldum. Gelecek kuşak, bu kadar çürük ve belirsiz bir hipotezin, inanılmaz bir saflıkla kabul edilmesini, hayretle karşılayacaklar.'

Ama böyle demelerine rağmen, hala aynı düşünceyi savunmaya devam edeceklerini, çünkü başka tutunacak bir dallarının olmadığını söylemişlerdir. 

Tüm bu ispatlanmış, doğruluğu kesinlikle su götürmeyen gerçeklerden sonra bile, evrimciler ve materyalistler (aslında Allah'ın varlığına inanmayı reddedenler), nasıl olur da hala bu çarpık düşünceleri savunmaya devam ediyor diye düşünüyor insan. Bir çocuğun bile kolaylıkla anlayabileceği şeyleri, nasıl olur da onlar anlayamazlar?

Buna aslında en güzel cevabı Allah veriyor:

'Onların üzerlerine gökyüzünden bir kapı açsak, ordan yukarı yükselseler de, mutlaka 'gözlerimiz döndürüldü, belki biz büyülenmiş bir topluluğuz' diyecekler. (Hicr Suresi 14-15)

'Şüphesiz inkar edenleri uyarsan da uyarmasan da, onlar için farketmez, inanmazlar. Allah onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir. Gözlerinin önünde perdeler vardır. Ve büyük azap onlaradır. (Bakara Suresi 6-7)

 

 

 
Toplam blog
: 30
: 12123
Kayıt tarihi
: 30.01.13
 
 

Anadolu Üniversitesi Tarih 4. sınıfta okuyorum. Aynı zamanda İstanbul Üniversitesi İktisat 4. sın..