Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Kasım '09

 
Kategori
Öykü
 

Evvel Zaman İçinde...

Evvel Zaman İçinde...
 

Gümüşlük Akademisi meşe ağaçlarından bir görünüm..www.gumuslukakademisi.org


Adem ve Havva bir ütopya rüya… Onlardan doğan nesil, var olmayan bir sanı aslında ve bir anlık düşünceden ibaret, koskoca yoktan bir varlık hayali…

Göğün yüzü, yerin yüzü sanki birbirlerinden çok farklıymış ama asla ayrı yapamazlarmış… Adem Havva’da; Havva da Adem’de gizliymiş; tıpkı elmadan asla ayrılamayan tat ve koku dokusu gibi… Yerküre, büyücünün avuçları arasında parlayan ve gelecekten haber veren camdan şeffaf, buzdan soğuk, ateşten daha yakıcı bir kor olmuş düştüğü yeri dağlayan… Yerkürede sonradan var olan bizler, en baştakinin bir silüeti olmuşuz sanki; bir yansıması… Doğumla birlikte gözlerimize yapay bir mil çekilmiş, düzeni bozulmuş yeryüzü toprağıyla… Açmak gerek, görmek gerek kapalı gözlerin ardındaki asıl düzeni… Gözlerimizi açtığımızda tek bir insan olduğumuzun farkına varmanın şaşkınlığı dudaklarımızı uçuklatacak… Tek insan… İçinde kadınlığı ve erkekliği barındıran bir tekillik…

Kadınlığı; duyguları, hissedişleri..

Erkekliği; aklı..

Ve cinsiyete bürünmemiş olan, yalnızca insanlığıyla yaşayan… İçimizde barındırdığımız sonsuz evrenlerimizin var edicisi ve kaynağı olan insanlığımız gökten gelmedi inanın…

Hem Yerküreye hiç inmedi ki Adem; düşmedi ya da atılmadı da… Aslında göğün yüzü ve yerin yüzü birbirlerinden farklı değillerdi hiç… Göğün yüzü duygularla doluyken, yerin gerçek yüzünde adımlar atmaktı Adem’in asıl amacı… Bir ağacın kökleri arasında uykuya daldı Adem denilen akıl... Kökler her bir yana uzandı, sarıp sarmaladı varlığı… Kökler güçlendikçe rüyaları derinleşti, rüyalar derinleştikçe içinden çıkılamaz kabuslara; yılanlı, çiyanlı, küf kokan toprak kokan içinde sıkıştığımız kapalı tabutlara dönüştü… Ne onu kandıran bir şeytan vardı ortada, ne de yanı başında bekleyen Havva’sı… Onu kandıran sevgiydi yanı başında bekleyen nefret, onu kandıran güzeldi yanı başında bekleyen çirkin, onu kandıran iyiydi yanı başında bekleyen kötü ve bir gün geldi sevgi nefrete, güzel çirkine, iyi de kötüye aşık oldu… Hem zıtlıklar ne zaman var olmuşlardı ki…

Her şey bir bütündü en başta; Adem’in rüyalarında parçalara bölündü… Rüya canlıları, yaşadıklarını gerçek; Adem’i de efsane bildi… Adem ve Havva’nın hangi arada bu kadar çocuğu oldu… Renk, dil, din, ırk farkı hangi arada, nerede oluştu? Göğün yüzü, yerin yüzüyle ne zaman bozuştu da aralarına bir sınır koydu bilinmez, ama rüya canlıları yılan deliklerinden akıp giderken avuçladıkları şartlanmalarının, değer yargılarının ve en önemlisi benliklerinin rüya dışında hiçbir şey ifade etmediğini gördüklerinde; Adem denen akıl uyanmış ve kendini köklü ağacın her şeyi sarmalayan kolları arasından çoktan sıyırıp arkasına bile bakmadan oradan uzaklaşmış olacaktı…

 
Toplam blog
: 17
: 633
Kayıt tarihi
: 29.07.09
 
 

Uludağ Üniversitesi Tohumculuk Bölümü öğrencisiyim... Birşeyleri yoktan varetmeyi sevdiğim için fels..