Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Şubat '17

 
Kategori
Kitap
 

Evvel Zaman İçinden Yeldeğirmeni

Evvel Zaman İçinden Yeldeğirmeni
 

Kadıköy’den Haydarpaşa’ya uzanan sahilin kara tarafındaki yerleşim alanı Yel değirmeni semtidir.

Ben bu semtte büyüdüm. Burada geçen yıllarımdan dolayı kendimi çok şanslı sayıyorum. Bugün eski mahalle arkadaşlarımla sohbet edip o günleri andığımızda hepimizin mutluluktan gözlerinin parladığını görüyorum.

Sokaklarımız Arnavut kaldırımı tanımıyla bilinen tarzda taş döşenmişti. Bu sokaklar bizim doğal parkımızdı sanki,  oysa semtimizin yakınları çayırlarla doluydu. İbrahimağa, Çiftlik, Acıbadem gibi.

Evler ise iki tipti Yeldeğirmeni’nde; denize bakan yamaçlarına daha çok yığma yapı taşıyıcı sistemiyle yapılmış apartmanlar, Ayrılık Çeşmesi Mezarlı’ğına doğru olan üst düzlükte ise genellikle iki katlı ahşap evler göze çarpardı.  Bunların bazıları dışarıdan kagir bina gibi görünseler de aslında bağdadi denilen  ahşap üstü sıva şeklinde inşa edilmişlerdi..

Her ailenin aşağı yukarı aynı ekonomik seviyede olduğu bu orta hallilerin semti Yeldeğirmeni’nde komşuluk  ilişkileri de üst düzeyde idi.

Bugün kaç kişi bilir, yemeğin kokusu komşuya gitti diye mutlaka bir tabak komşu hakkı gönderme adetini?

Hiç kimsenin evinde buzdolabı yoktu. Yiyecekler teldolabında saklanırdı o zamanlar. Turşu, reçel yapılması ise gerçekten sebze ve meyveleri  uzun süreli saklayabilmek içindi.

Yiyecek ve içeceklerin soğutulması ise bahçedeki kuyularda yapılırdı. Bir de Duatepe sokağından buzcudan buz alınırdı.

O zamanlar pek bol olan uskumru balığından kurutularak yapılan çirozların, balıkçı Halit’in dükkanında iplere dizilerek sergilendiğini unutmak mümkün mü?.

Hiçbir evde telefon yoktu. Telefon, esnaflarda bile çok seyrek bulunurdu. Onlar da telefonu toptancıya sipariş vermek için kullanırdı zaten.

Ama bütün semtte iletişim üst düzeyde sağlanıyordu. Her çeşit heber dükkanlardaki alışveriş esnasında yapılan sohbetlerde semtte en kısa sürede yayılabiliyordu.

Semtimizde Türkler, Ermeni’ler, Yahudiler, Rum’lar hep birlikte yaşar ve birbirimizi sever sayardık.

Ne iyi arkadaşlarımız, ne iyi arkadaşlıklarımız vardı.

Semtin bir futbol takımı olduğu gibi, her sokağın da kendi takımı vardı. İşte bu durum futbol rekabetini semtten hiç eksik etmezdi.

Semtin bir de kabadayısı vardı doğal olarak. Arap Kemal. Ama asla mafya babası değildi. Kabadayılık her semtte bulunan bir kişilikti ve o yıllarda bu iş bilekle olurdu. Kabadayı silah kullanmazdı.

Semtin kahvehaneleri ayrı bir çeşniydi, her kesimin kahvehanesi ayrıydı. Ama bunların arasında eski Fenerbahçe’li futbolcu Nedim’in Kahvesi ayrıcalıklıydı herkes için. Hepimiz o bahçeli tek katlı binaya girebileceğimiz günü hayal ederdik, bir yandan büyürken.

Semtte sıkıntılı günler de olmaz değildi. Örneğin her evin arka bahçesindeki kümeslere bazen gelincik, sansar gibi hayvanlar dadanır ve bu durum uzun süre sohbet konusu olurdu.

İşte böyle bir semtte büyürken, bugünkü sivil mimari merakım oluşmuş herhalde.

Büyüyüp te ‘’adam’’ olunca, küçüklüğümde hayran olduğum bu gizemli binaları araştırdım.

Bir tarih çıktı ortaya, bu küçük semtin çok eski tarihi, mimarisiyle, insanıyla, yaşamıyla

Diyor Yeldeğirmenli çocukluk arkadaşım mimar Arif Atılgan.

1 km lik alanda,  bağrında  hem cami hem sinagog, hem kilise barındıran  hoşgörü semtini her şeyi ile yazdığı kitabı ‘’Evvel zaman içinden YELDEĞİRMENİ’’ kitapları şimdi bütün kitapçılarda ve D&R larda  bir dönemi ve bu semti  merak edenler için  satışa çıktı. .

 
Toplam blog
: 465
: 918
Kayıt tarihi
: 15.01.09
 
 

İstanbul doğumluyum.. İstanbul'un  tramvaylı döneminden bu şehirde yaşıyorum. Gençlik yıllarında ..