Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Nisan '08

 
Kategori
İzmir
 

Expo 2015, kazanç mıydı yoksa kayıp mı?

Expo 2015, kazanç mıydı yoksa kayıp mı?
 

Fotoğraf:www.img169.imageschack.us


Geçen hafta ülkemizin siyasi, iktisadi ve sosyal açılardan yine son derece sıcak ve yoğun gündemine adeta bir göktaşı gibi düşen EXPO 2015 İzmir rüyası, ardında son derece ilginç çağrışımlar ve soru işaretleri bırakarak hızla eskiyen gündemin sisli bulvarı içerisindeki yerini aldı.

Ulusal gündemimize geç giren fakat hemen ardından telaşlı bir sahiplenme ile kamuoyuna mal edilmeye çalışılan, bazen bir dönemlerin “Eurovision Şarkı Yarışması” birinciliği fetişizmini anımsatan ve hayal kırıklığı yanı sıra soru işaretleri ile sonuçlanan karmaşık bir süreçti yaşanan. “ Medyatik şenlik vaadi ve aktörleri” ile, çoluk çocuk, genci yaşlısı insanların, bu güzel kentimizin ana meydanında kutlamalara yönlendirilmeleri... Bu yetmiyormuş gibi, sonucun önce “ yanlış” ilanı ise, zihinlerimizin yakın tarih koridorlarında, 2005 yılı 17 Aralık tarihinde onca taviz karşılığı varılan AB ile müzakere mutabakatının, Ankara Kızılay meydanında bir kısım vatandaşça “ AB’ ye girdik!” diye kutlanışına nazire yapıyordu adeta. Neyse, burada asıl kazananın Milano olduğu, bir anda herkesin sus pus oluşu ve yaşanan hayal kırıklığı eşliğinde 15 dakika sonra anlaşıldı ama AB hayalinin aynı kaderi yaşaması hala yıllar almaya devam ediyor!

Bu oluşumun tarihsel perde arkasına kısaca bir göz atmak gerekirse; EXPO 2015 İzmir’e ( Milano’ya) uzanan sürecin başlangıcı, kapitalist pazar ürünlerinin uluslararası ölçekte sergilenmesi şeklindeki etkinlik, 1851 yılında Londra’da düzenlenen, 25 ülkenin katıldığı ve altı milyon kişinin ziyaret ettiği, uluslararası ticari özellikli bir sergi ile başlamıştır. Uluslararası kapitalizm, bu sergileri, 1928 yılından itibaren kurduğu “Uluslararası Sergiler Bürosu” (Günümüzde 151 ülkenin üye olduğu“ Bureau of İnternational Exhibitions ” –BIE-) aracılığı ile ticari içeriği olmayan, uluslararası kapitalizmin bilimsel, ekonomik ve sosyal alandaki politikalarını gündeme getirdiği ve geliştirdiği, ideolojik bir aracına, expolara -sergilere- dönüştürmüştür.

Bu etkinlikler, altı haftadan kısa, altı aydan uzun olmayan, kabaca en az 1,5 milyon metrekarelik alanda, en az beş yılda bir yapılan büyük sergilerden ve iki büyük sergi arasında bir kez yapılan küçük sergilerden oluşmaktadır. Uluslararası üretim ve ticaret sermayesinin bu ideolojik aracının, her bir EXPO için ayrı bir “ana konusu” (teması) bulunmaktadır. Örnek olarak, 1939 yılında, New York’ta yapılan serginin teması olan “geleceğin dünyasını yaratmak” ve 2000 yılında Hannover’de yapılan serginin teması olan “insan-doğa-teknoloji; yeni bir dünya oluşuyor” verilebilir.

İzmir'in EXPO' ya aday olması, ilk olarak 1992 yılında İzmir Ticaret Odası tarafından İzmir Stratejik Planı'na dâhil edilerek gündeme getirildi. 2004 yılında Türkiye, BIE üyeliğine başvurdu ve 98'inci üye olarak kabul edildi. 2005 yılında ise Türkiye, Bakanlar Kurulu kararı ile İzmir'i EXPO 2015 için aday gösterdi. 2006 Mayıs'ında dönemin Paris Büyükelçisi tarafından resmi bir mektup ile adaylık başvurusunu yaptı. Milano ve İzmir’i temsil eden yetkililer, 2008 yılının Şubat ayına kadar çeşitli sunumlar yaparak bu konuda oylarıyla nihai kararı verecek olan BIE delegelerini ikna etmeye çalıştılar. 31 Mart akşamı Paris’te BIE delegeleri arasında yapılan birinci oylamanın BIE tarafından iptalini takiben yapılan ikinci oylamada Milano kenti 86 oy alarak ( İzmir’e ise 65 oy verildi ) EXPO 2015 kenti olarak seçildi.

Ülkemize ve Ege’nin incisi İzmir’imize, içeriğinin dışında bir kentsel dönüşüm olanağı olarak sunulan ve bir kampanya ile adeta dayatılan “ EXPO 2015 İzmir “ de, kanımca, bundan önceki benzer kampanyalara da konu olan, “ Habitat” , “ Universiade” , “Formula” gibi kendi amaçlarının dışında olanaklar yaratmayan, yeni bir aldatıcı gündem olarak sunulmuştur. Çok yakın bir geçmişte yer almaları nedeniyle rahatlıkla anımsanacağı üzere, ne Habitat gibi uluslararası insan yerleşmeleri toplantılarının, ne de Universiade gibi uluslararası üniversiteler spor buluşmasının, öncesinde ve sonrasında, ülkemizde, bu toplantıların anlamlı ve sınırlı olan kararlarını bile temel alan politikalar ve uygulamalar yaşama geçiril(e)memiştir.

Milyonlarca dolar para dökülerek ve onca ağaç katledilerek inşa edilen Formula 1 İstanbul Park yarış pistimizde şu an ne yapılıyor? Sanırım o pist de yöre halkı gibi tüm o hengame içinde olan biten sonrası, metal, duman ve katran yorgunu bir yalnızlık içerisinde sponsor firmaların ürün satışlarından elde ettikleri milyonlarca doları, nasipsiz ve kızgın gözleriyle izlemekle yetiniyorlar olsa gerek.

Habitat sonrası, Habitat’ın temel vurgusu olan, “konut hakkı insan hakkıdır” belgisinin gereği olan, devletin “konut sorununu sosyal bir sorun olarak kabul etmesi ve kamusal sorumluluk alması” hükmünün gereği, yerine getirilmemiştir. Toplumun emek katmanlarının önemli ve öncelikli sorunlarından ve haklarından olan, “barınma sorunu ve barınma hakkı”nın, kamusal kaynaklarla ve örgütlenmelerle karşılanmasının tersine, kamu kaynakları ve örgütlenmesi, uluslararası ve ulusal özel inşaat şirketlerine ihale rantı yaratacak olan, ayrıcalıklı toplu konut projeleri için kullanılmıştır.(1)

Universiade sonrası ise İzmir’in mahallelerinde, tüm spor dallarını içeren yeni bir spor kurumsallaşmasının ve alanlarının yaratılmasını öngören, yerel bir amatör spor politikasını ve uygulamalarını görmek de olanak dahilinde olamamıştır.(2)

Teması sağlık olan “ EXPO 2015 İzmir “ de ( artık Milano) , her beş yılda bir yapılan bu tür sergilerden birisidir. Bu bağlamda Milano'nun belirlediği tema; "Daha iyi bir dünya için GIDA". İzmir'in teması ise; "Daha iyi bir dünya için yeni yollar: Hepimiz için sağlık" idi. Her iki kentin de teması iyi seçilmişti. Oysa ülkemizde ve İzmir’imizde “ EXPO 2015 İzmir ” ile ilgili olarak yürütülen tanıtım kampanyalarında, temanın ve serginin içeriğinin dışında, bu kentimizde kentsel, sosyal ve ekonomik dönüşümler olacağı vurgulanarak, kanımızca toplum bir kez daha yanıltılmıştır. Şehri ve bölgeyi, “ Nazım Planı”nı çok iyi bilen bazı şehir planlamacıları ve duyarlı çevrelere göre; “EXPO 2015 İzmir “ ile ilişkisi olmayan ve kentin gelecek planlarında bulunmayan, bir tür inşaat getirimini temel alarak oluşturulan projeler, bu bahaneyle İzmir’i bir Truva atı gibi kullanmak amacını gütmekteydiler.

“…hepimiz aynı gemideyiz…” sloganının ışıltılı belirsizliği altında, sayıca çok da fazla olmayan İzmir’li vatandaş Konak meydanına toplanmıştı. Gerçekte ise, bu anlamda tek bir gemi yoktu! EXPO 2015 alındığında, yani sular yükseldiğinde, kentin gerçek sahipleri olan, sağlıklı bir kentleşme ve çevreyle ekonomik ve sosyal düzeninin sağlıklı oluşmasından yarar sağlayabilecek çoğunluğun zorla sığıştığı köhne bir kuru yük gemisi ile, onların gelecekteki çıkarlarına aykırı imar, yapılaşma, alt-yapı ve ticari rantlarla daha da zenginleşecek olanların binecekleri lüks kotralar söz konusuydu.

İzmir kentinin tek ve en büyük yeşil alanı olan İnciraltı’nın önemli bir bölümünü, alandaki bölge planını ve “ İzmir Nazım Planı”nı, koruma kararlarını yok sayarak, EXPO 2015 İzmir alanı olarak belirleyen ve böylelikle yapılaşmaya açılan plan değişikliği, bu rant arayışlarının ilk sinyalini oluşturmaktaydı. Hemen sonrasında da, İnciraltı’nın yakın çevresinin yapılaşmaya açılması girişimlerinde bulunulması ve kentin ulaşım kararlarında olmadığı halde, EXPO 2015 İzmir için, İnciraltı ile Tuzla arasında tüp geçit projesinin gündeme getirilmesi, bu kampanyanın, inşaat rantına dönük özünü, açık olarak ortaya koymaktadır. Duyarlı bilim, hukuk ve toplum çevrelerince yıllardır korunan, İnciraltı bölgesini ve Tuzla Kuş Cenneti bölgesini bu yolla yapılaşmaya açarak, bu bölgelere yeni “ Mavi Şehir “ felaketlerini taşımaları söz konusu olabilecekti.

Yine, EXPO 2015 İzmir’ kabul edilmiş olsaydı, bu uluslararası fuarın ihtiyacı olan yol, otel, iş merkezi yatırımları argümanı ile, şehrin ulaşım ağlarına yönelik olarak otoyol, liman ya da tüp geçit gibi konular gündeme getirilebilecek; kamu arazilerini işgal eden ve haklarında yıkım karaları bulunan bir çok alan ve mekanın da bu yolla yeniden yasallaştırılmaya çalışılması gündeme gelebilecekti.

Bugüne kadar sağlıklı bir kentleşme ile, ekonomik ve sosyal düzeninin oluşmasına izin verilmeyen, yeşil alanlarının azlığı, sosyal ve kültürel alanlarının yetersizliği, spor alanlarının eskiliği ve yoğun konut ve nüfus bölgelerinin çokluğu ile sağlıksız bir anakent görünümü alan İzmir’imizin, yetkili ve ilgililerce, gerçekte, mevcut nüfusunun iki katına kadar olan gereksinimlerini karşılayacak farklı bir plana ihtiyacı olduğu ifade edilmektedir.

“ EXPO 2015 İzmir “ , fuar alanları, yerleşim ve bağlantı noktalarına yönelik getirim avcılarına göz kırpan yanlış seçimleri ve beraberinde dayatılmak istenen yanlış plan ve projeleri içermemiş olsaydı bile, bölgenin ve kentin gelecek planlarında öngörülmeyen yapısı ile tüm altyapı ve ulaşımına yeni yükler getirebilecek bir risk taşımaktaydı. 1984 New Orleans sergisinin, kentin bütçesinin yıkımı ile sonuçlanması, 2000 Hannover sergisinin, ziyaretçi sayısının beklenenin altında kalması gibi, yakın dönem EXPO sonuçları, küresel sermayenin bu ideolojik aracının artık zayıflamakta olan etkinliğinin yarattığı ağır yükün açık örnekleri olarak hafızalarda kayıtlıdır.(3)

Geçen haftanın sıcak ülke gündeminde “ İzmir neden kaybetti? ”, “ EXPO 2015 fiyaskosu… ” ve benzeri başlıklarla, onlarca nedeni ele alarak yapılan değerlendirmeler ise, bu işin bizim taraf olmadığımız diğer bir cephesini oluşturmaktadır. Bazı çevrelerce<ı> "Cumhurbaşkanından sokaktaki simitçiye kadar tüm Türkiye'nin seferber olduğu yarış" şeklinde yanlış aktarım ve çağrışımlara konu olan bu fuar isteği, geçmişte il olmak isteyen büyük ilçelerimizin ya da ilim, irfan aşkıyla olmasa da bünyelerinde üniversite kurulmasını isteyen illerimizin kayıt dışı, eğitimsiz, kalifiye olmayan, bir anlamda da çaresiz ve önemli bir oy deposu esnafının, tacirinin ve getirim avcısının iştahlı taleplerinden biraz daha farklı, uluslararası bir boyutu olduğu da belirtilmelidir. Bu girişimin, şehrin insanına, çevreye duyarlı sivil örgütlerine rağmen, onları çok sonradan oyuna katan, çok daha farklı, hem küresel hem de bölgesel ve özel bir boyutu olduğunu görmek sanırım bu konuda en büyük kazanç olacaktır.

 

Türkiye ve İzmir EXPO 2015'i iyi ki kaçırdı... Şüphesiz bu son değil... Bu gidişle küresel arenada daha birçok yarışın içine girilecek gibi görülmekte. Ulusal, yerel ve halkın çıkarlarına yönelik ayrıntıları görmezden gelerek girilen küresel yarışlarda “ kaybetmenin” aslında “ kazanmak" olduğunu ulusça daha iyi anlayacağımız günlerin yakın olmasını diliyorum.
 

Kaynak:

(1) Kültürel Çevre İçin Yaşam Girişimi Sözcüsü A. Tuncay Karaçorlu , “EXPO 2015, İzmir’e yönelik nasıl bir plan?"

(2) “EXPO 2015 fiyaskosu…” , Özlem Yüzak, 04.04.2008 Cumhuriyet, s.11

(3) Serpil Yılmaz, 01.04.2008, Milliyet, s.9

(4) “İzmir neden kaybetti?” Can Dündar, 01.04.2008, Milliyet, s.11

 
Toplam blog
: 366
: 2333
Kayıt tarihi
: 05.10.07
 
 

Samsun/Ladik doğumluyum. Çocukluğum ve ilk gençlik yıllarım babamın görevi gereği ülkemizin Orta ..