Ey Avrupa!

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin daimi üyeleri ve Almanya’dan teşekkül eden 5+1 Ülkeleri, İran’ın Nükleer müzakereleri için Türkiye’yi adres göstermesine karşı çıktı. Bu, Türkiye’nin konumundan dolayı var olan iki tarafla görüşebilme özelliğine gölge düşürür nitelikte itirazdır, aslında. Peki, daha birkaç yıl evveline kadar Ortadoğu’da bütün konularda İsrail ve Batı İttifakı’nın Türkiye seçeneği cazip iken, bugün neden alt sıralara indi?

Bu soruyu sorarken; Hükümetin Ortadoğu ile alakalı konularda karşı tarafta İran yanlısı bir tutum uyandıran açıklama ve tavırlarının rolünün büyük olduğunu düşünmek herhalde yanlış olmaz. Mavi Marmara Taarruzu’nu da bu kapsamda düşünürsek daha doğru bir neticeye varacağımız kanaatindeyim. Hamas Lideri Halid Meşal’i devletin Ankara’da ağırlamasıyla başlayan süreç, 2008 Filistin Krizi’nde Türkiye’nin hadiseye birçok Arap Ülkesi’nden daha tepkisel yaklaşması ve olaylı Davos Krizi, Mavi Marmara Hadisesi’nin tetikleyici unsuru olmuştur, bir bakıma. İsrail, Türkiye’nin Ortadoğu’da attığı adımlar ve Davos Krizi’nin intikamını, 31 Mayıs 2010’da Mavi Marmara Gemisi’nden almış, ya da aldığını sanmıştır. Şu anda Batı Âlemi’nde sorulan “Türkiye’nin Ekseni mi kayıyor?” Sualine yol açan sebeplere bu ve benzeri gelişmeleri göstererek örnek verebiliriz. İşte bu soru işaretlerinin yanıtı bulunmadan veya bulunmasına kendilerince yardımcı olan gelişmeler cereyan etmedikçe Türkiye’nin arabuluculuğu pozisyonu hep muallâkta kalacaktır.

İran’ın aslında Türkiye’yi görüşme adresi olarak belirtmesi de var olan muallâklığın derinleşmesine yol açar ki Avrupa’nın Türkiye’ye bakışında mevcut olan şüpheleri daha da arttırır. Oysa bugün Avrupa’da “Eksen Kayması” gibi soru ve şüphelere yol açan, Nükleer Müzakerelerde arabuluculuğuna yine kendilerince soğuk bakılmasına neden olan gelişmelerin ortaya çıkmasının sebebi yine Türkiye’ye karşı var olan kendi tutumları değil midir? Yıllardır, Ucu açık müzakere ve Kıbrıs konusunda kabul edilen Annan Planı ortadayken Rum tarafına yönelik tatbik ettikleri çifte standartlarla Türkiye’yi haksız bir şekilde sürekli iğneleyen Avrupalı “Dostların” aynı iğneyi bir kez olsun kendilerine batırması gerekmez mi?