- Kategori
- Dünya
Ey Batı, küreselleşme, sınırların açılması demek değil miydi?
milliyet.com.tr'den...
Sıkı sıkı kapatmaya çalıştığınız sınırları açmak zorundasınız!
Bu sadece “insanî” bir görev, insanî bir borç değil...
“Küreselleşme”nin gereği olarak da sınırları açmalısınız!
90’larda, “globalleşme”, “globalleşme” diye ölüyordunuz…
Sonra sonra, biz onu Türkçeleştirdik; “küreselleşme” yaptık.
Küreselleşme ne demek?
Kürenin her yerinin birbirine benzemesi…
Dünyanın bütünleşmesi!
Mesafelerin azalması, iletişimin-ulaşımın artması ve hızlanması…
Devletler ve şirketler arasında ticaretin “yaygınlaşması”… Daha çok alış-veriş, daha çok turizm…
Sivil Toplum Kuruluşlarının (STK) daha önemli hale gelmesi, dünyanın ötesinde, berisindeki “sivil toplum”un “kucaklaşması”… İnsanî ilişkilerin “derinleşmesi”… Dünyanın her yerindeki insanların birbiriyle kaynaşmaları… Elbette yardıma muhtaç olanlara yardım ulaştırılması, süratle ulaştırılması…
Devletler, milletler ve bireyler arasında kültürel etkileşim…
Ülkeler arasındaki karşılıklı bağımlılığın “yoğunlaşması”, ülkelerin iç içe geçmesi, devletlerin daha fazla işbirliğine gitmeleri…
Hele hele, bunların da ötesinde ve bütün bunların özü ve özeti sayılabilecek şekilde, “küreselleşme”; sınırların daha şeffaf, daha geçirgen hale gelmesi demek değil miydi?
Suriye’den, Irak’tan, Afganistan’dan, Pakistan’dan, Bangladeş’ten, Afrika’dan gelen yüz binlerce “dünya vatandaşı”, Avrupalılarla “küreselleşmek” istiyor. Onlara sınırlarınızı neden kapatıyorsunuz?
Eğitime, sağlık hizmetine, gıdaya ihtiyacı olan çocukları sınırlarda neden bekletiyor,
Onların istikbalini neden heba ediyor, neden ellerinde, “OPEN THE BORDERS” (sınırları açın) yazan levhalarla soğukta, günlerce, aylarca titretiyorsunuz?
Bu mu insanlık, bu mu Avrupalılık, bu mu küreselleşme?