Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Ağustos '21

 
Kategori
Doğal Hayat / Çevre
 

EY DÜNYA, SANA YAPTIĞIMIZ

Oturup aklı selim bir yazı yazmayı düşünüyordum, piknik mevsimi, tatil zamanı, deniz sezonuyla ilgili fakat ben yazamadan olaylar patlak vermeye başladı. Tabi son günlerde olan yangınlardan piknikçiler sorumlu değil yani olay öyle kazara dikkatsizlikle olan bir şey değil. Tv ler de gördüğümüz üzere nokta atışı oluyor sanki eş zamanlı bir şekilde tatil beldelerimize dağıtılıyor sanki, sanki planlanmış bir eylemsellik gibi duruyor. Kafalar karışık?

Hâlimi O biliyor! Ateş kimin emri ile yanıyor? Yakma kimin işidir?” demiş hz. İbrahim

Şimdi de sel felaketi. Felaketlerin ardı arkası kesilmiyor, tövbe tövbe.

EY DÜNYA, SANA YAPTIĞIMIZ HERŞEY İÇİN ÖZÜR DİLESEK, BİZİ AFFEDER MİSİN?

Evinize gelmiş bir misafir düşünün, siz bütün imkanlarınızla misafirin gönlünü hoş etmek, kaldığı sürece onu rahat ettirmek için elinizdeki imkanları ona açıyorsunuz. Kendini evinde gibi hisset bak burası kiler, burası dolap, buradan bunu, şuradan şunu al diyorsunuz sınır koymadan tüm iyi niyetinizle. Ye iç eğlen etrafı keşfet , güzellikleri gör, kısa bir süre için gelmişsin tadını çıkar, huzurlu, mutlu, sağlıklı bir halde sana sunulan bu imkanları şükürle, sevgiyle, fark ederek kullan. Burası benim evim bir misafirhane gibi kullana bilirsin, bak senden başkaları da var geliyor bir süre kalıp gidiyor. İnan bana ne yaparsan yap burada sonsuza dek kalamazsın, bunu fark et, inan bana buradan giderken de buraya ait hiçbir güzelliği yanında götüremezsin emin ol fark et, bak senden önce gidenlere bir bak. Hiç kimse buraya ait  bir şeyle buradan çıkış yapamadı. Fark et bunu anla...

Peki biz ne yaptık, misafirhanenin her yerine asılan bu uyarıları görmezden geldik. Huzur bulmak için dağ başlarına çıktık inerken çöp yığınlarımızı orada bıraktık. Cam şişeler, pedler, çöp torbaları çamların dallarına takıldı, çocuğumuzun bezine varana kadar dağda bıraktık huzur bulmaya gittiğimiz dağı huzursuz ettik. Serinlemek için gittiğimiz göl kenarlarında çöp yığınları bıraktık. Güneşlenmek için girdiğimiz denizleri, sahilleri plastik yığınlarına boğduk. Kendimizi korumak için taktığımız maskeyi başkalarının hayatını hiçe sayarak her yere attık. Evlerimizdeki çöpleri konteynerlerin yanına getirip bıraktık.

Yollar yapacağız diye dağları patlattık “ Biz, yeryüzünü bir döşek, dağları da (yeri dengede tutan) kazıklar yapmadık mı?

 ağaçları kestik “ kıyamet koptuğunu dahi görseniz, elinizdeki fidanı DİKİNİZ “ diyen bir peygamberin ümmeti iken, şehirlerden uzaklaşmak için zeytinlikleri “Yemin olsun incire ve zeytine” çamlıkları katledip içine oteller, villalar yaptık. Dere yataklarını değiştirdik, ortasına apartmanlar diktik, maden ocakları açtık, durmadan plastik ürettik. Sanayileşeceğiz iş imkanı olsun diye açılan fabrikaların atıklarını derelere, denizlere bağladık. Adına ev dediğimiz betonarme bina yığınları doldu her yer. İçinde gerçek ihtiyaçlı olarak oturanda var 10 tane evi olanda. Ne için, her şey insan için öyle mi? Her şey insan oğlunun konforu ve rahatı için öyle mi? Her şey yeni dünya düzeni için öyle mi? Kim bu dünyanın bize ait olduğu yalanını söyledi acaba? Kim bu dünyanın merkezinde insanın olduğunu yalanını söyledi acaba?

Doğayı kendimizden ayıramayız ama ayırdık, misafiri olduğumuz dünyanın, ormanın, dağın taşın, börtü böceğin, suyun, derenin, denizin ev sahibi olduklarını unutup içine sıçtık. Gözümüzü toprak da doyuramadı, hayvanda, dağ taş, ağaç ormanda. Kestiğimiz ağaçlar yaradı mı işimize, yatağını çaldığımız dere , katlettiğimiz hayvanlar, diktiğimiz apartmanlar, açtığımız yollar, çıkardığımız madenler. Geçici konfor, birilerinin cepleri, ormanlar, dereler, denizler cesetlerle doldu . olan kime oldu ?

Şimdi herkes birilerine suç yıkma çabasında, küreselciler yaptı. Elin maskarası olduk, uydular gönderiyorlar atmosferle bağlantımızı kesip küresel ısınma diyorlar. Küresel ısınma diye bir şey yok yok bunların hepsi bizim yaptığımız, izin verdiğimiz, görmezden geldiğimiz bokluklar.  Bedava internet vereceğiz diyorlar, ağzımızın salyalarını elimizdeki telefonlara bakıp silemiyoruz. Yeni dünya düzeni diyorlar, nedir bu yeni dünya düzeni halen uyanamadık. Pandemiyle başlayan süreç felaketlerle ayyuka çıkmış durumda. Aklımızla algımızla oynuyorlar hatta dalga geçiyorlar, biz halen 1967 ABD yapımı filmleri, dizileri izlediğimizi ZAN ediyoruz. Canlar uyanın, bu yeni dünya düzeni hikayesini araştırın. Kime göre bu yeni dünya düzeni, kimler istiyor bu düzeni? Yeni dünya düzeniyle hedefleri ne, amaç ne ? Dünyanın düzeninden ne istiyorlar? ? Dünya her şeyi ile bir bütündür. Canlı cansız, hayvan, bitki, taş toprak her şey ama her şey bir düzen içindedir zaten. Bu düzeni bozan kim?

 

Bir tarafta Devletleri, Hükümetleri , idareci ve yasa koyucuları suçluyoruz, eleştiriler, hakaretler, bu böyle olmazlar, öfkeler, kızgınlıklar, ego savaşları, koltuk kavgaları vs vs. bizim oralarda bir söz vardır “ kocakarı öpüldükten sonra kapıyı kitlemenin kime ne faydası var” derler. Ben iki senedir elli yaşındayım, elli senedir hep aynı hikaye, sadece kahramanlar değişik. Ne demek istediğim anlaşıldı umarım. Ders alma ve bir üst sınıfa geçme.

Kafam öyle yoğun ki yazı hep başka yöne evrilme çabasında ama buna müsade etmeyeceğim. Canlar ortalığa dökmek istedik mi, suçlu bulmak istedik mi, sövüp saymak istedik mi malzeme çokkk . Her türlü bilgiye, habere, olaya, duruma kolaylıkla ulaşıyoruz zaten, zaten herkes her şeyi görüyor duyuyor. Peki, ne yapalım? Bütün bu olan biten karşısında ben ne yapa bilirim? Kendimizi sevmekle başlayan yolculuğumuz da insanın en büyük handikapıdır sadece kendini düşünmek. “ kara bir gecede kara taşın üzerinde kara karıncanın rızkını veren Allah’ dır oysa. Biz ne bir karıncadan üstün ve değerliyiz ne bir ağaçtan ne bir böcekten, ne de birbirimizden. Doğada ki her bir varlık, bakın kendi sistemlerinde nasıl da ahenkle yaşıyorlar. Hepsi kendi düzenlerinde akıp gidiyorlar. Bize saldırıp kolumuzu kıran bir ağaç gördünüz mü? Ya da yatağından kalkan bir derenin evimizin ortasından geçtiğini?

Kendi sorumluluğumuzun bilinci ve farkındalığı ile her şeye ve herkese karşı sorumlu olduğumuzu unutmadan, misafiri olduğumuz bu dünyanın gerçek sahiplerinin onlar olduğunu unutmadan herkese ve her şeye yetecek kadar yaradan kaynağı ve bilincine bağlı olarak bu dünyanın hepimize yettiği ve yeteceği farkındalığı ile yaşamak. SEVGİ “ Yaradılanı Severiz Yaradandan ötürü”. Doğanın bize bahşettiği güzelliklere sahip çıkarak, koruyup, gözeterek, severek yeşerterek. Dünyayı sevgi kurtaracak canlar, frekansı en yüksek enerji sevgidir. İçimizden başlayıp dışımıza taşan sevgi kurtaracak dünyayı, herkese ve her şeye karşı sevgi.

O zaman ormanlarında bir ruhu olduğunu içinde yaşayan ağaçların canlı olduğunu, hayvanların ormanın ahalisi olduğunu, taşın toprağın onların evi olduğu, rızık kapısı olduğu unutmayacağız. Ne demiş Nazım “ bir ağaç gibi tek ve hür, bir orman gibi kardeşçesine “ Sokağa çıkma yasaklarında gördük, doğa biz olmadan da ne kadar huzurlu ve bereketliydi. Sevgiyle ilgi gösterdiğimizde ise bollukla bereketle karşılık verdi bize.

Eyy insan oğlu yapma. Hem kendine hem bu güzel dünyaya zulüm etme, yapma, zararı yine sanadır unutma. Bu dünyanın üstü varsa altıda vardır. Altına inmeden bir ağacı sevgiyle kucakla belki sana gölge olur, bir hayvana yuva ol belki sana dost olur. Kendi evimiz de nasıl davranıyorsak doğada da öyle olsak nasıl olurdu? İçtiğimiz sigara izmaritlerini odamızın ortasına mı atıyoruz? IQ yu düşürmeden “ temizlik imandandır “diyen bir dinin mensubları olarak iç ve dış temizliğimizin sorumluluğunu alalım inşallah. Doğa bizden öncede vardı ve biz olmasak da o olmaya devam ediyor. Her felakette doğaya karşı ne kadar aciz olduğumuzu görmüyor musunuz? Yağmurları, selleri, depremleri hangi güç durdura biliyor? Bozkurtta yağmurun şiddetinden baraj kapakları patladı diyorlar. Biz sadece onlara sebebiyet vermeyelim ve olabilecek zararları akıllı, mantıklı işlemlerle azaltalım vesselam. Bu günden itibaren herkes kendi evinin içini ve dışını güzelleştirsin inşallah.

Doğayı ve doğadaki her bir varlığı önemseyerek kendimizden ayırmadan onları rahat bırakarak kendi sorumluluklarımızı almak bize ve bu dünyaya nasıl bir katkı olur? Bunu düşünelim ve fark edelim inşallah.

Dikili bir ağacınız olması dileği ile, Sevgiyle kalın hoşça kalın.

 

 

 
Toplam blog
: 48
: 175
Kayıt tarihi
: 19.08.13
 
 

Çok bildiğimden değil anlamak ve anlam kazanmak için yazıyorum, anlamlarla var olmak adına, herke..