Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Aralık '06

 
Kategori
Futbol
 

Ey hakem söyle son sözün nedir?

Ey hakem söyle son sözün nedir?
 

İnsanda bulunan bir şeyi yapabilme gücüne yetenek denir. Güç ise, algılamayla oluşturulan ve doğuştan gelenlerle sonradan kazanılan bilgilerin yaşama geçirilme potansiyelidir. Tüm sağlıklı bireylerde etkin olan bu potansiyel, insanın yapması gereken ödevleriyle ilişkili olarak zihnin özelleşmiş fonksiyonudur. Her ayrı meslek grubunun aynı meslek grubu içinde yer alan bireylerin, farklı başarı göstermesi bu yüzdendir. Gücünün nelere yettiğinin, neleri başarabildiğinin veya nelerin üstesinden gelip gelemeyeceğinin bilincinde olan bireylerin sağlıklı birey oldukları kabul edilmelerine rağmen, yaşamda gerçekleştirilen ödevler sırasında bireylerin bu tip öz sorgulamalara gitmediği de bir gerçektir. Zorlamayla veya tesadüf seçilen meslek gruplarında bu başarısızlılar bile kabul edilmezken, isteyerek seçilen meslek gruplarında bile, bireylerin yeteneklerinin elverişsizliği nedeniyle, yaptığı hatalarını bilerek yapmadığı, yetenekleriyle ilgili olduğu düşünülmemekte veya kabul edilmemektedir. Bir mesleği gerçekleştirmeye yetenekli olmak yetmez, o edime yatkın olmak da gereklidir. Bireylerin kendi benliğinde olan bu tür enerjiler, yaşama dönüşmesi sırasında kaynak oluşturup kullanılırsa, birey başarılı, kullanılmazsa-ki bu da yetenek ve yatkınlıkla ilgili olarak-başarısız olunur. Yani bilerek veya isteyerek yanlış yapılmaz. İstikrarlı olarak hata yapılmaz. Birey hata yaptığının farkında değildir. Hata yaptığını daha sonra çevreden öğrenir ama iş, işten geçmiştir. Fakat bu bireyler diğer bireyler tarafından hiçbir zaman bu kriterlerle değerlendirilmez. Değerlendirme yapabilecek bireylerin de yetenekleri ve yatkınlıklarının, bunu anlayabilecek ve değerlendirebilecek yetenek ve yatkınlıkta olması gerekir. Bu kısır bir döngüdür. İnsanlar birbirlerini anlamazlar, anlamsız ve kanıtsız suçlarlar. Hatayı yaptıran şeyin; yeteneksizlik ve yatkınsızlık olması kanıt sayılması gerekirken, kanıt; belki de yapılan hataların belgelenmesiyle olmaktadır. Bazen kanıt bile aranmamaktadır, bireyler doğrudan suçlanmaktadır.

Ecevit Kılıç’ın Nisan 2003’de Toplumsal Dönüşüm Yayınlarından çıkan “Kirli Kramponlar Futbol Mafya Para Siyaset” kitabı; futbolun kirli işlerini belgelemesine rağmen, her hakem hatası da bu çerçevede örgütlü ve organize olarak bir futbol kulübünü veya kulüplerini kayırma veya yerme olarak değerlendirilmemelidir. Penaltı verilmedi, çünkü hakem falancanın adamı. Ofsayttan gol verildi, filancanın adamı. Sarı kart gösterildi, çünkü hakem bir sonraki maçı düşündü. Kırmızı kart verdi, hakem kesinlikle satılmıştı. Dur, dur; bir daha geri sar bakıyım, işte, ,işte gördünüz mü, bu dünyanın her yerinde penaltıdır. Ama hakem eyyamcı kardeşim, eğer merkez hakem komitesini ve federasyonu arkasına almasa buna cesaret edemez.

Sorun, her meslek grubunda hata yapabilen insanların varlığının kabul edilip edilmemesiyle ilgilidir. Bir doktor yanlış teşhis, tedavi, ve ameliyat yapmıyor mu? Bir başka doktor, bu teşhis, tedavi ve yanlışı düzeltmiyor mu? Bir mühendis yanlış veya eksik proje çizmiyor mu? Bir avukat, cinayetini mahkemede itiraf eden kişinin en az ceza alması için müvekkilini savunmuyor mu?

Bireyi, birey olarak kabul etmek gerekir. Bireyi, yaşamda hata ve yanlışlar yapabilecek bir canlı olarak kabul etmek gerekir. Bireyi, yetenekleri ve yatkınlıklarının kapasitesiyle değerlendirmek gerekir.

Yeteneğin ya da yatkınlıların ve diğer açılımların neden olduğu çok büyük yanlışlar, ilgili meslek örgütleri veya hukuk kurumunca zaten yeri geldiğinde cezalandırılmaktadır. Ancak, maç görüntülerinin bir ileri bir geri sarılmasıyla, hakemler ve ilgili kurumlar hemen oracıkta idam edilmemelidir. Kaldı ki bu idam cezası da farklı oturumlarda, farklı otoritelerce, farklı farklı değerlendirilmektedir. Kimileri, bu hakemin idamının gereksiz olduğunu, idam sözcüğünün bu olayda geçmesinin bile Anayasa suçu olduğunu söylerken, kimileri de tam iki kere üst üste idam edilmesini, hatta; hakemin boynuna yağlı urganı geçirirken tam iki kere dolanmasını, ülkenin resmi tatil edilmesini, hata yaptığı stadda darağacı kurulmasını, o maçı izleyen taraftarların tekrar o stada çağrılmasını, hakem asılırken yedi ceddini ilgilendiren namus tezahüratlarıyla asılmasını isterken son sözünün sorulmasının hiçbir sakıncası olmadığını söylemektedirler.

-“Ey hakem, söyle, son sözün nedir?”

-“Suçsuzum, o olayı görmedim, fakat sizler böyle değerlendirdiniz. Beni, yeteneklerimle ve yatkınlıklarımla değerlendirmediniz. Tanrı, benden sonra diğer hakemlere yardım etsin, Türk milletime yardım etsin”.

 
Toplam blog
: 135
: 1226
Kayıt tarihi
: 11.10.06
 
 

Ankara Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu Öğretim Üyesi. Spor Sosyolojisi, Popüler Kültü..