Ey Şehr-i İstanbul

İstanbul, güzel ve çileli bir şehir. Taş’ı toprağı altın diyerek binlerce, milyonlarca kişi İstanbul’a göç etmiştir. Tarihi yapıları, eserleri hepsi bir birinden güzel ve insanın aklına “O dönemlerde böyle bir mimari” dedirtecek nitelikte.

İstanbul, 330-395 yılları arasında Roma İmparatorluğu, 395-1204 ve 1261- 1453 yıllarında Doğu Roma İmparatorluğu Bizans ve 1204-1261 yılları arasında ise Latin İmparatorluğu’na başkentlik yapmıştır. Eski adı Konstantinopolis

Kimi “Yedi tepeli şehir” demiş, kimi “İstanbul’u dinliyorum gözlerim kapalı”. Uğruna savaşlar verilmiş, şiirler, şarkılar yazılmış.

İstanbul nazlı, güzel,cilveli bir kadın gibi göz kırpmakta halen daha.

Yabancılar, İstanbul’a Konstantinopolis demeyi seçmekte, yabancı kanallarda tüm ülkelerin başkentlerindeki hava sıcaklıkları verilirken sıra Türkiye’ye geldiğinde İstanbul ‘daki hava durumu bildirilmekte.

Diyeceğim o dur ki Ey Şehr-i İstanbul sen herkesin kalbinde sakladığı ateşsin, aşksın.

Kimileri seni bizden geri almak ister, kimileri başka şeyler. Çünkü sadece bir şehir değil çok daha derin anlamların var başkalarının düşüncelerinde bakış açısında…

İstanbul, İstanbul olalı her taraftan böylesine çekiştirilmemiştir.

Neyse, gelelim asıl konuya …..

Son zamanlarda İstanbul’a olan aşkımız iyice arttı (yöneticilerin). Medya Merkezleri zaten İstanbul’daydı. Sonra yavaş yavaş bankaların genel merkezleri taşındı. Geçen yıldan beri ise Merkez bankasının İstanbul’a taşınması düşünülmekte….Tüm bunlar için neden olarak da İstanbul’un kültür merkezi ve finans şehri olması gösterilmekte.

Yine son zamanlarda İstanbul’da günlük olay gibi gözüken başka şeylerde yaşanmaya başladı.

En yakın ve taze haber olarak da dün Bahçeşehir’de yıkım sırasında yaşanan olayları gösterebiliriz. Polis okula gaz bombası attı. Hoş Vali Güler’e göre gaz bombası rüzgardan dolayı okuldakileri etkilemiş. İstanbul Polisi hırçın, en büyük benim edalarında dolaşmakta, Adliye basmakta, gece kulübü basıp soruşturma için adam tutuklamakta, Trafiğin işlek ve konutların yoğun olduğu bir semtte gerekli tedbirleri, istihbaratı almaksızın operasyon düzenlemekte ve daha niceleri..Emniyet müdürü polisten hırçın, İstanbul valisi keza..

Adliye bir başka. Özellikle özel haklara sahip savcıların polisten aşağı kalır yanı yok. Yapılan soruşturma çerçevesinde gerekli ve yeterli bilgilere, istihbarata ulaşmadan hatta gerekli arama emirleri çıkartılmadan polisin çeşitli yerlere baskınlar yapmasına hukuk kurallarının çiğnemesine göz yummakta, Ankara’nın sus pus olması için bir takım kişiler ellerinden geleni yapmakta. Örn; “Çok konuştun gir içeri” denilmekte.

Kimse bana “Tüm bunlar İstanbul’da yaşanıldığı ya da başladığı için…” demesin. Her gün çok değişik, biri bitmeden birinin başladığı olaylarda yaratılmak istenilen kaos’un arkasında ya da labirentin ortasında büyük bir resim durmakta. Durmakta ama o resmin gözükmemesi, gözden kaçırılması içinde her türlü kargaşa da yaratılmakta.

Sanırım kaos’un ardında ki resim çok daha büyük bir şeyin habercisi olduğundan….

Kısaca, Ey Şehr-i İstanbul, Ah güzel İstanbul….

Ama neden İstanbul? diye sorma zamanı geldi.

Bir takım ip uçlarını arka arkaya koyduğumuzda nedeninin zaten gözler önünde olduğunu görebiliriz..

İpuçları neler mi? Birkaç tanesini sıralayalım…. Kimileri için Konstantinopolis, kimileri için başkent (Osmanlı İmparatorluğu dönemine duyulan özlem), kimileri için kalabalık nüfusu nedeniyle bir takım denemelerin rahatlıkla yapılabileceği bir şehir, kimileri için ön plana çıkartılmasa bile özlemi duyulan bir devlet biçimi (Polis Devleti = Ilımlı İslam ya da İslam Devleti)

<ı>“Eğer dünya tek bir ülke olsaydı, başkenti İstanbul olurdu” – Napolyon Bonapart

var gaJsHost = (("https:" == document.location.protocol) ? "https://ssl." : "http://www."); document.write(unescape("%3Cscript src='" + gaJsHost + "google-analytics.com/ga.js' type='text/javascript'%3E%3C/script%3E")); try { var pageTracker = _gat._getTracker("UA-7006964-1"); pageTracker._trackPageview(); } catch(err) {}