Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Eylül '10

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

Eylül'de Datça

Eylül'de Datça
 

Uzun yıllardır tatilimi Datça'da geçirmeme rağmen ilk defa Eylül ayında gitma fırsatım oldu. İlk başlarda bayağı tedirgindim acaba daha güneye mi gitsem? diye düşündüm ama Datça'ya gitmeden dinlendiğimi hissetmediğim için riske girdim. İyi ki de girmişim. Datça'nın en güzel zamanı Eylül'müş.

Reankarnasyon var mı, yok mu bilmiyorum ama eğer daha önce bir hayatım varsa, kesinlikle Datça'da yaşamışımdır. Oraya gittiğim anda evime gitmişim gibi hissediyor ve huzur buluyorum. Datça benim bedenimden çok ruhuma hitap ediyor. İçimde biryerlerde oraya ait olan bir parçam olduğunu ve orada onunla kavuşmuş, bütün olmuşum gibi hissediyorum. Başka nereye gidersem gideyim o hissi yakalayamıyorum. Datça'da olmak benim için sıradan bir tatilden çok daha farklı bir anlam taşıyor. Ruhum özgürleşiyor, algılarım açılıyor ve kendimi hiç olmadığım kadar huzurlu ve mutlu hissediyorum.

Datça, daha çok yaşlıların gittiği bir tatil beldesi olarak anılıyor. Eylül ayı olmasından dolayı sanırım bu gittiğimde neredeyse en genç bizdik. Plajda, otelde, heryerde amcalar ve teyzeler vardı. Tatilde gece hayatı da önemlidir, sabahlara kadar eğlenmek istiyorum diyorsanız Datça uygun bir seçim değil. En azından Eylül ayında.

Datça'ya gidip de geçen yıl hayran kaldığım Palamutbükü'ne uğramadan olmazdı. İki günümü de orada geçirdim. Geçen yıla göre yapılaşma artmış, kalabalıklaşmış ama insana huzur veren dalga sesi ve rüzgarı hep aynı..

İlk defa bir tatile gidip de kilo alarak döndüm. Bunun sorumlusu Datça ekmeği balı ve tereyağ. Tarçınlı ve susamlı, yuvarlak Datça ekmeği, tereyağ ve bal ile o kadar güzel oluyor ki insan ne kadar yediiğini farkedemiyor. Farkedemeyince sana kilo olarak dönüp kendini farkettiriyor.

Günün en sevdiğim zamanı, güneşin batmak üzere olduğu akşam üzeri saat 7-8 civarıydı. O saatlerde emekli kahvesi olarak bilinen Serap Cafe de denize karşı çay içmek en keyif aldığım şeylerden birisiydi.

"Serap yolu sensiz, Eylül kadar sessiz" yazısını Datça'ya giden herkes görmüştür sanırım. Hikayesini öğrenmek kısmet olmadı ama insana hüzünlü bir aşk hikayesini anımsatıyor. Belki de o nedenle orada sürekli hüzünlü şarkılar çalınıyordur. Bir daha gidersem hikayesini öğreneceğim.

Gittiğim her tatilin sonunda kendimle ilgili yeni şeyler keşfederim. Bu tailimde de keşfettiğim ve kendimi yeniden tanımlamama, hayatımı yeniden yapılandırmama sebep olan şeyler öğrendim. Tatil dönüşü yeni bir ben olarak, rutin hayatıma geri döndüm.

Bu sene Datça'da neler öğrendimi, kendimle ve hayatla ilgili neler keşfettiğimi de bir başka yazıda anlatmaya çalışacağım.

 
Toplam blog
: 117
: 2437
Kayıt tarihi
: 07.02.09
 
 

1970 Tokat doğumluyum. İstanbul Tıp Fakültesi Sağlık Meslek Yüksekokulu Tıbbi Laboratuvar bölümü mez..