Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Mayıs '12

 
Kategori
İnançlar
 

Eyvah, eyvallah ve yaşam

Eyvah, eyvallah ve yaşam
 

Eyvah demeden!


Güzel günler bizi bekliyor diyoruz, eyvallah diyoruz, geçer diyoruz, diyoruz değil mi?
Kimi elindeki kadehin çakırkeyif yüzeyine yansıyan kederle eyvallah diyor, kimi maskenin acılı yüzünü kalbine basarak eyvallah diyor, kimisi nice kederler yoğurmuş elleriyle sırtını sıvazlıyor bir diğerinin eyvallah derken... Eyvallah demeden olmuyor. Eyvah bahar geldi demiyor neyse ki hiç kimse. Sevilen dostlar gibi geldi, geçiyor bahar, ona da eyvAllah...
Nedir bu eyvallahtaki sır bilinmez lakin geçen gün okuduğum bir derviş hikâyesini bu hafta paylaşmak istiyorum, eyvah demeden eyvallah diyebilmek dileğiyle...
...
Bir gün dervişin biri şeyhinin abdest alması için eline su döküyormuş. Şeyh abdest alıp ellerini ovuştururken, derviş şeyhinin parmaklarının arasının tam olarak ıslanmadığını görmüş. Koca şeyh olmuş ama doğru dürüst abdest almasını bile bilmiyor diye geçirmiş içinden. Derviş şeyhinin abdest almasını beğenmeyip, onu içinden alaya almış. Ancak bu düşüncesi yüzüne vurmuş. Şeyh dervişin yüzüne bakınca bu alaylı düşüncesini görmüş ve onu dergâhtan uzaklaştırmış.

Derviş aç susuz dağlara vurmuş kendini. Elde yok, cepte yok, yatacak yer yok ve üstelik hava da kararıyor. Tam bu sırada bir çobanla karşılaşmış. Durumunu anlatmış, böyleyken böyle oldu demiş uzun uzun. Çoban üzülme be kardeşim demiş. Şu dağın arkasında “eyvallah şehri” var. Orada herşey bedava. Lokantaya gidiyorsun yemek yiyorsun eyvallah deyip çıkıyorsun, hamama girip yıkanıyorsun eyvallah deyip çıkıyorsun... Ammaaaa, dikkat edeceğin üç nokta var. Kulun işine, Allah’ın işine karışmayacak ve yalan söylemeyeceksin demiş. Bu üçünü yaparsan seni kırbaçlayıp sonra da şehirden atarlar demiş.

Dervişin gözleri gülmüş, hemen yola koyulmuş. Eyvallah şehrine gelince önce bir lokantaya gitmiş. Tıka basa karnını doyurmuş, çıkarken eyvallah kardeş demiş. Lokantacı da eyvallah eyvallah, demiş. Şaşkınlık içinde, bir de hamama varayım demiş. Gitmiş bir güzel yıkanmış, çıkarken eyvallah demiş. Hamamcı da eyvallah, eyvallah demiş. Bir gün iki gün derken böyle iki hafta geçmiş. Derviş zevkten dört köşe: “Oh ne güzel, bir eyvallah ile yaşayıp gidiyoruz” diye düşünürken “Artık evlensem bari” demiş. Şehirden sormuş soruşturmuş, “eyvallah” demiş kızı almış, hemen nikah kıyılmış. Vee aylar sonra derviş bir gün yolda giderken iki kadın dikkatini çekmiş. Biri yaşlı kamburu çıkmış ve kapalı, diğeri çok genç ve güzel, çok da açık giyinmiş. Derviş “işe bak, asıl güzel olanın kapanması gerek, yaşlı ve çirkin kadın ne diye kapansın ki ona kim bakacak sanki” diye mırıldanmış. Bunu duyan genç kız “Yetişiiiiin kulun işine karışıyor!” diye bağırmış. Polisler gelmiş, hemen orada dervişe 40 kırbaç. Derviş bitkin düşünce, “Allahım bu ne iştir, ne yaptım ki ben şimdi?” demiş. Oradan geçen bir adam bunu duyunca “Yetişiiiin, Allah’ın işine karışıyor!” diye bağırmış. 5 dakika sonra dervişimiz 40 kırbaç daha yemiş, sürüne sürüne eve gitmiş. “Hanım yardım et yatır beni...” derken tam o sırada kapı çalmış. Derviş, “Hanım, şimdi kimseyi çekemem beni sorarlar ise yok de...” diye tembihlerken eşi avazı çıktığı kadar bağırmaya başlamış: “Yetişiiiin yalan konuşuyor!”...

Tabii ki dervişimiz bu kez eyvallah şehrinden atılıyor. Her şeye “eyvallah” diyemeyince, “Eyvaaah!!!” diyerek terk ediyor bu şehri...

Muhabbetle kalınız.

 
Toplam blog
: 149
: 652
Kayıt tarihi
: 07.04.10
 
 

Sazsız söze ezgiler diziyoruz, birer birer. "Kim" olduğumuzun belli olmadığı bu dünyada K..