Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Ekim '07

 
Kategori
İnançlar
 

Eyvah aynam kırıldı!

Eyvah aynam kırıldı!
 

Malum biz hanımlar süsümüze düşkünüzdür. Gün içinde olabilecek en sıklıkta aynaya bakarız. Bu aslında ne kadar da ciddi bir işlevdir. Kontrol çalışması olarak da adlandırabiliriz bu eylemi. Ruhumuz hale hazırda aynı bedende mi diye bir bakmanın ne sakıncası var ki?

Şaka bir yana; “Ay rimelim akmış mı? Saçım nasıl duruyor? O da ne, bir sivilce mi çıkmış?” derken arada sırada çantamızı karıştırır – ilk araştırmada genelde o çantadaki aradığımız şey bulunamaz- ve aynaya bakarız. Ve bakmaya da devam edeceğiz.

Geleyim kırılma mevzusuna. Akşam geceyle buluşmak üzereydi, arkadaşlarımla geçirdiğim hoş sohbetli dakikalardan sonra eve dönmek için aracıma binmiştim. Emniyet kemerimi taktım. Arabayı çalıştırmadan şöyle bir, aynaya gözlerimi çevirerek özellikle kendime baktım. Kullandığım ayna dikiz aynamdı. Derken aynaya bakmamla beraber bir çatlama oldu ve ayna kırıldı! O anda bir kayıt yapabilseydim ve bakışlarımdaki şaşkınlığı görebilseydiniz keşke. Bir çizgi film de olabilecek, normal yaşamda olasılığı imkânsız bir olaydı bu. Hiçbir şiddete maruz kalmayan durgun haldeki bir ayna nasıl olurda kırılabildi?

Gözlerimdeki enerjinin yoğunluğuna dayanamadı ya da öyle güzelim ki ayna beni görünce çatladı diye düşünmedim değil. Vel hâsıl, fiziksel bir açıklama bulamadım bu olaya.

Üstüne üstlük ayna kırılmasının yedi yıl uğursuzluk getireceği dünyanın yaygın inanışlarından biri olduğu gerçeğini de biliyorken, ciddi manada korktum diyebilirim. Tabi boş durmadım eve gelince, uğursuzluk inancının kökeni bugün kullandığımız cam aynaların icadından daha eskiye dayandığını öğrendim ve birkaç araştırma sonucu konuyla ilgili şu verilere ulaştım;

Eski Mısırlılar, Yahudiler ve Yunanlılar pirinç, tunç, gümüş ve altından aynalar kullanırlarmış. M.Ö. 6. yüzyılda Yunanlılar arasında su dolu kaplardan geleceği okumak, kâhinlik başlamış. Romalıların miratorium adını verdikleri bu uygulamaya göre, suda aksi görünen kişinin geleceğini okumak mümkündü ama bu kap bir şekilde döküldüğü veya kırıldığı takdirde bunun anlamı da o kişinin kısa bir şekilde felakete uğrayacağı, daha doğrusu öleceği imiş. Romalıların inancına göre, insan sağlığı yedi yıllık dönemler geçirdiğinden, kırılan ayna yedi yıllık hastalık veya talihsizlik anlamına gelmeye başlamış. İlk cam tabaka halinde kırılabilir aynalar 15. yüzyılda Venedik’te üretilmiş. Gümüş sırlarla kaplı aynalar elbette ancak zengin sınıfların tüketimine sunulmaya başlanmış. 1600’lerde İngiltere, Fransa ucuz ayna üretimine başlayınca haliyle kıtalar arasında da yaygınlaşmış. Anadolu’da da yastık aynaları cam tarafı duvara gelecek şekilde asılır ya bununda sebebi insan suretini çok sık görmesi uğursuzluğa kapı açıyor inanışından kaynaklanıyormuş. Neyse ki Avrupa da büyük boy aynalar üretildikçe bu inanıştan biraz uzaklaşarak aynalar düz asılmaya başlanmış. Ama yine ne zaman ayna kırılsa uğursuzluk getirdiğine inanılır.

Ruhbanı bir inanış ama herhangi bir ayna kırılması akabinde umarım ben dâhil olmak üzere kimselere herhangi bir uğrusuzluk gelmez.

Sevgilerimle,


Hamiş: Ramazan Bayramanızı kutluyorum. Sevdiklerinizle güzel günler diliyorum. Şeker çok yemeyin ama!!

 
Toplam blog
: 93
: 1475
Kayıt tarihi
: 02.02.07
 
 

Elektrik mühendisiyim. Eğitimci bir ailenin kızıyım. Kelimeler ve rakamlarla geçen serüven dolu b..