Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Temmuz '08

 
Kategori
Felsefe
 

Ezber bozmak

Ezber bozmak
 

Gordon: “Yaratıcılık; öğrenilebilen, geliştirilebilen bir güçtür.”

“Ezber bozmak” ifadesi son zamanlarda sıkça yerli yersiz kullanılmaya başlanmıştır. Birçok kimsenin “ezber bozmak” misyonuna soyunduğu bir gerçektir. İfade maalesef giderek klişeleşmektedir. Bu ifadenin kendisinin yeni bir ezber yaratmaması gereklidir. Ezberin yerine yeni bir ezber koymak için çabalamak en hafifinden gayriahlâkî bir yaklaşımdır. Bu ifadeyi bireyin kişisel gelişimi perspektifinde ele alıp inceleyeceğiz.

Ezber bozmak; “Birinin sahip olduğu önceki düşüncenin yanlış olduğunu göstermektir.” şeklinde sözlükte geçer. Ezber bozmak, kişinin hayatına soktuğu alışılmışlığın, günlük rutinin rahatlığının, her konu için basit bakış açısının yıkılmasıdır. Sıradan ve sürüden ayrılmaktır. Böyle gelmiş böyle giderci avam tavrın haricinde kalmaktır. “İnsan, bütün dogmalarından arınmalıdır." düsturunu takip etme ergenliğidir. Bir durum karşısında kişinin kendisinden kitlelerce beklenen ezber beklentinin dışında davranış sergilemesidir.

Yaşama at gözlükleri ile dogmatik bakış açısı ile bakan geniş kitlenin bunu yapmayı düşünme yetisi dahi yoktur. Ye, iç, uyu, üre ve para peşinde koş sarmalındaki yüce şahsiyetler için çok uzak bir kavramdır. Ezberci, döngü hayatında mutlu mesut “cehalet bir erdemdir.” düsturu ile yaşarken; kendi ezberlerini bozmak için bu zor yola koyulmuş asıl insan herkesin yapamayacağı işi gerçekleştirmek için uzun zaman uğraş verir ve kendini yaşarken dönüştürebilir.

Her değer, her olgu bozulacak, yenilenecek diye bir şey söz konusu değildir. İyi, doğru ve güzel yönünde kendi ile yüzleşen birey için ayak bağı olan, zamanın ruhunu yakalayamayan köhnelikten sıyrılmaktır amaç. Bu toplum içerisinde yüzyıllardır gelen bir örf, gelenek olabileceği gibi kişinin gönül aynasına bakıp kendinde gördüğü bir zayıflık da olabilir.

Gerek kendinin gerekse toplumun ezberini bozmak bir hayat şeklidir. Bu hayat görüşü önce evin içini temizlemeyi gerektirir. Birey önce kendini dönüştürür ki çevresi için söz söyleme yetkisine sahip olsun. Ezber bozmaya kalkan cesur birey, tüm dogmatik yapıdaki geniş kitlenin kimyasını altüst edip onları afallattığı ve tüm dogmalarını yerin dibine gömdüğü için şiddetli eleştirilere hazırlıklı olmalıdır.

Ezber bozan, bozduğu ezberin yerine yeni bir ezber enjekte etmeyecektir. Özgürleşen birey özgürce kendini, hayatını, kişiliğini sadece kendisi yeniden yaratabilme gücüne kavuşacaktır. Toplumun, yakın çevresinin ona yazıp okuması için verdiği hayatı yaşamayacaktır artık. Aklı, beyni, vicdanı ve gönlü ile düşünecek ve adım adım ilerleyecektir. Vicdanını gönlünde koşulsuz tanrı sevgisi ile tahsis etmiş insan gibi insan için dışardan gelen sesler önemli değildir. Vicdan, kişinin kendi kendisinin yargıcı olmasıdır ve sorumluluk kendisine aittir.

Ezber kolaycılıktır, geliştirilemez, akıl yürütülemez. Ezber yaratıcı değildir. Ezber her konuda karşımıza çıkabilir. “Ben böyleyim” tarzı bir kişilik ezberi de olabilir, her hangi bir konuda ezber şeklinde düşünce tarzı da olabilir. Ezber bozmak ilkeleri, prensipleri, tüm değerleri çöpe atmak değildir. Her konuyu içinde düşünüp en doğrusunu bulabilmenin yoludur. Yeni başlangıçlar yapmaktır. Bizi biz yapan ne varsa her kişisel özelliğin, her tavrın, her tutum takınışın, her söylenenin ve düşünülenin tekrar tekrar iç denetimden geçmesi ve yeniden değerlendirilmesidir.

Mahalle, aile, çevre, toplum baskısı denen gerçeklerden sıyrılarak özgür birey olunabilinir. Bu da hiç kolay değildir. Kişiliğin oluşumuna bu kadar etki eden bu faktörlerin bireyin düşünce sistematiğine etkisi inanılmazdır. Birey sunulan değerler içerisinde toplumda ne kadar geniş kabul görürse görsün kendine göre bir yanlışlık varsa, bu noktada birey olabilmenin gücü ile o değer kişinin kendi ezberini bozması sonucunda tarihin çöplüğünde yerini alır.

Genelde eski reformize edilerek yenilenir. Ezberci kitlelerce genel geçer yargılar, basmakalıp fikirler, rutinler, menfaate uydurulan örfler, herkesin kolaylıkla düşünebileceği popülist düşünceler, rutin yorumlar, alışılmış tutumlar tartışmasız ön kabullerle dogma şeklinde sunulur. Ezber bozmak bunların yerine yeni hakikatleri, doğruları o an için koyar. Sürekli gelişim ve değişim ilkesi gereği bu söylemlerde zamanla yenilenir. “Değişmeyen tek şey değişimdir.” basit sloganı bir gerçektir; kaskatı kesilip zamanın ruhunu anlamayanlar, kendilerini çağın gereklerine uyumlayamayanlar sızlana sızlana yitip gideceklerdir. Zamanın ruhuna uyum ise duygu ile uçlarda boş boş gezinmekle değil, aklın rehberliği ile olur. Ezber bozmak hayata bir adım geri çekilerek büyük çerçeveden bakabilme yetisidir. Bu da küçük zihinlerin harcı değildir. Minik dimağlar geleneksel yaşam tarzı ile devam ederler. Yenilik, değişim ve onların getirdiği gelişim sülaleden ezberle yaşayanlar için kabul edilemezdir.

Ezber bozmak, en iyi bildiğimizi sandığımız doğruları, kararları ve yargıları dahi hiçbir önyargıya kapılmaksızın yeniden gözden geçirmektir. Kişinin kendi kendisi ile baş başa kalarak tüm düşüncelerini tekrar değerlendirip yeni çıkarımlar yapabilmek için çaba göstermesidir. Kendi kendini sorgulamak ve düşünmek esastır.

Önüne konulan ezberi kabul etmek değil, düşünmek, eleştirel bakmak ve sorgulamak önemlidir. Bu yaratıcılığın, özgünlüğün, bilginin ve araştırmanın yoludur. “Yaratıcılık; kendini tanıma ile başlayan dünyayı ve kendimizi değiştirme eylemliliğidir. Bilgi ve deneyim birikiminden faydalanarak sentezleme sonucu yeni önermelerde bulunmaktır. Yaratıcılık çoklukta birlik ve bütünlük ilkesine dayanır.”

“Elalem ne der sonra!” diye yetiştirilmeye kalkılan bireylerin buna karşı koyuşudur. “Farklı düşünmek kişiyi toplumdan soyutlar.” diye korkan güruhlara gülüp geçmektir. Yaşamımızın amacı önceki kuşakların yaptıklarını ve yaşam döngülerini yinelemek, model kopyalamak, aile büyükleri nasıl yaşıyorsa öyle yaşamak, toplum neyi öneriyorsa kabul etmek değildir. Bu zaten başlı başına gerçek insan olabilmenin yolu değildir. Bizim katkımız önemlidir. Kendi yaşamımız bizlere dayatılan ezberleri yıkıp geçip kendi hayatımızı bilinçli bir şekilde kendimizin resmetmesidir. Bilinç, bireyin tek başına düşünme yetisidir. Düşünceler şüpheye, öğrenmeye ve yenilemeye açık olduğu için hep diridir.

İnsanoğlu şu ya da bu yönde yönlendirilme ile değil ancak kendi içinde kendi ezberleri ile baş başa kalabilip kendini yenileme ihtiyacı duyuyorsa dışardan gelen etki ona bir hatırlatma olarak faydalı olabilmektir. Önemli olan ezberini bozabilecek o gücü içinde hissetmektir. Ezber bozmak için yanıp tutuşan kendi şahsına münhasır öncü görünümlü şahsiyetlerin önce kendi ezberlerini bozmaları gerekir. Kendi iç temizliğini yapıp özgürce yoluna koyulanın artık bu yolu paylaşmak hakkı vardır. Yaşamak, deneyimlemek, araştırmak, bakmak değil de görmek, bilgi peşinde koşmak, sevmek ve öğrenmek, özgür olmak için kendini bilen insan tüm ezberleri ile çarpışma gücüne de, cesaretine de, yetisine de haizdir.

Fuller: “İnsanlığın evrende önemli bir işlevi vardır; büyük bir tasarımın makro ve mikro alanlarıyla bunun zaman içinde gerçekleştirilmesinde. Bireyin bütünlük ve ölümsüzlüğüne yönelik bir sevgi oluşur içimizde. Bilinç sınırlıdır ama bilgi ölümsüzdür. Beyin geçicidir, akıl ölümsüz. Bilinçli olmak, anlamak geçici ve sınırlıdır. Oysa kavramak ve bilmek ölümsüzdür.”

Berk Yüksel

http://www.itusozluk.com

“Tanrı’nın Doğum Günü”... Burak Özdemir

“Din, İnanç ve Bilinç”... Faik Acar

 
Toplam blog
: 242
: 32770
Kayıt tarihi
: 09.03.07
 
 

21 Aralık 1973, Ankara doğumludur. Lisans ve yüksek lisansını “İşletme” alanında yapmıştır. Araşt..