Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Eylül '08

 
Kategori
Öykü
 

Faça

Faça
 

Kaos risaleleri


Sağduyu gerektirecek her yalan için, iki faça atıyorum yüzüme. İz, derin. Yara, kızıl. Sağduyu gerektirecek her yalan, bir çift şeytan gözünü andırıyor. Gece, tolerans sınırlarımı zorlayacak derecede umursamaz, boğucu. Yalancı. Yüreğimin gözlerimdeki patlama noktalarıyla doğru orantılı attığı gerçeği, korkutucu. Her şey çok biçimsiz. Yaşamımın pamuk ipliğine bağlı olmasını özlüyorum oysa bağlandığım şey çok daha başka. Uzak. Ne kadar kısa olursa aramızdaki mesafeler, bir o kadar uçlarda. Ne kadar yakın o kadar uzak. Yakınımda olduğunu bildikçe içimden yakmak geliyor. Yakarmak. En çok da o kalp, sonuna dek sadizm, bitmesi, tükenmesi hepsinin. Arkadan bıçaklayan bir kalp, ölmeli. Erimeli. Belki bana miras bıraktığı acının mide bulandırıcılığına şahit olabilir. Bir hiç uğruna ruh yangınına kurban gitmenin, ikiyüzlülüğün ne kadar iğrenç olabileceğini… bir farkı yok masumluğunu kaybetmiş bir çocuktan. Film şeridi gibi geçermiş hayat, insanın gözleri önünden… en çok da beni görmesini isterim o film fragmanında. Hiçbir zaman bayan Hollywood gibi bir hayalim olmamasına rağmen tüm samimiyetimle isterdim o baş rolü. Rol yapmanın bir takım insanlarca yadırganmadığını biliyorum artık. Filmdeki ateş ne kadar sıcak olursa ben o kadar soğukkanlı olmalıyım çünkü hayatta kalmanın yollarından biri bu, anladım. Bir bakalım senaryoya, genç ve güzel bir kadın. Özel bir kadın. Kendi için özel olabilecek erkeği bekliyor. Adam geliyor. Kadife sandalyeler, kırmızı topuklu ayakkabılar, mumlar, şaraplar, adamın pahalı parfümünün kokusu… yemek yenir, şaraplar içilir, adam kadına sevgiyle bakar. Kadının kuş misali uçar kalbi. Dans edilir, eller birbirine kenetlenir… hoş bir müzik duyulur. Paul Weller ‘’you do something to me’’ demektedir…YANLIŞ. Böyle bir senaryonun gerçek yaşam kesitlerinde rastlanabiliriliğinin oldukça düşük bir ihtimali olduğuna inanıyorum ben. O kadar çarpık ve o kadar sapmış ki sevginin anlamını, artık bu sözcük nesli tükenen kelimeler arasında neredeyse. Gençliğin yüzüne bakalım. Göremeyiz. Maskelerle, pudralarla gizlenmiştir o masumluk. Utanılmıştır o beyazlığın varlığından. Tekrar bakalım senaryoya… Genç bir kadın, yüzünde günlerdir temizlenmemiş makyaj artığı, yıkılmış bir ifade vardır tanınmayacak halde ki yüzünde. Boşluğa bakar durmaksızın. Yalnızlığın boşlukla dineceğini düşünmektedir. Boğucu bir oda. Duvarların boyası yer yer zedelenmiş ve tozlu masada bira ve uyuşturucudan başka bir şey yok. Adam içeri girer oldukça haşin. Kadını görmez. Arkadan sert bir müzik duyulur, Papa Roach. Sigara yanıkları vücutlarda, kollarda jilet izleri. Birkaç cenin düşer tuvaletlere… Bunun sonu gelecek mi? Sonunu kim hazırlıyor ? Gelecek bu kadar riyakar mıdır? Değmez mi yaşamaya? Duyarsızlığımız bu kadarla sınırlı değil.

Genç olmak avantaj mıdır? Emin değilim

 
Toplam blog
: 6
: 502
Kayıt tarihi
: 28.08.08
 
 

Gizem Not. 24 Mayıs 92 Antalya doğumlu. Aldemir Atilla Konuk anadolu lisesinde 3. sınıf, fen bölümü..