Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Canan Murtezaoğlu

http://blog.milliyet.com.tr/

09 Ocak '15

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Facebook - 2013

Değerli okurlar,

Ön araştırma yapmadan uzun yazılar yazabilen biri değilim. Değerlerime ters gelen olaylara tepkimi bir paragrafı geçmeyecek cümlelerle ifade etmeyi daha uygun buluyorum. Bu nedenle Mart 2013 itibariyle FACEBOOK’ta yazdıklarımı sizlerle paylaşacağım. Peşinden de 2014'te yazdıklarımı...

"Londra'da Osmanlı toplantısı"

Anlaşılan o ki, ısınma ve ısıtma hareketleri başlamış. Yüce Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa; "Krallıklar, sultanlıklar ayaklarımın altındadır!" demiş demesine ancak belli ki insanı insana "kul" yapma sevdası genlerde sürüp gidecek. Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün, karların üstünde Ankara-Dikmen Sırtları'ndaki fotoğrafına bakın. (http://www.tccb.gov.tr/sayfa/ata_ozel/fotograf/) Yıl 1921. Kayıtlara  göre, kışı çok sert geçen bir yıl... Sevgili Atam, o karların üstünde, onca sıkıntı çekmene değmezmiş... Çanakkale'nin, Kurtuluş Savaşı'nın pırıl pırıl şehitleri, boş yere o fidan halinizle toprağa düştünüz. Anaların bağrı yandı... Değmezmiş. Ruhaniyetinizin ihanetlere geçit vermeyeceğini çok iyi bilenlerdenim ancak vatanı basit bir toprak parçası olarak görenler için değmezmiş... Ruhunuz şâd olsun...

***

"Evlerinde zor tuttuğumuz %50 var..." Bu ifade bana temel yapısı emir-komuta zincirine dayanan tarikatları anımsattı. Şeyh ister, müritler uygular. Bu %50 için söylenecek en güzel cümle, bence: "Şeyh uçmaz, mürit uçurur.” (Bir kişiye inananlar, onu olduğundan çok üstün görürler ve onda olağanüstü özellikler bulunduğuna herkesi inandırmak isterler. TDK) Neticede de nezih Türk halkının adı; "ayyaş", "çapulcu" oluverir. Edep yahu!

***

"Böyle karınla sokakta dolaşılmaz! ayıptır ayıp!" diye TRT 1 ekranından haykıran, "7-8 aydan sonra anne adayı biraz hava almak için beyinin otomobiline biner, biraz dolaşır. Sonra akşamüstü çıkarlar..."  diyen, aksini "terbiyesizlik" olarak niteleyen ve onu ""Allah razı olsun!" sözleriyle tasdik eden kişileri kınıyorum. TRT'yi de yaptığı yayın dolayısıyla kınıyorum. Beyler, siz bence kadının başına çuvalı geçirin, hava da almasın! Ya da çuvalda bir delik açın; akşam saatlerinde açar havalandırırsınız içindekini...

***

Gerçek acıları görmüş, gerçek savaşların içinde olmuş, ateşten cehennemlerde kavrulmuş ama bir an bile kendi insanına sırt dönmemiş zamanlar üstü gerçek lider Mustafa Kemal Atatürk der ki: "Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır." (O'nun kurduğu Cumhuriyet) Çanakkale ve Kurtuluş Savaşı'nın çocuk genç şehitlerini asla unutmayın. Ben onların maneviyatlarının bu Cumhuriyet'in üzerinde olduğuna kesinlikle inanan bir insanım. Bulundukları makamlardan elbetteki ellerini uzatmayacaklar ancak "Gezi Parkı"nda dolaşmaktan da asla vaz geçmeyecekler...

***

Güzel ülkem, "gölge oyunları"nın sahnesi oldu artık. İster Hacivat ister Karagöz olun; neticede ipler başkalarının elinde. Sultanahmet olsun, Taksim olsun; meydanlarda kurulan iftar sofralarını kınıyorum. Oraya katılan vatandaşlar için fazla bir şey söyleyemeyeceğim çünkü eminim içlerinde gerçek ihtiyaç sahipleri vardır. Ancak artık anlaşıldı ki din "oyun ve eğlence" haline geldi. Bu durumu anlatan pek çok ayet bulabilirsiniz Kur'an'da. Bu arada belediyelere de bir önerim var: Bence İstanbul'un meydanlarını bundan böyle; düğün, nişan, kına gecesi, sünnet, doğum günü partisi, bekârlığa veda partisi gibi bilumum etkinlikler için kiraya verin! Ciddi bir girdi yaratırsınız. Birileri der ki; "Şekerim, ben nişanımı Taksim'de yaptım! Anıt ortada, biz etrafında dans ettik!" Diğeri de der ki; "Bizim oğlana şööleee bir sünnet düğünü yaptık Sultanahmet meydanında ki cümle minareler üstümüzden baktı, çevredeki evliyalar, da ayağa kalktı!" Bu ülkenin tepeden tırnağa gerçek âkillere ihtiyacı var. Yazdıklarım için özür dilerim; lütfen kimse rahatsız olmasın... Hayırlı Ramazanlar...

***

Evler yangın yerine döndü, insanlar acı çekiyor, bizler facebook sayfalarından ver yansın ediyoruz. Facebook sayfalarındaki "ah-vah" larımız birilerini sadece güldürür ve bizi de bir yerlere götürmez. Başkalarına güvenilerek ayakta durulmaz. Şimdi herkesin sükûnetle; "Ben ne yapabilirim?" i düşünmesi lazım. Gidişatı beğenmeyenler olarak seçime hazır mıyız? Yarından tezi yok çalışmaya başlayabilecek miyiz? Şu veya bu sebeple birlikte sohbet ettiğim kişiler arasında hâlâ; "ama o şahıs da bir şey yapamaz ki!" deyip acabalarda yüzenler var! Devir, inandığımız zihniyetin sürdürülebilmesi için çaba gösterme devridir; işimiz şahıslarla olmamalıdır. İnsanoğlu fanîdir. Çok küçük çapta bir siyasi parti deneyimim oldu. Kendi çapımızda oralara buralara gittik. Her gittiğimiz yerde ne dediler biliyor musunuz? "Başkaları sizden üç ay önce buradaydılar; geç kaldınız!" "İş yapıp değer üretelim!" Gerçek bayramlarda buluşmak dileğiyle…

***

Günlerdir bir el işareti paravan yapılmış, kullanılıyor. Kurtuluş Savaşı ve terör şehitlerini umursamayan, yurdunu kuşatanlarla işbirliği yapan Osmanlı'yı  baş tacı edip hortlatmaya çalışan zihniyetlerin  "4 parmak" işaretinin hiçbir samimiyeti ya da anlamı olamaz. Konu ne olursa olsun,  şiddet uygulanan her mağdurun yanında olalım ancak önce samimi olalım.

***

Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK: "Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz. En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır."  Ve Sn. Bakanımız, Sn. Başbakanımızın önünde diz çöküyor... Açıkçası kanıma dokundu; bir insanın diğer insanın önünde diz çökmesini sindiremedim. Bir kâmil insan tanımıştım Ankara'da: Ahmet Kayhan Dede, nurlarda yatsın. O gelen misafirlerini yanına oturturdu...

***

Ülkelerde yapılan işler (çeşitli hizmetler, yollar, köprüler, geçitler, hastaneler, vs...) eğer o ülkede yaşayan kişiler gerçekten hürse, yapılanlar bir anlam ifade eder. Ayrıca, başını kapatma kararını kutsal toprakları ziyareti sırasında aldığını vurgulayan AKP'li milletvekili demiş ki: "...inanan bir Müslüman kadın olarak..."  Şimdi ben inanan Müslüman bir kadın mıyım, değil miyim, diye düşündüm!!! Bu işi en iyi Kur'an çözer dedim. İki Kuran mealinin -inişli ve resmi sıralı- indekslerini hazırlama lütfunu bana bahşeden ulu Rabbim aklıma Necm Suresi 32. ayeti düşürdü. Bakın ayet ne diyor; özellikle son iki satırı:  "O güzellik sergileyenler, günahın büyüklerinden ve iğrençliklerden çekinip kaçınırlar. Bazı küçük sürçmeler hariç. Hiç kuşkusuz, senin Rabbin affı geniş olandır. Sizi en iyi bilen O’dur: Hem sizi topraktan oluşturduğu zaman hem de annelerinizin karınlarında ceninler hailinde bulunduğunuz zaman. O halde nefislerinizi temize çıkarmayın. Korunanın kim olduğunu O daha iyi bilir. (Necm Suresi,32)

***

Gazi Mustafa Kemal Atatürk diyor ki:

“Eğitimimizin amacı kendini, hayatı bilmeyen, her konuda yüzeysel bilgi sahibi, tüketici insan yetiştirmek olmuştur… Çok bilmiş, çok öğrenmiş bir takım insanlar, amma neyi bilmiş efendiler! Bir takım teorileri, bir takım nazariyeti sadece ezberlemiş kişiler. Amma neyi bilmemiş efendiler? Kendini bilmemiş, hayatın ihtiyacını bilmemiş, yaşamak için hiçbir şeyi bilmemiş ve aç kalmış insanlar.

Bundan sonra eğitimde izlenecek yol, her an değişmeyen, belirli çizgisi olan eğitimdir. Bu eğitimden amaç; bilgiyi insan için bir süs, uygar bir zevk olmaktan çok, maddî hayatta başarı sağlayan kullanışlı ve işe yarar bir araç haline getirmektir. İlk ve orta öğretim, mutlaka insanlığa, medeniyetin gerektirdiği bilim ve tekniği versin, fakat o kadar kullanışlı ve zevkli versin ki çocuk okuldan çıktığı zaman aç kalmaya mahkûm olmadığına emin olsun.“

***

Herkes arzu ettiği gibi giyinmekte özgürdür, özgür olmalıdır. Ancak iş illâ da dine çekilmeye çalışılıyorsa, kesin emrin ne olduğu ayette açıktır: göğüslerin kapatılması. Ayetteki "süs" kelimesine de özellikle dikkat edilmelidir. Din konusunda çok fazla bilgi eksikliği var. Size cahil diyenlere, işi başka alana çekerek cevap verirseniz, bu, cevap olmaz, kabul olur.

"Mümin kadınlara da söyle: Bakışlarını yere indirsinler. Irzlarını / eteklerini korusunlar. Süslerini /zinetlerini, görünen kısımlar müstesna, açmasınlar. Örtülerini / başörtülerini göğüs yırtmaçlarının üzerine vursunlar. Süslerini şu kişilerden başkasına göstermesinler: Kocaları yahut babaları yahut kocalarının babaları yahut oğulları yahut kocalarının oğulları yahut kardeşleri yahut kardeşlerinin oğulları yahut kendi kadınları yahut ellerinin altında bulunanlar yahut kadına ihtiyaç duymaz olmuş erkeklerden kendilerinin hizmetinde bulunanlar yahut kadınların mahrem yerlerini henüz anlayacak yaşa gelmemiş çocuklar. Süslerinden, gizlemiş olduklarının bilinmesi için ayaklarını yere vurmasınlar. Ey müminler, hepiniz topluca Allah’a tövbe edin ki kurtuluşa erebilesiniz. (Nur Suresi,31)

***

Can kuzenim Faruk Çepoğlu, “dünyanın en fakir Cumhurbaşkanı olarak bilinen Uruguay Cumhurbaşkanı Jose Mujıca der ki” başlıklı bir yazı paylaşmış. Mutlaka okuyun. Bu yazı bana Nahl (balarısı) Suresi 71.ayeti hatırlattı: “Allah, rızıkta kiminizi kiminize üstün kılmıştır. Fazla verilenler, rızıklarını ellerinin altındakilere aktarıp da hepsi onda eşit hale gelmiyor. Allah’ın nimetini mi inkâr ediyor bunlar?” Şimdi Türkiye’de ne yapılıyor: Cami avlularında toplanan ve birbirine ezen insanlara makarna dağıtılıyor. Gerçek İslam’ı da Uruguay Cumhurbaşkanı yaşıyor. Helal olsun! Utanması gerekenler de utansın!

***

Değerli arkadaşlarım, dostlarım, yakınlarım…  Âdet yerini bulsun, 2014 kutlu olsun ancak ben takvimlere artık inanmıyorum. Zamanın ince ayarları var. Bunları yakalayabilirsek hayat anlam kazanıyor; yoksa Pazartesi, Salı…. sabah oldu, akşam oldu… Bu kadar basit olmamalı… 2013 takvim yılını Asr (çağ, asır,zaman) Suresi ile kapatmak istiyorum: “Andolsun zamana / çağa / gündüzün iki ucuna / sabah namazına / ikindi vaktine / Asrısaadet’e ki, insan, gerçekten tam bir hüsran içindedir. İnanıp hayra ve barışa yönelik işler yapanlar, birbirlerine hakkı önerenler, birbirlerine sabrı önerenler müstesnadır.”

 
Toplam blog
: 5
: 80
Kayıt tarihi
: 28.03.14
 
 

Merhaba, Öğrenen ve öğreten olmayı kendine amaç edinmiş bir Cumhuriyet kadınıyım. İnsan ailes..