- Kategori
- İnternet
Facebook = Sanal Psikolog
Teknolojiyi , doğru kullanabilme...
İnternetin yaygınlaşmaya başlaması, şunun şurasında on yıl kadar önceydi ülkemizde. Facebook için ise henüz beş yıllık bir geçmişi olduğunu söyleyebiliriz. Her yeni buluş, bir gereksinimi karşılarken adeta insan yaşamında daha önceden olmayan bir boşluğu doldurma görevini yapıyor.
Televizyon henüz yaşamımızda yokken eksikliğinin hiç de farkında değildik ... Günümüzde ise onsuz yaşam düşünülmüyor. Oturduğumuz mekanların baş köşesinde, aynı zamanda da günlük yaşantımızın olmazsa olmazlarından...
Facebook 'dan önce insanlar MSN'le iletişim kuruyorlar hatta sanal arkadaşlıklar gerçeğe dönüşüyor, bu aşamadan sonra evlilikler bile olabiliyordu . İnsanlar internetin olmadığı dönemlerde, kendilerini ifade edebilecek bir ortam veya imkan bulmakta zorlanıyorlardı , bu yeni teknoloji, özellikle kapalı toplumlarda bu yüzden çok rağbet gördü...
Facebook'dan başka; sosyal medya diye adlandırılan iletişim dünyasının içinde, instagram, twitter gibi alanlar da var. Sanırım facebook kadar üyesi yok bu sitelerin ; buralarda genç kesim daha çok .
Paylaşımlardan edindiğim gözlemlere göre; büyük bir çoğunluk, duygularını , iç dünyalarını birilerine aktarmak , adeta rahatlamak, deşarj olmak ihtiyacı içinde... Hatta birilerine olan kızgınlıklarını, ünlü kişilere ait olduğu belirtilen sözleri paylaşarak, bir anlamda öfkelerini dışa vurduklarını düşünüyorum :)... Bu sözlerin altında da çoğunlukla, Mevlana, Hz. Ali gibi isimler oluyor. Aslında onların sözü falan değil pek çoğu. Birisi onların adını kullanıp daha çok paylaşım hedefliyor.
Gezilenleri, yenilenleri paylaşıyoruz. Facebook'da ... Çocuklarımızın sevdiklerimizin, kendimizin başarılarını, becerilerini, ürettiklerini paylaşıyoruz. Örneğin az sonra bu yazıyı koyacağım " face" e... :)) Bu da bir , "Ben burdayım, sesimi duyun" çağrısı aslında ...
Geçen gün dolmuşta, önümdeki koltuklara iki genç çocuk oturdu. Birisinin saçından gözümü alamadım zira o kadar ilginç bir kesimi, ilk kez gördüm. Aşağı kısımlar normal tıraşlı, tepede ise bir bölüm saç uzatılmış ve lastikle kuyruk yapılmış. Eşime anlatırken "Bu tür "uç" tarzlar dikkat çekmek "beni fark edin" duygusunun bir tezahürü müdür acaba?" dedim... İnsanların özellikle de gençlerin; ailesinde ve yakın çevresinde yeterli eğitim ,donanım yoksa veya bunlar olsa bile ilgi, sevgi, şevkat yoksunluğunun bir sonucu olarak, böylesi "uç" örnekler sergileyip "farklılıkla fark edilmeyi" hedefliyorlar , kanımca...
Bu; fark edilme , değerli olduğunun veya değerlerinin bilinmesi arzusu, hepimizde var aslında...
Herşeyde olduğu gibi "normal" sınırlarda kalabilme, önemli olan... Facebook veya diğer sosyal sitelerin, oyunların bağımlısı olup yokluğunda krize girecek kadar "hasta" olanların yardım almaları gerekiyor aslında... Bunun dışında , normal sınırlar içinde kullanıldığında; paylaşımlar , sadece rahatlatmakla kalmıyor , bilgi birikimimize önemli katkı sağlıyor...
Bundan yirmi otuz sene önce psikolog veya psikiyatra gitmek söz konusu olduğunda "deli" veya en hafifinden "ruh hastası" damgası yapışırdı insanlara.Günümüzde ise sınav problemi yaşayan, hiperaktif olan çocuklar, evliliğinde sorun yaşayanlar, sürekli mutsuzluk içinde bocalayanlar soluğu psikolog veya psikiyatrlarda alıyor... Avrupa'da her bireyin psikoloğu olduğunu duymuştum...Psikiyatrlar doktor oldukları için tedaviyi ilaçla yapıyorlar. Psikolog ise sizi dinliyor, dinliyor... Zaten sorunun yarısı böylelikle çözümleniyor :) Sonrasında da , eğitim ve tecrübe devreye giriyor, yaşantınızdaki sorunu aşmanız için önerilerini sıralıyor...
Birilerinin bizi dinlemesini istiyoruz.... Etrafımızda bizi dinleyen dinlemeye hazır birilerini bulduk mu, anlatıyor, anlatıyoruz. ... Konuştukça kendimizin de farkında olmadığımız bazı gerçeklerle yüzleşiyoruz ... İşte sanırım facebook, bu amaca hizmet ediyor... Farkında olmadan , aktarıyor, paylaşıyor ve rahatlıyoruz....